15.Bölüm

458 21 8
                                    


Vote ve yorumlarınızı bekliyorum...

15. Bölüm

"İçindeki yangınları bir tek ben görebilirim."

Hayat, çoğu zaman bir sokağın çıkmazı gibiydi benim için... Girdiğin zaman geri çıkamıyorsun. Hayat o kadar acımasız ki, kendimi bildim bileli zorluklar çekiyorum.
Bu, durumumu kötülediğim anlamına gelmesin tabi ki. Ben, bana yapılan, gördüklerim, duyduklarım, şahit olduğum herşey için çok pişmanım...
Keşke diyorum çoğu zaman, ya da her zaman.
Keşke, bunlar yaşanmasaydı.
Keşke, bildiğim bazı insanları bilmeseydim.
Keşke, doğmasaydım.
Keşke.

...

(Yazarın anlatımıyla...)

"Ne demek yok?!"
Kerem şiddetle bakıyordu adamlara. Hasan nefesini verdi. "Son iki gündür yaptığımız işin haberi çıkmış Kara. Bu bizim suçumuz mu..."
"Sizin suçunuz amına koyayım!"
Hasan kafasını eğdi, aynı zamanda yanındaki sayısız adamlarda. "Bunu sizden başka bilen var mı, var mı?!" Kerem şiddetle bakıyordu.
Hasan boğazını temizledi. "Tabi Kara. Bizden başka kimse bilmiyordu ama..."
"Ama ne oğlum, ama ne?!" Hasan yutkundu. "Casus var galiba aramızda Kara. Bunu başka türlü bulamazlar." Kerem nefesini verdi. "Sen olabilir misin o casus Hasan?!" Hasan şaşkınlıkla baktı. "Ne diyorsun abi..."
"Ben bu işin detaylarını senden başkasına söylemedim!"
Hasan yutkundu. "Evet Kara ama bende bunu bütün adamlara daha sonra ilettim." Kerem nefesini verdi tekrardan. Çok öfkeliydi. Dişleriyle dudaklarını ısırdı. "Kamera odasına bakanlar bir adım öne çıksın?!" Can, Murat, Mehmet, İbo bir adım öne çıktılar daha sonra. Kerem hepsine teker teker baktı. "Siz hariç diğer adamların hepsi nöbette bekliyor. Siz kamera odasında oturuyorsunuz. Sizden başka kim görecek bunu salaklar!"

Mehmet elini kaldırdı. "Abi sorun buysa çok saçma..." Kerem dişlerini sıktı. "Saçma mı? Saçma öyle mi?!" Daha sonra belindeki silahını çıkarıp Mehmet'e doğru kaldırdı. Mehmet yutkundu. Kerem şiddetle bakıyordu, kaşlarını çattı.
"Sen... Hem benim sevgilimin elini tutmuştun değil mi?!" Daha sonra Kerem, silahın tetiğini çekmesiyle, Mehmet'in ayağına sıkması bir oldu! Mehmet acıyla yere düşerken bağırdı. "Ah!"

Kerem, Mehmet yokmuş gibi davranıp adamlara bakmaya devam etti. "Gelip bizim bölgemizdeki silahları alıyorlar ve siz kameralardan görmüyorsunuz!"
Can, elini kaldırdı. "Abi, affet. Vallahi görmedik..."
Kerem şiddetle bağırdı. "Af yok!" Daha sonra silahı Can'a doğru kaldırdı.
"Abi..." Kerem gözünü bile kırpmadan Can'ın kafasına sıktı! Kimseden çıt çıkmıyordu. Mehmet'ten başka. Mehmet sızlanıyordu.
~Arkolar Mehmet'in kafasına neden sıkmadı biliyor musunuz? Ben biliyorum.

Kerem kalan iki adama baktı. İkisi de başlarını öne eğmişlerdi. Kerem sinile gülümsedi. "Ne o? Bunlar kadar mı cesaretiniz yok konuşmaya? Siz nasıl benim adamlarımsınız lan?!" Murat yutkundu. "Haklısın abi. Bize konuşmak düşmez."
Kerem nefesini verdi. "Murat... Oğlum, en iyi adamlarımdan birisin lan. Sen nasıl görmedin?"
Murat yavaşça kafasını kaldırdı. "Abi o gün zaten kameralarda da bir arıza oldu. Hepsi kapandı. Zaten birşey olduğu belliydi. Ben olayın yaşandığı gün kamera başında değildim. Mehmet ve Can bakıyordu abi. Biz İbo'yla nöbet tutan adamlarla yer değiştik."

Kerem tekrardan nefesini verdi. Dudaklarını birbirine bastırdı. "Tamam, siz durun!"
Daha sonra dönüp Hasan'a baktı. "Kaç milyonluk silah çaldılar şimdi?!" Hasan sustu, birşey diyemedi. "İki milyon abi, silahların ne tür olduğunu bilmiyorduk, bakmadık," dedi Murat daha sonra.
Kerem kafasını salladı hafifçe. "Açmayın demiştim zaten." Hasan araya girdi. "En geç sabaha nereye götürdüklerini buluruz Kara." Kerem nefesini verdi. "Tamam. Herkes işinin başına dönsün!"

Kerem silahını beline yerleştirdi daha sonra. Hasan yutkundu. "Kara, sana demedim, Sadi ve Oktay şehire gittiler. Levent'ten çantayı almak için." Kerem dik dik Hasan'a baktı. "Ben onları mı görevlendirdim onun için?!" Murat araya girdi. "Hayır abi. Bendim. Ama Hasan benden önce göndermiş adamları."
Hasan dik dik Murat'a baktı. Kerem sinirle Hasan'ın yakasına yapıştı! "Bana bak Hasan!"

Hasan daha sonra Kerem'e baktı. Kerem dişlerini sıktı. "Bir daha işlerime bir yerlerini sokarsan, seni gebertirim!" Hasan yutkundu. "Emredersin abi."
Kerem sertçe Hasan'ı ittirdi daha sonra. Adamlara dönüp baktığında nefesini verdi. "Herkes işinin başına dönsün! Bir daha böyle bir şey yaşanırsa..."
Devamını getirmedi. Arkasını dönüp hızla uzaklaşmaya başladı.

(Naz Aydın'dan...)

Kerem gelmediği için odama çıktım. Duvardaki saate bakıyordum öylece. Saat sekize geliyordu.
Kerem'in durmadan bir işi çıkıyordu. Ne işi vardı acaba? Nefesimi verdim. Bendeki de soru.
Adamın ne iş yaptığı belli bile değil. Yaptığı işte hayır var mıdır ki?

...

"Allah'ın cezası!"
Titriyordum. Yutkunmaya çalışıyordum olmuyordu... Ocaktaki kahveyi alıp fincana yerleştirdim. Neredeyse iki saattir anneme bağırıyordu pislik! Fincanı alıp salona ilerledim hemen. Ellerim titriyordu. Hava yağmurluydu ve sisliydi. Şimşekler çakıyordu.

Kahveyi alıp içtiğinde göz göze geldik. Dik dik baktı.
Yutkundum. Annem hıçkırıyordu, kolundan duvardaki zincire bağlıydı. Gözümden yaş süzüldü. "Anne..."
"Bana bak! Senin annen de benim, baban da!"

Dik dik baktım yaralı suratına! Yüzünde, sağ yanağında bıçak kesiği vardı. "Senden bir bok olmaz!" dedim bağırarak. "İnsan karısına bunu yapar mı?!" Elindeki fincanı üzerime fırlatmasıyla bir sıcaklık hissettim. "Ah!" Ayağa kalktı, hemen saçlarıma yapıştı. "Sen benim kızımsın, duydun mu?! Akıllanmayacak mısın sen?!"
"Bırak!" dedim bağırarak. "İmdat!"

"Bırak kızımı..."
Yerde sürüklemeye başladı beni sertçe! "Annem!" dedim ağlayarak. "Üzülme annem, buradayım!"
Büyük bir penceresi olan, boş odaya getirmişti beni. Aynı zamanda soğuktu. Ellerimi ve ayaklarımı zincirledi duvardaki zincirlere.
"Bırak!"
"Bırak..."
Korkuyla gözlerimi açtığımda kâbustu. Doğruldum yutkunmaya çalışırken. Kâbustu. Hıçkırmaya başlamıştım. "Kâbus," dedim korkuyla.
Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. "Olamaz, hayır. Artık kabuslarıma bile giriyor! Olamaz."
Kafamı salladım korkuyla. Etrafa bakınıyordum boş boş. Kapı yavaşça açıldı.
"Naz..."
Kerem'in sesiyle kapıya odaklandım. "Kerem."
İçeriye girdi. Hemen yanıma geldi, oturdu. Yutkunmaya çalışıyordum olmuyordu. Ellerimi tuttu sıkıca. "Sakin ol," dedi sessizce. Gözlerimiz birleştiğinde hafifçe gülümsedi. "Birşey yok."
Gülümsedim acıyla. "Korkuyorum Kerem, yapamıyorum," dedim acıyla.
"Şş," dedi sessizce. "Korkma. Buradayım gülüm...Buradayım gülüm. Sana zarar gelmesine izin vermem." Kafamı salladım hafifçe. Hıçkırıklarım daha da artıyordu. "Gelecek diye korkuyorum Kerem." Daha da yaklaştı bana. Sıkıca sarıldı daha sonra. Kafamı göğüsüne yerleştirdim.
"Korkacak birşey yok," dedi saçlarımı koklarken.
"Benim yanımdan anca seni ölüm alır," dedi sessizce. Gülümsedim. "Sen yanımdayken güvende hissediyorum kendimi," dedim daha sonra. Sesimin titremesine engel olamıyordum.
Gülümsedi. "Hislerin seni yanıltmaz," dedi daha sonra sessizce. Gülümsedim acıyla. Yutkunmaya çalıştım.

Kerem beni düşünüyordu. O kadar iyi geliyordu ki bana, neden bilmiyorum. O kadar acımı hafifletiyordu ki. Nefesimi verdim derin derin.
"Ama," dedim acıyla. "Sen hep yanımda olmayacaksın." Birşey demedi. Sustu. Kafamı kaldırıp yüzüne baktım. Gözlerimiz birleştiğinde yutkundu. "Yanında olacağım," dedi sessizce. "Sen iste yeter ki." Gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı yavaşça. Gülümsedim acıyla.
"Şş," dedi hemen. "Ağlamak yok."

Kafamı salladım hafifçe. "Tamam." Kafamı göğüsüne yerleştirdim tekrardan. Saçlarımı kokladı tekrardan uzun uzun. Gözlerimi kapadım sıkıca. Nefesimi verdim. Kerem bana iyi geliyordu. Kerem Kara, bana çok iyi geliyordu.

"Sensin. Benim evimde, dilimde, canımda sensin."
Kerem Kara.





Evettttt bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. (YAZIM YANLIŞLARIM İÇİN ÜZGÜNÜM)

VOTE VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUMM CANLARIMM

SİZLERİ SEVİYORUM, 'Topraktan Yağmura' kitabıma da göz atın lütfen;))

BÖYLE SEVERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin