ON ALTINCI BÖLÜM

66 33 12
                                    

Bediz kapağı açtı ve içindekini çıkardı.  İçinde beyaz bir etek ve bir askılı vardı.

"Bununla gelmeni istiyorum."
*
(Mertcan Çınar- Bu Gece)

"Ama Poyraz, babam bu haldeyken ben nasıl her şey iyiymiş gibi davranabilirim?" dedi kıyafetlere bakarak.

Poyraz  kutuyu ona uzattı, "Lütfen Bediz, kısa bir süre de olsa her şey normalmiş gibi davranıp mutlu olmanı istiyorum. Baban da bunu isterdi, eminim."

Bediz'in yüzü düşmüştü, "Ben emin değilim. Babamın beni sevip sevmediğinden bile emin değilim."

"Hangi baba sevmez çocuğunu?" Ellerini kızın beline koydu, "Seni nasıl sevmesin?"

Gülümsedi, "Gelecek misin?"

"Nereye gidiyoruz?"

Elini uzattı, "Sürpriz."

Bediz uzattığı elini tuttu ve evden çıktılar. Furkan'ın her bir hareketi gözlerinin önündeydi hâlâ. Tiksinti duymaya devam etse de sevdiği adamın yanında iyi hissediyordu. Ona baktı, çehresinin her bir zerresini ezberlemek isterdi. Sonsuza kadar onu koruyabileceğini düşündü. Bu virüs bitse de bitmese de bir şeylerden hep koruyacağını biliyordu. Ona hep güvenecekti.

Arabaya bindiklerinde ellerini hâlâ bırakmamışlardı.
"Poyraz?" dedi, ona baktı. Poyraz gözlerini yoldan ve yoldakilerden ayırmadan cevap verdi.

"Efendim güzelim?"

Her güzelim dediğinde hızlanan kalbine söz geçirmeye çalıştı.

"Ben niye senin hakkında bir şey bilmiyorum?"

"Kimsenin bilmediklerini biliyorsun, yetmez mi?"

Ellerini birbirine kenetledi, "Öyle değil. Mesela en sevdiğin rengi, en sevdiğin şeyi... Bilmiyorum yani bunları."

"İndiğimizde söyleyeceğim."

Hava kararıyor, güneş artık bulutların arkasından görünmüyordu. Normalde korkunç olan bu hava hafif uykulu haliyle ve Poyraz'la o kadar güzeldi ki... Etrafta olanları göz ardı ederek sonsuza kadar o anda durabileceğini hissetti.

"Telsiz yanında değil mi? Bir şey olursa hemen gidelim."

"Evet yanımda, merak etme."

Güneş batmadan, Poyraz arabayı durdurmuştu.
"Geldik."

Bediz silahını sıkıca tuttu.
"Korkma, burada hiç kimse yok." dedi Poyraz.

"Nasıl?" dedi ve arabadan indi. Gerçekten ikisinden başka kimse yoktu.

Sahile gelmişlerdi. Kıyının hemen yanında yere serilmiş bir örtü vardı. Örtünün yanlarında evde kullandıkları birkaç mum yanıyordu.

Poyraz onun elini tuttuğunda ona baktı.
"Çok güzel..." dedi.

Gülümsediler ve birlikte örtünün üzerine geçtiler. Bir piknik sepeti vardı, içini açtığında şarabı gördü.

"Poyraz!" dedi ve güldü, "Bunu nasıl buldun?"
"Gökhan'dan buldum, açsana hepsini."

İçindeki birkaç atıştırmalığı ve şarabı çıkardı, bardaklara ve tabaklara koydu.

Bir yudum aldı ve başını Poyraz'ın omzuna yasladı. Deniz yavaş yavaş kıyıya dalgalarını bırakırken huzur dolu bir ses çıkartıyordu.

"Gerçek olamayacak kadar güzel... Ne ara yaptın? Ayrıca nasıl burda kimse yok?" dedi âdeta fısıltıyla.

"Seni evde bırakmamın sebebi buydu aslında ama keşke bırakmasaydım." dedi saçlarını okşarken ve konuşmaya devam etti, "Hastanedeki elektrikli telleri hatırlıyor musun?"

AŞK İSTİLASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin