34. bölüm

779 63 94
                                    

(Uzun bir bölüm olduğunu söyleyeyim, vaktiniz oldukça devam edin   👍✊    yorum yapmayı unutmayınnn ♡)

Keyifli okumalar 🥂

"Günaydın bebeğim."

"Günaydın hayatım." Yeosang uykulu gözlerini aralamaya çalışarak mırıldandı. Kendisinin aksine Alfa'nın sesi uzun zamandır uyanık ve ayık olduğunu belli ediyordu. Yeosang saatin kaç olduğunu bilmiyordu ancak uzun zamandır uyuduğu belliydi.

Sırtını Alfasının göğsüne yaslayarak hala aynı pozisyonda durduğunu fark ettiğinde geriye dönüp Jongho'yu kontrol etmek istedi. Yeosang başını çevirip arkaya baktığında Jongho da onun yüzüne doğru eğilmiş, kafası karışmış ifadesine ve yüzünden okunan soru işaretlerine bakınmıştı.

"Yeni gün mü oldu?" diye mırıldandı Yeosang.

"Aynen öyle, saat 10'a geliyor."

Saatlerdir uyumasına rağmen halsiz hisseden kollarını ve bacaklarını kıpırdatmaya çalıştı Yeosang. "Yaklaşık bir gündür uyuyorum yani öyle mi?"

"Bir iki saat fazlası. Çok fazla hareket etmemeye çalış."

Yeosang bıkkınlıkla kendisini eşinin göğsüne bıraktı. "Her tarafım tutulmuş. Hareket etmezsem ölecekmişim gibi hissediyorum." Fark ettiği detay ile başını yeniden arkaya çevirdi. "Sen bir gündür hiç kalkmadın mı buradan?"

Jongho sevgilisinin kendisine doğru dönmesini fırsata çevirerek uzanıp yüzüne dökülen saçlarını kulağının arkasına çekti ve açığa çıkardığı yanağını öptü. "Kalktım ama sana hissettirmediğimden emin oldum."

Sarışın olan kolunu kaldırarak Alfasının yanağında parmaklarını gezdirdi. "Hmm, sıkı çalışmış gibisin." Kısa bir süre durup yakınlığın tadını çıkardılar. Jongho'nun aklından geçen onlarca cümle vardı. Yeosang'ın kendisini böyle tehlikeye atmış olmasına çok öfkeliydi. Gece boyu ateşlenip yaşam mücadelesi vermesi ve sabah olduğunda gece uyandığı anları bile hatırlamayacak kadar kötü olması öfkesini epey bileyliyordu.

Onu kaybetmeyi düşünemiyordu bile. Karnında iki kurşun yarası ile kollarında yatıyor olması canını sıkıyordu. Gece saatlerce uğraşarak vücut sıcaklığını düşürmeyi başarmışlardı. Gözüne bir gram uyku girmemişti Alfanın tüm gece. Güneşin doğuşuna yakın biraz gözü dalmış olsa da sonrasında yine uyanmış ve Yeosang'ın uyanmasını beklemişti.

"Artık bir şeyler yemen gerek." diyerek boynundan öptü sarışın olanı ve çenesini onun omzuna yasladı.

"Yiyebileceğimi sanmıyorum." Kısık sesi ile mırıldandı Yeosang.

"Ama yemek zorundasın. Vücudun zaten yaralı, beslenmezsen iyice bitkin düşeceksin."

Jongho Yeosang'ı rahatsız etmeden yataktan kalktığında odanın diğer ucundaki masaya ilerleyerek orada duran tekerlekleri olan sandalyeyi yatağın yanına sürdü.

Örtüyü Yeosang'ın üzerinden kaldırıp "Gel bakalım, seni mutfağa götürelim." dedi.

Yeosang sandalyeye bakarken gülüp "Zekice bir seçenek." demekten kendini alamadı.

Jongho son derece dikkatli davranarak sevgilisini kollarına alıp sandalyeye oturttu. Odadan çıkıp mutfağa girdiklerinde Gaeyon'dan Yeosang için bir şeyler hazırlamasını rica ettiler. Genç kadın, Kimjae'nin Yeosang için pişirmesini istediği bir tarif olduğunu ve çoktan hallettiğini söyledi. Gaeyon çorbayı tabağa koyarak masaya bıraktı.

"Sağ elimi kullanamıyorum." dedi Yeosang. Kimjae'nin boynuna astığı koluna bakarak. "Ben bu yüzden buradayım." deyip tabağı kendi önüne çekti ve çorbayı karıştırarak kaşığa biraz aldı Alfa. Yeosang kendisine uzatılan çorbayı bekletmeden uzanıp içti. "Teşekkür ederim." diye mırıldandı ikinci kaşığı içmeden önce.

as an azalea ● woosan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin