YİRMİ BİRİNCİ BÖLÜM

33 12 0
                                    

Poyraz'ın "Bediz!" diye sinirle haykırmasıyla dibine kadar gelmesi bir olmuştu ama çoktan içinde yazanı görmüştü.

12 Kasım, **** deposu, saat 20.00
Kardeşin, Salih Karaman.
*

Okuduğu şeyi anlamak için birkaç saniye olduğu yerde durdu kız. Bakışlarını önündeki adama çevirip bir cevap bulmak istedi.

"Kardeşin mi?" dedi şaşkınca. Dakikalardır aralık duran dudaklarını kapatmayı akıl edebildiğinde, Poyraz cevap verdi.

"Amcan."

"İyi de..." dedi durdu, "Bizden ne istiyor olabilir ki?"

"Bilmiyorum, Bediz. Ama şimdilik kimse karışmamalı ikisinin olayına."

"O adam Sercan'ı öldürdü, Poyraz! Kübra ve Baran'ı kaçırdı. Niye bekleyelim?"

"Biliyorum." diye hiddetle, "Ama onu şimdi yenemeyiz."

"On iki Kasım... Beş gün var. Babam gidecek mi?"

"Sen olsan gider miydin?"

Bir süre düşündü, "Tabi ki, giderdim."

Genç kız, bu zamana kadar bir amcasının olduğunu bile bilmiyordu. Demek ki sadece ailesiyle değil, akrabalarıyla da iletişimleri yoktu. Her şeyi Salih mi planlamıştı? Yoksa gelişigüzel oluşmuş bir şey miydi?

Elindeki kağıt çekildiğinde kendine geldi.
"Neden her şeyi bu kadar zorlaştırıyorsun?" dedi Poyraz, yatağına geri dönerken.

"Özür dilerim... Açık konuşacağım. Sana güvenmiyorum. Biliyorum çünkü yeniden bir sorunumuz olacak. Ayrıca..." dedi bakışlarını yere indirerek, "Şu halimize bak, nasıl başka bir şey düşünebilirim ki?"

"Haklısın. Her şey bittiğinde benimle gelmek zorundasın."

"Değilim, Poyraz. Sen bu şekilde konuştukça, ben hiçbir şeye mecbur değilim. Konuşmayalım artık bu konuyu." dedi ve Poyraz'ın odasından çıktı. Babasıyla ne kadar konuşmak istese de uykusu daha baskın geldi ve kendi odasına girdi.

Mumunun sönmüş olmasını umursamadan el yordamıyla yatağını buldu ve yattığı gibi kâbusları başladı.

Kapısının önündeki sesleri duyduğunda yavaşça gözlerini açtı. Kapısını açık bırakmıştı, bu yüzden koridordaki mum içeriyi de aydınlatıyordu. Yatağından kalktı ve üstünü bile değiştirmemiş olduğunu o sırada fark etti. Umursamadan odasından çıktı, gözlerini ovalayarak etrafına bakındı.

Babası, Gökhan ve Poyraz kapının önünde konuşuyorlardı. Üçü de giyinmiş, güneş gözlüklerini takmış sanki tatile çıkacaklarmış gibi görünüyorlardı. Onlara gülmemek için dudaklarını dişledi.

"Nereye gidiyorsunuz?"

"İnatçı kız, öğrenmişsin." dedi Alparslan, "Güçlü olmamız lazım. Bu yüzden o güne kadar hep bir şeyler aramamız lâzım."

"Ne gibi?" diye sordu Bediz.
"Kendimizi savunabilmemiz için şeyler."

Başını salladı kız, "Ela da benimle değil mi?"
"Evet." dedi Alparslan ve kapıyı açtı.

"Akşam olmadan geliriz." dedi Gökhan ve göz kırptı. Bediz hafifçe gülümsedi ve arkalarından kapıyı kapattı. Babası iyileştiği için mutluluk duyuyordu hâlâ. Sadece olanlar garip gelmişti. Nereden bilebilirdi ki az önceki üçlünün birlikte dışarı çıkacaklarını. Kendi kendine düşündüklerine güldü.

"Arkadaşım seni iyice kaybediyoruz." diyen Ela'ya baktı, daha çok güldü.

"Belki de..." dedi ve elini tutarak onu oturma odasındaki koltuklara oturttu.

AŞK İSTİLASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin