OTUZUNCU BÖLÜM

10 3 0
                                    

"Bırak, ben de onunla gideyim." dedi ve tavana ulaşmış yangına doğru yöneldi.

**

2 Gün Sonra

"Ela!" diyerek kollarını onun boynuna doladı. Dağınık sarı saçlarıyla olduğu yerde kımıldamadan duruyordu. Sarılışına karşılık verdi fakat hiçbir şey söylemedi.

Bediz ondan ayrıldı ve yüzüne baktı.
"Nasılsın diye sormayacağım, ben de berbat hissediyorum. Hala inanamıyorum." Gözlerini kırpıştırdı, ağlamak istemiyordu. Göz yaşları tükenmişti. 

Ela başını salladı yavaşça, "Herkesi kaybettik."
Dudakları titredi, bakışlarını ona sabitledi. "Buna nasıl dayanacağız?" dedi. Sesinin titremesine engel olamamıştı. Al al yanakları artık daha renkli görünüyordu. Gözleri de yanaklarından farksızdı.

"Bilmiyorum..." derken kendini kaybedişi ve yangına doğru yaklaşması geldi aklına. Poyraz... O yoktu artık. Buna iki gün sonra ilk kez onsuz arkadaşlarıyla onsuz dururken inanmıştı. Ama gördükleri... Gördükleri öyle söylemiyordu. Kapıda duran ela gözlere baktı. Adam, genç kızın ona baktığını görür görmez gülümsedi. Bu gerçekçi gülümseyiş, Bediz'in içini kavurmuştu.

"Yangın nasıl çıktı?" diye sordu, Ahmet.

Poyraz'ın evinde onsuz duruyor olmak Bediz'e çok garip geliyordu. Sanki odasından çıkacak ve onunla tartışacak gibi geliyordu. Ya da tekrar saçı koluna değdi diye heyecandan ölecek gibi olacak gibi... Ama yoktu. Burada değildi. Doğu onu vurmuştu. Poyraz olmadan da bu lanetten kurtulabileceğini düşünmüyordu.

Batı'nın evinde yangın çıkınca, buraya gelmişlerdi. Ahmet de olanları öğrenmiş, onların yanından ayrılmıyordu.

"Bilmiyoruz, anlayamadık. Yangın çok büyümüştü, gidemedim. Evden çıktık hemen." dedi Batı, koltuklardan birine otururken.

Başını salladı Ahmet, "İyi yapmışsınız." dedi ve Bediz'e döndü.

"Bediz kızım, seni üzmek en son isteyeceğim şey ama sen babanın bana emanetisin artık. Bana güvenebilirsin, her zaman yanındayım."

Bediz sadece hafifçe gülebildi ona. İçinden gelmemişti. Çocuk gibi "Ben babamı istiyorum!" diye bağırmak geldi içinden. Ama yapmadı.

Babamı, Poyraz'ı, Gökhan'ı ve normal bir hayatı istiyorum.

Batı, "Salih öldü mü?" dedi birden. Salih? Ona baba dememişti. Ama neden? 

"Onu da bilmiyoruz." dedi, Ahmet.

Batı'nın suratının düştüğünü görse de Bediz, bunu umursamadı. Salih'e ne olursa olsun asla üzülmezdi, hatta bundan zevk alırdı.

Kapının önünde ısrarla ona bakan Ela gözlere fazla bakmamaya çalıştı. Yoksa yanındaki herkes neler olduğunu anlayabilirdi. Korkuyla çekti bakışlarını, Poyraz'ın üstünden.

Buradaydı, hiç gitmemişti. Belki de her şey rüyaydı...

Başını iki yana salladı, o gün rüya olamayacak kadar gerçekti. Hiç kimse de Poyraz'ı görmüyordu zaten.

"Ne oldu?' diyen Ela'ya baktı.

"Bir şey yok." dedi sadece. Ela'nın ruhsuz bakışları üzerinden kalktığında rahatladı.

"Aslında..." deyişiyle Ahmet'in, herkes ona baktı.
"Bir şey buldum, yani emin değilim. Ama az kaldı çocuklar, ümidinizi kaybetmeyin."

''Her şey bitecek, ben buna inanmaktan başka bir şey yapamıyorum.'' dedi Ela. Adeta kelimeler kurumuş dudaklarının arasından çıkmak için savaş veriyordu. Bediz onun solgun yüzüne daha fazla bakamadı. Arkadaşının bu halde olması ona acı veriyordu. Poyraz'ı ve babasını kaybettiğinden daha fazla acı vermiyor olması da onun suçu değildi. Normal bir insan gibi orada oturuyor, sadece biri ona soru sorarsa cevaplıyordu. Bunlar dışında konuşmak isteyeceği en son şeydi. 

AŞK İSTİLASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin