9. Bölüm
"Sebepsiz esen rüzgarın illaki bir üfleyeni vardır."
Patlama sesiyle gözlerimi açtığımda çoktan sabah olmuştu. Bir gün aksiyonsuz geçse ne olur ya?
Yataktan kalktığım gibi pencereye ilerledim. Aşağıya baktığımda Yağız'ı gördüm. Elinde silah vardı! Odadan çıktığım gibi merdivenlere ilerledim. Evet gitmesem olmaz ki, bir bela daha eksik çünkü!Aşağıya indiğimde çıkış kapısına doğru ilerledim. Dışarıya çıktığımda güneşin yüzüme vurmasıyla hafif bir rüzgar esti. Saçlarım savrulurken merdivenlerden indim hemen.Yağız bana baktı hemen. "Ne oldu yenge?" Kafamı çevirip baktığımda yerde yatan iki tane adam gördüm. Kanlar içindeydiler! Kaşlarımı çattım korkuyla. "Bunlar kim?" dedim korkuyla.Yağız bir süre bana baktı. Nefesini verdi. "Yenge yukarıya çıkar mısın?"
"Kerem nerede?!" Başka adamlar geldi. Yerdeki adamları yerde sürükleyerek götürdüler.
"Yenge Kara şirkete gitti. İçeriye geçer misin hemen?" Kaşlarımı çattım. "Kimdi onlar? Neden öldürdün?!"Nefesini verdi. "Yenge sinirlendirme beni! İçeriye geç lütfen." Yanımdan geçip evin arka tarafına doğru ilerledi. Etrafa baktığımda her yerde adamlar vardı. Bir sürülerdi.Hızla geri yukarıya çıktım. İçeriye girdiğimde dışarının ne kadar soğuk olduğunu farkettim. Kahvaltı yapmak için masaya doğru ilerledim. Hizmetçi kadın yemekleri getiriyordu. "Günaydın efendim," dedi. İlk defa konuştu diyebilirim.
"Günaydın," dedim gülümseyerek. "Elinize sağlık."
~Kerem konuş demiştir belki.
"Afiyet olsun efendim." Gülümsemeye devam ettim. "Adın ne?" dedim daha sonra.
Bir süre bekledi. "Esma."
"Bende Naz. Bana efendim demene gerek yok."
"Kara bey ne der sonra efendim..."
"Birşey demez." Hafifçe gülümsedi. Kafasını salladı daha sonra. "Peki. Nasıl isterseniz... İstersen."
Gülümsedim tekrardan. "Şimdi oldu."
"Afiyet olsun." Mutfağa geri gittiğinde geçip masaya yerleştim. Yemekler harika görünüyordu....
Oturmuş meyve suyu içiyordum. Yağız'ın adamları öldürmesi aklımdan çıkmıyordu.
Gerçekten bu kadar vicdansız mıydı? Kerem'de mi böyle insanları öldürüyor? Yutkundum. Tabiki de evet! Benim onu ilk gördüğümde bir çocuğu ve yaşlı bir adamı öldürmüştü! Nefesimi verdim. Neden ki? Neden böyle bir iş yapıyorlar? Yağız şirket falan dedi. Oda neyin nesi? Gerçi haberlerde görmüştüm Kerem'i. Tasarım şirketi vardı. Bardağı masaya bıraktım. Ayağa kalktım daha sonra. Böyle düşünmeye devam edersem kendi kendimi yiyecektim.Esma mutfaktan çıktı. Göz göze geldiğimizde gülümsedim. "Gidiyor musun?" Hafifçe gülümsedi. Kafasını salladı. "Evet efendim... Evet."
Gülümsedim. "Güle güle." Çıkıp gittiğinde nefesimi verdim. Çok iyi bir kadına benziyordu.
~Kimse göründüğü gibi değildir.
Merdivenlere ilerledim. Bir üst kata çıktım. Evi gezmeye karar verdim. Odaların çoğu boştu. Birinci kat tamamen boştu, zaten üç oda vardı. Odanın birinde sandalye vardı, beni bağladıkları sandalye. Her neyse. Odaların bazılarında birkaç dosya vardı.
Boş yataklar ve dolaplar. Hiç açılmamış ambalajında kitaplar. Kalın kalın ansiklopediler, açılmamış kupa bardaklar.Galatasaraylıydı galiba.
Odanın birisinde tamamen Galatasarayla ilgili şeyler vardı. Formalar, kupalar, bardaklar, atkılar, ayakkabılar... Daha neler neler. Bir üst kata ulaştığımda yine aynı şeyler vardı. Değişen pek birşey yoktu. En sonunda en üst kattaydım. Bir süre etrafa bakındım. Kerem nasıl biriyse her an bir yerden çıkacak gibi hissediyordum. Hatta parfümünün kokusu geliyor gibiydi. Kerem'in odasına doğru ilerledim...
~Yanlış yapıyorsun Naz. Canına mı susadın?Kapıyı yavaşça açtığımda değişik bir ses geldi kapıdan. İçeriye girip kapıyı kapattım.
~Şimdi sıçtık!
Etrafta bakınmaya başladım. Büyük bir masa vardı pencerenin önünde. Sol tarafında hemen yatak vardı. Örtüleri siyahtı. Yatağın üzerindeki duvarda lamba vardı iki tane. Yatağın üzerinde ise iki tane defter, ve bir kulaklık vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BÖYLE SEVER
Storie d'amore"Ben nasıl bir kadınım?!" dedim bağırarak. Gözlerimden yaşlar süzülüyordu. "Sen çok güzel bir kadınsın," dedi, nefesini yüzümde hissettim. Bana, 'güzel,' dedi. Gözlerini inceledim uzun süre... Yavaşça öptüm dudağından. Ah, sen ne iyi adamsın.