3. bölüm

1K 134 145
                                    

Keyifli okumalar 🍻

Klandaki çalışmalar son hızı ile devam ediyordu. Alfaya kalsa nefes almadan çalışacaktı. Ama Mingi elinden geldiğince onu engelliyordu ve güçten düşmemesi için mümkün olan her şeyi yapıyordu.

Normalde Alfa'nın yardımcısı olarak işlerle ilgilenen Mingi bu gibi zamanlarda adeta onun kişisel bakıcısı oluyordu.

Tepsinin içinde bulunan bir şişe şarap ve iki kadehle koridoru geçti. Alfa'nın kapısının önüne geldiğinde kapıyı çalıp içeri girdi. Komutan Jongho ve Alfa karşılıklı oturmuş sohbet ediyorlardı.

Kenardaki masada kadehleri doldurup servisi yaptı Mingi. Karargahta yemek, temizlik gibi ihtiyaçlarla ilgilenen birçok çalışan vardı anca Alfa'nın odasına ve bulunduğu kata kimse çıkamazdı. Karargah olarak kullandıkları büyük köşkün doğu kanadında bulunan son kattaydı Alfa'nın odası. Alfa özel olarak çağırmadığı sürece bu katta bulunmak suçtu. Bu yüzden de ufak tefek işleri Mingi hallediyordu.

"Gölge yakında yanına uğradığı mı?" dedi Jongho şarabından bir yudum alırken.

Mingi cebindeki küçük paketten bir ilaç çıkarıp peçetenin üzerine yerleştirdi. Bir bardak su ile birlikte San'ın kadehinin yanına bıraktı.

San önce ilacını su ile birlikte içti. Ardından kadehini eline aldı. "Hayır. Bir süredir gelmiyor ama birkaç gün içinde burada olacağını düşünüyorum"

"Hadi yaa" dedi Jongho. "Bu gece geleceğine dair kesin bilgin olsa yola yarın çıkardım"

San gülerek başını salladı. "Görüşemiyorsunuz sanırım bu günlerde. İfadenden okunuyor."

Jongho da ona katılarak burukça güldü. "Ne yazık ki"
"Eğer tarafsız olmasaydı onunla çalışmayı çok isterdim. Böylece birbirimize hasret kalmazdık hiç."

"Aşk seni bazen aptal bir adam yapıyor Jongho" dedi San. "Ordum için o parlak beynine ihtiyacım var. Gölge tarafsız çalıştığı için tanrıya şükür edebilirim. Yan yana olsanız pek işe yaramazdın muhtemelen"

Jongho kaşlarını çatarak Alfaya döndü. "Ben görebileceğin en iyi komutanım, tamam mı? Kalp işlerimi mesleğime yansıtmam Choi! "

O sırada kapının tıklatılması ile Mingi kapıya yürüdü. Katta bekleyen askerlerden biri eşikte göründü ve eğilerek konuştu. 
"Efendim Gölge buradalar"

San ve Komutan şaşırarak ayağa kalktı. Gündüz vakti hem de tam öğle saati Gölge'yi görmek mi? İşte bu çok şaşırılacak bir durumdu.

"İçeri gelsin."

Gölge yalnızca geceleri ortaya çıkardı. Karanlıkta gölgeleri göremeyeceğinizden asla varlığını fark edemezdiniz. Ancak o size kendisini gösterirse görebilirdiniz. Halk arasında efsaneleşmiş olan Gölge'nin, aslında saydam olduğu ve görmenin mümkün olmadığına inananlar bile vardı.

Üzerindeki siyah pelerin ile bütün vücudunu saklıyordu içeri giren genç. Kapı arkasından kapandığında başını gizleyen geniş şapkayı sırtına doğru sıyırdı.

Uzun sarı saçları göz önüne çıktığında Komutan ile göz göze geldiler. Saygıdan dolayı önce Alfa'yı selamlayıp, elini sıktı. Ancak gözlerin sık sık Komutanın üzerine kayıyordu. 

Ardından dönüp Komutanı selamladığında Jongho "boşver resmiyeti şimdi" diyerek uzanıp sevgilisine sarıldı. "Burada olduğunu bilmiyordum" diyerek kollarını sardı generale sarı saçlı olan da. Sevgilisinin kokusunu kısa kucaklaşma içinde derince içine çekti ve geri çekildiklerinde yüzlerinde durumdan memnun bir gülümseme vardı. 

as an azalea ● woosan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin