21. bölüm

738 88 146
                                    

Keyifli okumalar 🍻

General  sabahın erken saatinde uyandığında gözlerini açmadan yatakta uzanırken bir süre bekledi. Ardından bilincini tamamen toparladığında karargahta ve Gölge ile birlikte olduğunu hatırladığında yüzüne yansıtmadığı bir mutlulukla yana döndü. Ancak yatağın boş tarafı ile karşılaşmış olmak hiç hoşuna gitmedi. 

Bıkkınlıkla doğrulup saati kontrol etti. Belki de geç uyandığı için Gölge çoktan odadan çıkmıştır diye düşünse de saat henüz çok erkendi. Tatsız bir ifade ile üniformalarını giyip aşağı indi. Mutfakta henüz aşçılar dışında kimse yoktu ama revirde Mingi, Wooyoung ve Kimjae'yi buldu. 

Kapı açıktı ve Mingi pervaza yaslanarak kollarını göğsünde çarprazlamıştı. İçerideki yatağa oturmuş olan Wooyoung ile ilgilenen Doktoru izliyordu. 

"Günaydın" dediğinde irkilerek kendine gelen Mingi toparlanıp bir baş selamı verdi ve "Günaydın" dedi. General içeri bir adım atacak olduğunda Mingi "Girmesen iyi edersin" diye uyardı. Doktor odanın diğer ucundaki dolaba doğru ilerlediğinde kızarmış gözleri ile ağlayan ve gözyaşlarını kazağının kollarına silen Wooyoung'u gördüler.  İçli içli hıçkırıkları ile omuzları sarsılıyordu. 

"Sorun ne?" 

Mingi iç çekerek konuştu. "Kabus görmüş. Odama gelip Kimjae ile konuşmak istediğini söyledi. Ne gördüğünü anlatırken de panikatak geçirdi. Şimdi biraz sakinleşmiş olsa da hala ağlıyor." 

Jongho genç omegayı ve doktoru izlerken onun ne kadar savunmasız göründüğünü düşündü. Belki de bu yüzden Yeosang omega için büyük bir sevgi besliyordu.  Bir defasında onun kardeşten çok daha öte olduğundan bahsettiğini hatırladı. İlk zamanlar da söz konusu Wooyoung  olduğunda San'a da ağzını açtırmıyordu. 

Açık pencereden giren rüzgar yüzlerini okşayarak geçip gittiğinde duydukları şeker kokusu ile irkildiler. General kaşınan burnu ile uğraşırken Mingi birden öksürmeye başlamıştı. Kendini koridora atarak iki büklüm öksürmeye devam eden Mingi neredeyse zehirlenmiş gibi duruyordu. 

Jongho mutfağa doğru yürüyüp öksürüğünü bastırmaya çalışan alfa yardımcısını izledi. Yeniden önüne döndüğünde kaşlarını çatarak sarışın gence baktı. Bu normal bir omeganın feromonlarının yapabileceği bir şey değildi. Mingi ve Wooyoung zıt feromonlara sahip olup birbiri için zehir etkisi oluşturuyor olsalar da havada az miktarda bulunan ve kısa bir süre için maruz kalınan feromonlar Mingi'ye bunu yapamazdı. 

Merdivenlerde duyulan acaleci adımların ardından San görüş açılarına girdi. "Wooyoung nerede?"  Onun bu endişeli ifadesine karşısında neler olduğunu anlamlandırmaya çalışan General  sadece eli ile içeriyi işaret etti.

Alfa gecikmeden içeri girdiğinde yatağa doğru ilerledi. "Efendim dışarıda kalın. Bu sağlığınız için iyi değil" diyen Doktoru umursamadı. Kollarını Wooyoung'un etrafına  sardı. Nefes aldıkça dudaklarından içeri süzülen hava ciğerlerine batıyor gibi hissettiriyordu. Yine de odadan çıkmayı reddederek Wooyoung kendine gelene kadar yanında kaldı. 

Sabah uyandığında Wooyoung'u bulamaması ile şaşırmıştı. Saat henüz çok erkendi. Wooyoung'u kaldıran ne olabilirdi ki? Genelde ilk uyanan kendisi olduğu için bu alışılmadık bir durumdu. Nasıl olsa Mingi'nin yanındadır diyerek pek üzerine gitmemişti.

Üzerini giyinip güne hazırlanırken birden içine dolan kötü his ile önce etrafa bakındı. İçinde hızla büyüyen gerginlik ile ne yapacağını kestiremiyordu. Hızlı adımları merdivenleri bir çırpıda indiğinde de Wooyoung'un feromonlarını havada hissetmesi ile gözü dönmüştü. 

as an azalea ● woosan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin