ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

218 108 40
                                    

Evdeki silah sesinin duyulmasıyla çatıdaki kuşlar ormanın derinliklerine doğru kaçıştı. Biraz sonra gelen bağırışlarla bütün dikkati üstlerine çekmişlerdi.

''Yarım saat geçti.'' diye bağırıp kapıyı yumruklayan Gökhan'dan başkası değildi. Arkasına baktığında çok geç kaldığını fark etti.

Yarım Saat Önce

Gördüğü kişiyle geri bir adım atan Gökhan, hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışıyordu.

''Merhaba, buralarda bir kız gördünüz mü?'' diye sordu. Hiçbir şey yokmuş gibi adamın yüzüne bakarak konuşuyordu ama adamın yüzündeki o yanık izlerini görmek kendisine bile acı veriyordu. Bir kız görmediğini söyledikten sonra kapıyı tam kapatacaktı ki Gökhan hızlıca ayağıyla onu engelledi.

''Kısa boylu, kahverengi saçlı?'' diye tekrar sordu. Adam bir süre Gökhan'ı inceledikten sonra kafasını hayır anlamında salladı. Tekrar kapıyı kapatmak için yeltendiğinde Gökhan adamın elindeki silahı fark etti ve onu ittirerek zorla içeri girdi. Elindeki silahı adama doğrultarak bağırdı.

''Nerede o?''

Yüzü yaralı adam kendi elindeki silaha baktı ve güldü. Gökhan onun ne yaptığına anlam veremedi. Adam bakışlarını silahından kaldırıp ona baktı. Gülümsemeye devam ediyordu.

''Bilmiyorum, istersen vur beni. Ölmek istiyorum.''

Gözleri dolmuştu, yabancı birinin yanında kendini küçük göstermemek için kendini tuttuğu belliydi. Ağlamak küçük görünmek değildi belki ama o böyle düşünüyordu. Gökhan, elindeki silahıyla birlikte öylece kalmıştı. Yukarı kattan bir ses geldiğinde elindeki silahı indirmeden merdivenlerden çıkmaya başlamıştı. Onu durdurmak için arkasından seslenen adamı görmezden geldi ve sesin olduğu odanın kapısını açmaya çalıştı. Fakat kilitliydi.

''Beren, orada olduğunu biliyorum. Seni götürmem lazım.'' dedi. Neden ondan kaçtığını anlamamıştı. İçeriden ses gelmeyince sinirle kapıyı yumruklamaya başladı.

''Sessiz ol, başımıza toplayacaksın onları!'' dedi arkasındaki adam. Gökhan ne kadar seslense de içeriden hiçbir ses gelmedi. En sonunda kapıyı açmaya çalıştı ama kilitliydi. Bediz'in orada olduğunu biliyordu. Yaralı adam elindeki silahla merdivenlerden aşağı doğru inince Gökhan kendine zarar vereceğini anlayıp onu takip etti. Adam tuğlalarla kapalı pencereye doğru bakıyordu, arkası dönüktü. Sanki pencerenin ardını görebiliyormuş gibi bir süre öyle durdu ve elindeki silahı yavaşça kafasına doğru kaldırdı. Gökhan birkaç adım atarak adama yaklaşmak istedi.

''Yaklaşma. '' dedi adam sert bir şekilde. Kendini öldürmekten korktuğu belliydi ama ölmeyi kafasına koymuştu. Onun içini en çok acıtansa ardında bir mektup bile bırakamamaktı. Tanıdığı herkes ölmüştü ve bu yüzden yaşamak için bir nedeni kalmadığına inanıyordu. Derin bir nefes aldı ve tetiği çekmek için hazırlandığında gelen sesle arkasını döndü.

''Hayır.'' diye bağıran kişi Bediz'di.

''Yaşamak için hiçbir sebebim kalmadı.'' Gökhan'a döndü ve konuşmasına devam etti.

''Yaralanıp dönüşeceğinden korkuyor. Öyle değilse onu al git.''

Gökhan, Bediz'e baktı. ''Kolunda.''

''Nasıl yaralandım bilmiyorum, Bediz. Öyle olsa bile çok zaman geçti üzerinden. Yarım saattir buradayız.'' dediğinde Bediz yine ona inanmadı. Merdivenin başındaki kahverengi saçları kollarına düşen kız, sadece korkuyordu. Korkmuyormuş gibi görünmeye çalışsa da korkuyu bütün bedeninde hissediyordu.

AŞK İSTİLASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin