Bir sürü poşeti arabaya taşıyabildiklerinde yol boyu tek çıkan ses külüstürün sesiydi.
**
Arabayı durduğunda Poyraz, yanındaki kızdan hiçbir şey beklemedi. Hem nişan alamıyordu hem de deneyecek durumda görünmüyordu. O yüzden önce onun camını açıp temizledi biriken çirkin yaratıkları, sonra kendi yanındakileri. Arabadan indiklerinde, Bediz eve gelmediklerinin daha yeni farkına varmıştı. Konuşmak istemese de merakına yenik düştü."Nereye geldik?"
Poyraz'a bir özür borçlu olduğunu hissediyordu. Bu yüzden susmayı ve çocukça tartışmaları şimdilik bırakmıştı. Ama Poyraz'ın onları hak etmediği anlamına gelmiyordu bu.
Poyraz, "Gel." diyerek elini tuttu ve onu hızlıca bir dükkana soktu. Kıyafet mağazasıydı burası. Kırık camlar, buraya daha önce girilmiş olduğunun habercisiydi. Birden gök yüzünden bir ses duyuldu, yağmur olanca hızıyla yağmaya başladı yer yüzüne. İçerinin temiz olmasını umarak dolaşmaya başladılar. Bediz elini Poyraz'ın elinden çekti.
"Neden geldik buraya?" diye sordu.
"Sence?" diye sordu ve elleriyle etrafı gösterdi.
"Benim için mi?"
"Evdekilere de alabiliriz."Bediz yavaş yavaş etrafta gezinmeye başladı. Özenle giydirilmiş cansız mankenler yerlere düşmüştü. Askıdaki renk renk elbiseleri gördü. Uyumlu giyinmek, güzel giyinmek artık çok da önemli değildi onun için. Kimse için önemi yoktu zaten. Elbiselere göz gezdirirken Poyraz'ın ona doğru uzattığı kıyafete baktı. Boyu diz hizasına gelen, koyu yeşil, kolları püsküllü bir elbiseydi.
"Bak bu çok güzel olur." dedi Poyraz.
"Sana güzel olur." diyerek ittirdi elbiseyi Bediz.
"Ben bunu ne zaman nerede giyeceğim? Abartı bir şey bu." dedi. Poyraz elbiseyi sertçe askıya astı. Ondan içten içe özür dilemek istese de daha da kötüleşiyordu araları. Bediz kendini tutmaya çalıştı. Sonuçta hayatını kurtarmıştı bugün.Mini bir elbise gözüne çarptığında koşar adımlarla elbiseyi almaya gitti. Eline aldı ve arkasındaki Poyraz'a doğru döndü. Tek gözünü kapatarak elbiseyi üzerine doğru tuttu.
"Bu harika oldu Poyraz." dedi ve kahkahasına engel olamadı. Poyraz ona ters ters baktı fakat sırıtışını yakalatmıştı. Bediz gülerek elbiseyi poşetlerden birine koydu.
Poyraz sayesinde arabaya geri bindiklerinde her yer aldıkları şeylerle doluydu. Poyraz gaza basıp külüstür arabayı âdeta can çekiştirerek sürmeye başladı. Arabanın camına vuran yağmur damlaları birbirleriyle uyum içinde dans ediyordu. Görünürde çok fazla tehlike yoktu. Belki de yağmurdandı. Bediz, Poyraz'a bakmadan konuştu.
"Yağmur onları etkiliyor olabilir mi?"
"Öyle, ben de fark ettim." dedi Poyraz boğuk bir sesle. Yorulmuştu.
O gün başka bir olay olmadan eve döndüler. Bediz birkaç parça kıyafetini dolabına yerleştirdi. Ela için aldığı küçük hediyeye baktı. Ona da toz pembe bir elbise beğenmişti. Katladı ve poşete koydu. Hediye paketi bulamadığı için kimse onu suçlamazdı. Odasından çıktı ve Ela'nın uyumadığını umarak kapısını çaldı. Ses gelmediğinde yavaşça kapıyı açtı. Ela dağınık yatağında yatmış kitap okuyordu. Kapısının açılmasıyla bakışlarını çevirdi.Bediz, "Gelebilir miyim?" diye sorduğunda Ela telaşla oturur pozisyon aldı.
"Tabi ki! Sana anlatacağım bir sürü şey var." diye âdeta şakıdı. Bediz onun bu mutlu haline kıkırdayarak içeri girdi ve kapıyı kapattı. Onun pembe odası gözlerini kamaştırıyordu. Ela, bitmek üzere olan mumun ışığında başka bir mum daha yaktı ve diğerini üfleyerek söndürdü. Sönen mumun dumanı tüm odaya yayıldı. Bediz elleriyle dumanı az çok dağıtıp yatağa oturdu. Arkasında sakladığını sandığı hediyeyi Ela'ya uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK İSTİLASI
Fantasy"Hayatı yaşanılabilir kılmamız lazım ." Adamın elleri hâlâ onun saçlarını okşuyordu. Boy farkından dolayı eğildi ve kızın dudaklarına masum bir öpücük kondurdu. Geri çekilip gamzelerini göstere göstere gülümsedi. "Şimdi yaşanılabilir." ** "Ne yapt...