29. bölüm (M)

1.4K 83 213
                                    

Keyifli okumalar 🥂

Doğu kanadının koridorundaki gizli kapı açıldığında yorgun görünen Alfa kata geçerek arkasında kalan kapıyı yeniden kapattı. Merdivenin başındaki nöbetçi, lideri gördüğü anda selam durarak onun yanından geçip odaya doğru yürümesini bekledi. Koridorun diğer ucundaki nöbetçi de aradaki mesafeye rağmen anında selam durmuştu.

Alfa kendi odasının kapısının önünde durduğunda sızlayan vücuduna birkaç saniye süre verip soluklandı. Kolları ve omuzlarında bir ağrı, bırakmıyordu vücudunu. Kapı kulpunu indirip kendisini içeriye taşıdı.

Güneşin doğduğunun farkındaydı Wooyoung. Ormandaki kuşların sesi odaya kadar geliyordu. Yeni uyanmış olmasına rağmen içinde çoktan yer etmiş olan huzursuzluk ile yataktan kalkmaya direniyordu.

Bütün gece uykusu sık sık bölünmüştü. Üstelik Alfa'yı yanında bulamamak da keyfini epey kaçırmıştı. Uyandığında bırakın güne başlamayı, hareket etmek bile istemiyordu. Şimdi ise kuşların cıvıldayışına bile öfkeleniyordu. Bu kadar erken saatte böylesine neşeli olacak ne vardı sanki?

Üstelik Alfa'yı bir buçuk gündür görmüyordu. En son yüz yüze gelişleri Woyoung'un dönüşmesinden sonra onun odasında sarmaş dolaş vakit geçirmeleriydi. Wooyoung San'ın kollarında uyuyakaldığında gözlerini Choi'nin yatağında açmıştı. Akşam yemeği için aşağıya indiğinde Alfa yemeğe katılmamıştı, sonra da odaya gelmemişti gece boyu. Gün içinde de ortalıkta görünmemişti ve Wooyoung onun feromonlarına olan özlemi yüzünden batı kanadına çıktığında onu çalışma odasında da bulamamıştı. Mingi'nin dediğine göre San'ın yakın zamanda gireceği tüm toplantıları öne çekmişlerdi ve bir gün içinde hepsini halletmeleri gerekiyordu. Bu yüzden gün boyu Alfa ile karşılaşmamış hatta karargahın içinde nerede olduğunu bile öğrenememişti.

Bugün uyandığında tam iki gece ve bir gündüzü San'ı görmeden geçirdiğini fark etti. Wooyoung onu böylesine özlüyorken ve San'ı görmek için uğraşıyorken onun böyle umursamaz olması ile ne düşüneceğini bilemiyordu. Yüz yüze bile gelmemişlerdi. Bu Wooyoung için asla basit bir şey değildi. Onu görmeden hüküm vermek istemese de San'ın böyle istediği gibi yok olması ile aslında Alfanın kendisinin feromonlarını özlemediğini düşünmeden edemiyordu.

Aynı binanın içindeyken ve revir, mutfak gibi alanları ortak kullanıyorken birbirlerini görmemeleri oldukça sinir bozucuydu. Buraya ilk geldiği günden beri hiç bu kadar uzun süre ayrı kalmamışlardı. San sabah yanına gelmese uykusunda gelir, gece gelmese gündüz bir şekilde karşısına çıkardı.

San'ın yastığının soğukluğu ile yüzleşmeye çalışan Wooyoung kapı sesini duyduğunda anında oraya dikkat kesildi. İlk saniyede tedirginlik vücudunu yalayıp geçse de kattaki nöbetçileri hatırlayarak tuttuğu nefesini sakince bıraktı. Mingi miydi? San'ın geleceğine dair umudu öyle azalmıştı ki aklına ilk gelen isim Mingi olmuştu.

Üstelik Mingi sabahları Wooyoung'u uyandırmaya sık sık geliyordu. Kapı yeniden kapatıldığında yorganını boynuna kadar çekmiş olan omega uyandırılmayı gerçekten istemiyordu. Bu yüzden hala uykunun kollarındaymış gibi hareketsizce durmaya devam etti.

Birkaç saniye içinde odada duyulan, kulağa aceleci gibi gelen adımlar yatağın karşısındaki gardroba doğru ilerledi. O sırada burnuna inceden dolan feromonlar ile irkildi omega. San odadaydı!

Dolabın önünden birkaç kumaş sesi ardından ayrılan Alfa yatağa doğru yöneldiğinde Wooyoung merak ve heyecanla kıpırdamadan durmaya devam etti. Kendini kasmadan ve feromonlarını yaymadan sessizce uzanmak o an için yapılması en zor şeydi. Wooyoung gözlerini açıp Alfanın yakışıklı yüzüne bakmamak için dişlerini sıkıyordu. Hemen başucunda duran adımlar ile heyecandan titrememek için dayanmaya çalıştı. San'ın özlemi ile kavruluyordu. Bir buçuk gündür karşılaşmamışlardı bile. Kokusuna karşı öyle hassaslaşmıştı ki hala böyle sakin kalabilmesi kendisini dahi şaşırtıyordu.

as an azalea ● woosan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin