20.Bölüm

375 19 4
                                    

Vote ve yorum...


20.Bölüm

"Hangimiz sevmedik, akılın duracağı kadar?"

Kelimelerle anlatamıyorum Kerem Kara'yı. O kadar değişik bir adam ki, bazen insan olmadığını bile düşünüyorum. En sevdiğim huyu da, hiçbir şeyden korkmaması.

Beni öpüyordu hemde dudaklarımdan... Beni seviyordu yani? Başka neden öpsün ki?
Bana gülüm diyordu, annesine mi benzetiyordu acaba? Ya da annesi gibi bir kişiliğim vardır. Ya da... Ya da, ya da. Bir sürü sorular var, tek cevabı Kerem'de. Ama o beni sadece öpüyordu, birşeyler ifade etse, anlatsa yardımcı olacağıma eminim.
Dudaklarımız yavaşça ayrıldığında, daha doğrusu geriye çekildiğimde, "Çıkalım mı?" dedim zoraki bir şekilde. Birşey söylemeden duşa kabinin kapısını açtı.

Hemen çıktım daha sonra, titiyordum ama soğuktandı galiba. Kerem yanıma geldiğinde hemen bornozla sardı bedenimi. Göz göze geldiğimizde gülümsedi hafifçe. "Git giyin," dedi daha sonra sessizce. Kafamı sallamakla yetindim.
Banyodan çıktığım gibi yatak odasına ilerledim. Yatağın üzerinde iki tane tişört vardı. Bir tane da şort vardı. Kerem'in şortu olmasın bu?
Ne ara gelmişti bunlar buraya?
~Işınladım ben.

Üzerimdeki ıslak kıyafetlerden kurtulduğumda dönüp arkama baktım, Kerem hala banyodan çıkmamıştı.
Hızlıca kurulandım. İlk önce iç çamaşırlarımı giyindim. Daha sonra beyaz tişörtü geçirdim kafamdan. İçimi belli ediyordu ama hiçbir sakınca yoktu.

Kerem'in şortu da tam olmuştu bana. Gülmeden edemiyordum. Belimden düşse de olmuştu. Ellerimle düşmesin diye tutuyordum. Kerem'in geldiğini farkettim, kafamı kaldırıp baktım. Bana doğru geliyordu. İlk defa beyaz tişört giymişti. Altında pantolon vardı. Şaşkın bakışlarla üzerindeki beyaz tişörte baktım. Beyaz tişört giymişti gerçekten.
~Olabilir.
Karşımda durduğunda sadece gözlerime bakıyordu. Gülümsedik aynı anda. O da şorta gülüyordu, belliydi.

Ellerimi tutup bir süre bekledi, yutkundum. Gülümsemem yavaş yavaş siliniyordu. Elimi bırakıp şortun kenarlarından tuttuğunda yutkundum. Güzelce düzeltti, daha sonra hafif bir şekilde ipini bağladı. "Oldu mu?" dedi tekrardan gözlerime baktığında. Kafamı salladım hafifçe. Gülümsedim. Kalp atışlarımı duyuyordum. "Oldu."
Ellerini geriye çektiğinde gülümsüyordu. Kıpkırmızı olduğuma emindim. Kendime gelebilmek için kafamı salladım.

"Tişört yakışmış," dedi gülümseyerek. Kafamı salladım tekrardan. "Sana da yakışmış. Beyaz açmış."
Kaşlarını havaya kaldırdı gülümserken. Birşey demek yerine öylece izledi beni. Kafamı salladım. "Ben gideyim, neyse..."
Kolumu tuttu hemen. Diğer eliyle de belimi sararken nefesimi verdim.
"Nereye gidiyorsun?" dedi sessizce. Kafamı salladım çocuk gibi. Yutkunamıyordum. "Öyle..."
"Nasıl öyle?" dedi sessizce. Dudaklarımı ıslattım. Neden böyle yapıyordu ki?

Kafamı salladım birşey söylemek yerine. Yavaşça kolumu bıraktı, ardından diğer elini de geriye çekti. Kendine gelmeye çalıştı, yutkundu. "Acıktın mı?" dedi konuyu tamamen kapatıp. Tekrardan kafamı salladım. "Evet, acıktım."

...

Aşağıya indiğimizde yemeklerin gelmesini bekliyorduk. Adamların birisine söylemişti Kerem. Yaklaşık beş dakika geçmişti. Kerem'le karşılıklı oturuyorduk. Ay gibi tutulmuş beni izliyordu. İstemsizce gülümsüyordum. Kara gözleriyle ne güzel de bakıyordu. 

~İkimizde hiç ölmeyecek gibi gülersin.

Patlama sesleriyle gülümsememin yerini korku doldurdu. Kerem nefesini verirken ayağa kalktı. Kaşlarımı çattım, yüzüne bakıyordum. "O ses de neydi Kerem? Ne olur beni yalnız bırakma."
Kerem kısa bir sessizliğin ardından bana baktı. "Naz..."

"Kerem, ne oluyor?"
Korku dolu gözlerle gözlerine bakıyordum, ama o hiç telaşlı değildi. Kendinden emin ayakta bekliyordu.
"Şimdi Yağız gelecek, seni güvenli bir yere götürecek."
Kaşlarımı çattım. Kendim umrumda değildi. Kerem.
~Ne diyorsun be gülüm?

"Sen," dedim hemen. Gözlerimi inceledi bir süre. "Ben daha sonra geleceğim," diyebildi sadece. Kafamı salladım korkuyla. Ayağa kalktım hemen sonra. "Hayır, ben gitmem hiçbir yere..."
"Naz," dedi sinirle. Nefesimi verdim. O sırada kapı açıldı. Yağız gelmişti. Direkt Kerem'e baktı. "Abi, Kenan..."
"Naz'ı da al, gidin hadi."
"Ne?" dedi Yağız şaşkınlıkla, bir o kadar da sinirle. "İyi misin Kara sen?! Çok fazlalar, sende gel..."
"Kaçmayacağım!" dedi Kerem bağırarak. "Hadi, gidin hemen. Naz sana emanet..."
"Abi saçmalama, delirdin mi sen?! Adamların yarısı gelene kadar öldürürler seni..."
"Gidin dedim Yağız, hemen!"
Kafamı salladım korkuyla. Kerem'e bakıyordum sadece. Gözlerini kısmış camdan dışarıya bakıyordu. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Yağız yanıma geldi, kolumu tuttu yavaşça. "Hadi yenge..."
"Hayır, ben hiçbir yere gitmiyorum!"
Kerem bana baktı, gözlerini kıstı. "Git!" dedi nefesini verirken. "Hemen. Hadi Yağız!"
Yağız beni çekiştirerek merdivenlerin altındaki kapıya ilerledi. Ben hala Kerem'e bakıyordum. Göz göze geldiğimizde yutkundu. "Kerem," dedim acıyla. Birşey söylemeden baktı öylece.
Merdivenlerden inmeye başladık hızla. Yağız çok hızlıydı, sürüklüyordu sanki beni! "Yağız ne olur gitmeyelim!"
Hızla spor aletlerinin olduğu tarafa doğru ilerledik. Kapının önüne geldiğimizde kapıyı açtı. "Hadi yenge, hızlı!"
Hızla ilerlemeye devam ettik... Bir tünel gibi yerden geçtikten sonra güneş karşıladı bizi, gözlerimi kıstım etrafa bakarken. Çukur gibi bir şeyin içinden çıktık. Yağız da çıkmam için yardım etti.
Ağlıyordum yeni farkına varmıştım. "Ne olur gitmeyelim!" dedim acıyla. "Yağız, lütfen..."
Hızla yürümeye devam ettik. Gitmemek için direniyordum ama daha da hızlı yürüyordu. "Gitmezsek Kara'da beni öldürür!'
Hıçkırmaya başlamıştım, derin bir nefes alıp verdim. "Sende görmedin mi, ne kadar çaresizdi?! Veda eder gibiydi!"

"Hayal dünyan baya geniş!" dedi soğuk bir tavırla. "Kara öyle bir adam değil!"
"Tam olarak da öyle!"diye bağırdım. Kolumu sertçe geriye çektim. Hemen ormanın girişinde durmuştum.
Ağaçların başladığı yerde.
"Ben gitmem, onu bırakmam anladın mı?!"
Nefesini verdi. "Yenge anlıyorum seni, ama gitmemiz lazım! Kara başının çaresine bakacaktır..."
Kafamı salladım acıyla, bir o kadar da sinirle. "Hayır Yağız! Korkuyordu, ben gördüm onu gözlerinde. Ne olur geri dönelim..."

"Yenge..." Devamını getirmedi, arkama baktı, kaşlarını çattı. Bana baktığında korkuyla bana doğru geldi. "Ağacın arkasına geç!" diye bağırdı. Hemen sonra ittirdi kolumdan tutup. Yere düştüğümde kısa bir sızı hissettim...
Patlama sesleriyle ellerimle kulaklarımı kapattım. "Ah!" Çığlıklarım ormanda yankılanırken titiyordum. Hiç te geçeceğe benzemiyordu.
Kafamı yavaşça çevirip baktığımda Yağız'ı gördüm. Yerdeydi, vurulmuştu. Kolundan vurulmuştu, sırt üstü yatıyordu. Ve bir daha çığlık attım!


Vote ve yorum........

Kısa bölümmüş kusuruma bakmayın diğer kitaplarıma da bakın lütfennnnn💋

BÖYLE SEVERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin