Bir silah sesi gökyüzündeki kuşları kaçırdığında herkes bağırmaya başladı.
**(Say Something - A Great Big World)
''Hayır... Hayır, hayır, hayır...''
''Bediz, kendine gel lütfen güzelim. Hadi.'' dedi ve elini uzattı adam, ''Gitmemiz lazım.''
Genç kız, karşısındaki göz yaşlarını saklamayan ela gözlere baktı.
''Poyraz...'' dedi, göz yaşları arasında. O anda nerede olduğunu bilmiyordu. Oturduğunu hissetse de nereye oturduğunu anlayamadı. Gözlerini birkaç kez kırpıştırdı, dondurucu soğuğu tüm bedeninde hissettiğinde kendine yeni yeni geliyordu.
Etrafına baktı, yerde hareketsiz yatan bedenleri gördü. ''Poyraz...'' dedi tekrar, dudaklarını dişledi. Göz yaşlarını tutamıyordu, kendinden bağımsızlaşmışlardı.
''Kalk, lütfen.'' dedi Poyraz, fısıltıyla. Gözlerinin önündeki konteynırı yeni fark ettiğine şaşırdı, Bediz. Salih'in evinden biraz uzakta saklanıyorlardı. Buraya nasıl geldiğini hatırlamıyordu. Gözlerini uzun bir süre kapattı ve olanları tekrar gördü.
Silah sesini kulaklarında hissettiğinde, babasının başının yana doğru düştüğünü görmüştü sadece.
''HAYIR!'' diye avazı çıktığı kadar bağırdı.
''Baba! Hayır, hayır...'' Görüşü bulanıklaşmıştı, gözlerini kırpıştırdı. Göz yaşlarının bardaktan boşanırcasına gözlerinden düştüğünü hissedemiyordu.
Poyraz'a bir şeyler yapmasını söylemek istedi, bakışları onun elalarıyla buluştuğunda tekrar bir silah patlamıştı. Bir süre Poyraz'a bakmış olsa da, nereye baktığını anlayamıyordu bile. Hiçbir şey düşünemiyor, oturduğu çimenlerin arasına saklanıp yok olmak istiyordu. Bir şeyler konuşuluyor, herkes birbirine bağırıyordu ama konuşulanları anlamıyordu.
Görüşü biraz daha netleştiğinde hemen önüne düşen kişiyi fark etti. Salih... Poyraz, Salih'i bacağından vurmuştu. Adam yerde kıvranırken, Bediz'in anlayamadığı sesler anlam kazanmaya başladığında Batı'nın sesini duydu.
''Kendine gel!'' diye bağırdığı kişi, Kübra'ydı. Onun arkasına geçmiş, Kübra'nın elindeki önündeki adama doğrultulu silahı almaya çalışıyordu. Yani Poyraz'a doğru tuttuğu...
''Seni hiç sevmedim, hiç! Tek şansımı elimden aldın, o kız için. Sadece o kız için...'' dedi, omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başladı. Poyraz, ona doğru döndü ve tepkisiz bakışlarını Kübra'nın yüzünde gezdirdi. Birden olan olaylardan sıyrıldı ve gözleri sinirle parladı. Yumruklarını sıktı.
''Eğer yapmasaydım... Eğer onu öldürmeseydim Bediz'i öldürürdüm.'' dedi, gözleri dolu dolu. Yutkundu, iki elini hafifçe yana doğru açtı. ''Öldür beni.''
Bediz hıçkırıklarına söz geçiremiyor, sadece olanları izliyordu. Kendisi hiçbir işe yaramamıştı, planlarında. Kendini önemsiz ve işe yaramaz hissediyordu.
''Babamı kurtaramadım...'' diye o kadar kısık seste konuştu ki, kendisi bile duymamıştı. Bakışlarını yerden kaldırıp tekrar Poyraz'a baktığında ölmeyi beklediğini gördü. Bağırmak istiyor, Poyraz'ı oradan çekmek istiyordu ama kendisinde o gücü bulamıyordu.
''Poyraz...'' diye fısıldayabildi. O an, Poyraz ise sanki onu duymuş gibi arkasını döndü ve kıza baktı belki de son kez.
''Çırpınma!'' diye bağıran, Doğu'ya döndü herkes. Hala Ela kolları arasındaydı, Gökhan ise hiçbir şey yapamıyordu. Silahsızdı ve herhangi bir hareketinde Doğu'nun onu vuracağını biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK İSTİLASI
Fantasia"Hayatı yaşanılabilir kılmamız lazım ." Adamın elleri hâlâ onun saçlarını okşuyordu. Boy farkından dolayı eğildi ve kızın dudaklarına masum bir öpücük kondurdu. Geri çekilip gamzelerini göstere göstere gülümsedi. "Şimdi yaşanılabilir." ** "Ne yapt...