"Bize yardım edecek biri var."
*
"Ahmet amcanın yanına gidelim." dedi Bediz, Ela'ya döndü. "Değil mi, o biliyordur süreyi?" "Olabilir, biliyordur bence de!" diye şakıdı Ela."Olmaz, ben oraya gitmem." deyince Gökhan, Kübra da dahil herkes ona baktı.
Ela kollarını birbirine bağlayıp hafifçe ona doğru eğildi. "Nedenmiş?" Gökhan'ın dudaklarına baktığını fark ettiğinde utançla geri çekildi. Furkan daha kimseyi tanımadığından sadece olanları izliyordu.
Bir süre sonra Bediz, bir şekilde Gökhan'ı ikna etmişti Ahmet'in yanına gitmek için. Gökhan'ın oraya gitmek istememesinin sebebini anlayamamıştı fakat gitmek zorundalardı. Poyraz o haldeyken duramazlardı. Kübra onlarla gelmek istememişti, yorgundu. Bu yüzden Furkan da onunla birlikte evde kalmıştı.
"Biraz hızlı sürer misin?" dedi Ela. Gökhan'ı ne kadar sevdiği aşkla parlayan, etrafa ışık saçan gözlerinden besbelliydi. Belki de o gün Gökhan sarhoş olduğu için saçmalamıştı. Eğer bir daha böyle bir şey yaşanacak olursa Ela'ya her şeyi söyleme kararı almıştı. Bir süre sonra Ahmet'in evine vardılar. Ela ve Bediz etraftakileri tamamen unutmuş eve doğru koşuyorlardı. Gökhan da arkalarından onları koruyordu. Bediz telaşlı bir şekilde kapıyı çaldı, yerinde duramıyordu.
"Kimsiniz?" diye seslenen sesin sahibi Ahmet'ti.
"Benim, Bediz." dedikten bir süre sonra kapı açıldı.
"Ahmet amca." diye eve girmek istedi fakat Ahmet onu eliyle durdurdu."Dur kızım." dedi ve içeriye doğru kaçamak bir bakış attı. "Ev müsait değil."
"Bir sorun mu var?" diye sordu Gökhan. Konuşurken birkaç adım yaklaşmıştı kapıya. Ahmet'in yüzü kızarmıştı. Yutkundu, "Yok, sorun yok. Siz ne istemiştiniz?"
Belki Bediz ve Ela onu çok tanımıyorlardı ama Gökhan iyi tanıyordu. Bazı şeylerden dolayı araları bozuk da olsa bir şey olduğunu anladı. Ahmet kapıya doğru kaçamak bakışlar attığından kapının arkasında biri olduğu belliydi. Gökhan kızları eliyle arkasına doğru aldı. Bir yandan arkalarından gelen neye benzediği belli olmayan yaratıkların hayatına son vermekle meşguldü. Bediz de sadece Poyraz ona güvendiği için deniyordu isabet ettirmeyi. Onun sayesinde özgüveni artmıştı bu konuda. "Sana güveniyorum." derkenki bakışları geldi gözünün önüne, gülümsedi. Uzun zaman olmuştu böyle bir şey duymayalı.
Gökhan "Abi biz şey için geldik..." derken bir yandan ona doğru sessiz adımlarla yaklaşıyordu.
"Ne kadar zamanda şey olur..." derken iyice yaklaşmış, silahını sımsıkı tutmuştu. Ahmet kıpırdamadan duruyordu fark ettirmemek için. Kızlar kendi başlarına kendilerini korumaya çalışıyorlardı. Daha doğrusu Bediz'in sorumluluğundaydı artık. Gökhan eliyle Ahmet'i dışarı doğru ittirip kapının arkasındakini anında vurdu. Genç bir adamdı, anında yere yığıldı. Onu koltuk altlarından tuttu ve dışarıya attı. Hem bu ceset onları bayağı bir oyalardı. Ahmet, kızları aldığı gibi eve geri sokmuştu.
"O kimdi?" diye sordu Gökhan, kaşlarını çatarak. Ahmet nefes nefese kalmış şekilde koltuğa oturdu. Sanki korkuyla alnındaki kırışıklar artmış, birden yaşlanmıştı. Bediz mutfağa doğru hızlı adımlarla gitti. Ocaktaki çaydanlık yine herkesten daha çok ses çıkarıyordu sanki. Yarım bardak su doldurdu ve Ahmet'e götürdü. Ahmet titreyen elleriyle sudan bir yudum aldı ve bardağı koltuğun koluna koydu. Kahve gözlerinden korku saçılıyordu ve bunu gizleme gereği duymuyormuş gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK İSTİLASI
Fantasi"Hayatı yaşanılabilir kılmamız lazım ." Adamın elleri hâlâ onun saçlarını okşuyordu. Boy farkından dolayı eğildi ve kızın dudaklarına masum bir öpücük kondurdu. Geri çekilip gamzelerini göstere göstere gülümsedi. "Şimdi yaşanılabilir." ** "Ne yapt...