2.Bölüm

1.4K 31 4
                                    

2. Bölüm

"Kelepçeyi vur zulüm ol gel, insan insanı böyle sever mi?"

Kitap Şarkısı -
Kahraman Deniz: Böyle Sever

Telefonun sesiyle gözlerimi yavaş yavaş araladım. Sabah olmuştu. Sızlanarak doğruldum, sehpaya uzanıp çantamı aldım. Telefonu içinden çıkardığımda sinirle ekrana baktım. Sabahın sekizinde beni niye arıyor ki bu? Nefesimi verirken telefonu açtım, kulağıma götürdüm yavaşça.
"Ne var Esin?"
Sesi çok neşeli geliyordu ve bu benim daha da sinirimi bozuyordu. "Günaydın kardeşim," dedi gülümsediğini belli ederek. Dişlerimi sıktım istemsizce. "Başka birşey var mı?" dedim.
"Yok," dedi hemen. Birşey yiyor gibiydi. "Sende ne var ne yok?" O an duraksadım...
"Dün, dün, dün..."
"Ne oldu dün?"
Yutkundum. "Dün..." dedim tekrardan.
Esin'le konuştuğumu daha yeni anlamış gibi, ağzımı araladım hafifçe. "Ne oldu? Konuşsana kızım. Bozuk plak gibi, tekrar edip duruyorsun. İyi misin?"
Tekrardan yutkundum. "İyiyim. Uyuyacağım, görüşürüz." Telefonu yüzüne kapattığımda gözlerimi kapatıp açtım. Derin bir nefes alıp verirken uzandım geri. Kafamı yastığa yerleştirdiğimde tekrardan nefes alıp verdim sesli bir şekilde.

...

Gözlerimi açtığımda nerede olduğumu anlayamadım. Sandalyeye iple bağlanmıştım.
Boş bir odadaydım. Ben en son evimdeydim, uyuyordum... Korkuyla etrafıma bakınmaya başladım. İplerden kurtulmaya çalıştıkça daha da sıkıyordu sanki. "Kim bağladı beni?!" diye bağırdım iplerden kurtulmaya çalışırken.
Hiçbir hareketlilik yoktu. Bu ipler de çözülmüyordu.
"Her kimsen, beni hemen bırak?!"
"Kimse yok mu ya?! Bırakın beni!"

Sol tarafımdaki kapının sertçe açılmasıyla bir an irkildim. İçeriye bir adam girdi. Uzun boylu, esmer ve yakışıklıydı.
~Ne diyorsun Naz?!
Bana doğru sert adımlar attı. Yanıma geldiğinde yüzüme doğru eğildi... Göz göze geldik, çok sert bakıyordu. Çenemi sertçe tuttu ve sıktı.
"Ne yapıyorsun, bırak!" dedim sinirle. Oturduğum yerden kalkmaya çalıştım, ama başarısızdı.
Daha da sıktı. "Kes çeneni!" Yutkundum gözlerine bakarken. "Ne olursun bırak beni..." dedim korkuyla.
"Ben birşey görmedim."

Kaşlarını çattı. "Ne görmedin?" dedi daha sonra.
Aptal Naz! Kendi kendimi ifşa etmiştim.
Tekrardan yutkundum. "Ben ne yaptım ki, beni burada tutuyorsun?" dedim, gözlerim dolmuştu.
Sertçe çenemi bıraktı. Yakasını düzeltti hemen ardından. Tekrardan göz göze geldiğimizde kaşlarını serbest bıraktı. "Kime çalışıyorsun?!" dedi gözlerime bakmaya devam ederken.
Anlayamayarak baktım. "Ne?"
Dişlerini sıktı, bana eğildi tekrardan. Kafamı geriye doğru yatırdım. "Kime çalışıyorsun dedim!" diye bağırdı. Nefesini yüzümde hissettim. Yutkundum. Titriyordum, buna engel olamıyordum.
"Kimseye," dedim, sesim kısılmıştı.
Sağ elini ensemden saçıma geçirdiğinde saç tellerimin koptuğunu hissediyordum...
"Ah, bırak!" dedim acıyla. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu.
Dişlerini sıkıyordu. "Son kez soruyorum, kime çalışıyorsun?!" dedi gözlerime bakarken.
Acıyla bağırdım. "Kimseye dedim!" Elini saçlarımdan çekerken nefesini verdi. Gözlerime bakmaya devam ediyordu. Yutkundum. En sonunda gözlerini kaçırdı. Doğruldu, kapıya doğru ilerlemeye başladı. "Beni çözmeyecek misin, nereye gidiyorsun?" dedim arkasından.

Kapıyı açtı, daha sonra dönüp bana baktı. "Kime çalıştığını öğreneyim, sonra görüşeceğiz!" dedikten sonra kapıyı çarpıp çıktı. Arkasından bağırsam da faydasızdı. "Nereye gidiyorsun?"
Ağlamama engel olamıyordum. Sinirle ipleri sandalyeye sürtmeye başladım...

____

Kaç dakikadır ipleri çözmeye çalıştığımı bilmiyorum, sonunda çözülmüştü. Ayağa kalkacağım sırada yere düştüm. Salak kafam. Ayağımdaki ipleri çözmeyi unutmuştum. Sonunda iplerin hepsini çözdüğümde ayağa kalktım. Böyle büyük bir ses, duyulmamıştır demek saçma olur, kesin duyuldu. Ürkerek kapıya doğru ilerledim. Yavaşça kapıyı açtığımda kimse görünürde yoktu. Dışarıya çıkıp kapıyı yavaşça çektim. Sessiz olmaya çalışarak yürümeye başladım.
Sol tarafa döndüğümde karşıma bir koridor çıktı.
Hızla yürümeye devam ettim. Koridorun sonundaki merdivenlerden indim. Bir tarafta salon vardı. Büyük bir avize. Hemen yanında yemek masası vardı. Biraz gerisinde bir kapı vardı. Büyük ihtimalle mutfaktı. Ben hala ne saçmalıyorum burada? Hızla düz bir şekilde ilerledim. Karşıma çıkan kapıdan direkt düşünmeden dışarıya çıktım. Kapı arkamdan kapanırken, şaşkınlıkla etrafa bakınmaya devam ettim.

Karşımda büyük bir teras vardı ve manzarası ağaçlardı. Böyle büyük bir evin, daha doğrusu villanın bu ormanda ne işi vardı ki?
Yürümeye devam ettim. Karşıma merdiven çıktı. İneceğim sırada birkaç ses duydum. Aşağıda birileri vardı. Hemen geçip duvarın kenarına sindim.
Kalçam soğuyu çekerken seslerin kesilmesini bekledim...

Yaklaşık iki dakika falan olmuştu. Ayak sesleri duydum, daha sonra sessizlik.
Ayağa kalkmamla birlikte kısa bir ara başımın dönmesi bir oldu. Herşeyi boşverip hızla merdivenlerden indim. Karşımda asfalttan bir yol vardı. Karşı tarafı ormandı. Yoldan gidemeceğime göre, ormana doğru koşmaya başladım, nasıl hızla koştuğumu bilmiyorum.

...

(Yaklaşık 1 saat sonra...)

Yazardan-

Yağız evden çıktığında sinirle bağırdı. Çok öfkeliydi. "Hasan!" Hasan dediği adam merdivenlerden hızla çıkıp, Yağız'ın yanına geldi. "Efendim abi."
Yağız sakin kalmaya çalıştı. "Sizin olduğunuz adamın amına koyayım Hasan! Kız nerede?!" Hasan yutkundu, yakasını düzeltti hemen sonra. "Abi içeride değil mi?"

Yağız boynunu sağa, ardından sola yatırdı. "İçeride olsa sana neden sorayım?!" dedi daha sonra dişlerini sıkarak. Hasan cevap vermedi.
"Kız nerede oğlum?" dedi en sonunda nefesini verirken Yağız. Hasan tekrardan yutkundu. "Bilmiyorum abi. Arka tarafa çay içmeye çağırmışlardı." Yağız sesli bir şekilde, tekrardan nefesini verdi. "Gidin hemen bulun Kara gelmeden!"
Hasan onaylar bir şekilde kafasını sallarken Kara merdivenlerden çıkıyordu...
Çıktığında direkt Yağız'la göz göze geldi.
"Neyi buluyorsunuz, ben gelmeden?" diye sordu Kara.

Yağız Hasan'a baktı. Hemen ardından Hasan Kara'ya baktı. "Kız kaçmış abi," dedi yutkunmaya çalışarak daha sonra. Kara sakin kalmaya çalıştı. Ellerini cebinden çıkarırken nefesini verdi. "Kız kaçmış," dedi kaşlarını havaya kaldırıp. Hasan bişey diyemedi, kafasını eğdi.

"Küçücük kıza bakamayanlardan ne beklenir ki?!"

Hasan hemen ardından atıldı. "Hemen buluruz abi. Ormandan çıkamaz zaten." Kara sert bir şekilde Hasan'a baktı. Hasan gözlerini kaçırdı.
"Siz onu da bulamazsınız!" dedi Kara daha sonra küçümseyerek. Kara hafifçe kafasını sağa sola çevirdi. Daha sonra çıktığı merdivenlerden çıktığı gibi geri indi. Çok geçmeden görünürlükten kayboldu.

Naz Aydın'dan:

Hava kararmak üzereydi. Kaç saattir yürüyordum, hala bir çıkış yolu bulamamıştım. Sanki durmadan aynı yerden geçiyordum. Burası neresiydi? En sonunda umudumu yitirdim. Geçip bir ağacın önüne oturdum. Belimi ağaca yaslarken derin bir nefes alıp verdim. Hava kararmak üzereydi, çok korkuyordum. Karanlıktan.
Öylece esen rüzgarın sesini dinlerken arkamdan gelen sesle dona kaldım. Ayak sesleri geliyordu, korkudan ölecektim galiba. Nefesimi tuttum.
Korkmuyorum... Çok korkuyorum!
Vücudum titremeye başlamıştı, her zerremle titrediğimi hissediyordum.
Ses kesildi. Ama nefes sesleri duyuyordum. Kalbim çok hızlı atmaya başlamıştı.

"Korkak olduğun belli zaten," sesiyle birlikte kalbimin ağzıma geldiğini hissettim.
Sonra ne olduğunu bilmiyorum. Sonrası karanlık.



Desteklerinizi bekliyorum askolar 😘

BÖYLE SEVERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin