27. bölüm

732 90 174
                                    

Tw: kan, yaralanma

Keyifli okumalar 🍻

Gece karanlığı bir çarşaf gibi Choi klanını örtüyordu. Karargahın dışında esen soğuk ve sert rüzgarlar camları titretiyordu. Karargahın bahçesinin etrafını çevreleyen ve uzaktaki dağlara kadar uzanan çam ağaçlarından oluşan orman gürültülü uğultular çıkararak dallarını rüzgara teslim ederken nerede olduğu bilinmeyen bir hayvan sesi odaya kadar geliyordu.

Wooyoung yatağın üzerinde yuvarlanmayı bıraktığında başını çevirip yeniden saate göz attı. Bunu son yapışından sonra yalnızca bir dakika geçmişti.

Sıkıntıyla nefesini verip bacaklarını ve kollarını iki yana uzatarak daha da yayıldı olduğu yere. Tam şu anda bir muma dönüşmeyi istiyordu. Şuracıkta eriyip yavaşça sıvılaşmak bile daha eğlenceli olurdu muhtemelen. Böylece vakit daha kolay geçerdi.

Bir saatten fazla bir süredir kapısı kilitli odada duruyordu ve gerçekten çok sıkılmıştı. Üstelik odada durması gerektiği için yalnızlık daha da rahatsız edici bir hal alıyordu. Canı burada takılmak  istese bundan keyif alacakken katta duran nöbetçilerin varlığı ile alçak ağaç sehpanın üzerinde duran anahtar diken gibi batıyordu zihnine ve sakince zaman geçirmesine engel oluyordu.

Doğrulup oturur pozisyona geldiğinde köşede kendisi için yapılmış olan yatağın kumaşları arasında uyuyan kedi yavrusunu kontrol etti. Başta Bulut ile oyunlar oynayarak oyalanmıştı ancak kedicik de yorularak köşesine çekildiğinde oda daha sessiz hale gelmişti.

Choi San'ın odasında, yatakta farklı açılarla uzanarak bir o yana bir bu yana yuvarlanıyor ve saati gözleri ile kontrol etmeye, psişik güçler ile yelkovanı daha hızlı hareket ettirmeye çalışıyordu. San'ın Lee ile olan görüşmelerinden dolayı buradaydı. "Odadan çıkma" demişti San kapıyı kendi elleri ile kilitleyip anahtarı kapının altından odaya itmeden önce. "Ne olursa olsun, anladın mı? Sakın çıkma."

Wooyoung başını sallayarak onaylamış ve gülümseyerek uzanıp San'ın boynuna kollarını dolamıştı çabucak. Feromonlarını derince içine çekip yine elini çabuk tutarak geriye kaçmıştı. Sonra da kapı kilitlenmiş, ve koridorda duran dört nöbetçi ile katta yalnız kalmıştı omega.

Lee'nin yalnızca birkaç düzine merdiven aşağıda olduğunu bilmek içine bir huzursuzluk doğuruyordu. Somurtarak vücudunu döndürdü yine. İpek örtülerin üzerinde kıpraşıp dururken dudaklarını büzüyor, sıkıntı ile ufluyordu. O adam defolup gittiğinde karargahın her yerini baştan aşağı gezecekti kesinlikle.

Lee, Choi klanındaki herkesin olduğu gibi Wooyoung'un da sinirlerini bozuyordu.

Bir şekilde San ile yollarının kesişmesinde çok büyük payı vardı ancak bu durum yine de Wooyoung'un keyfini kaçırıyordu. Ki Wooyoung bu olaylar yaşanmasa bile bir şekilde Alfa ile yollarının kesişeceğine emindi. Herşeyin bir tesadüf eseri olamayacağına inancı tamdı. San bir tesadüf olamazdı. Bir raslantı deyip geçse içine çekildiği bu baş döndürücü hislerin gururunu incitecekti sanki. Yazılmış ya da dokunmuş bir kader varsa eğer, onu hazırlayan ister tanrı ister melekler isterse başkaları olsa bile eninde sonunda yan yana geleceklerdi. Bu Wooyoung için soluduğu hava yahut bastığı yer kadar açık bir gerçek haline gelmişti. Psikopat adamın yaptıkları ise her şeyi krize çevirmekten ibaretti.

Lee büyük bir siyasi sorunu kendi elleri ile besleyip büyütüyordu. Bu yaptığı şey canavar yaratmaktan farksızdı. Halkın üzerinde askeri baskılar kuruyordu. Masum insanların huzurunu yok ediyor yaşamlarını ve sahip oldukları her şeyi tehdit ediyordu. Masumluğun katili bu canavar yüzündendi her gün gözü ile gördüğü korkular. Yalnızca karargahta durup San ve Mingi'nin dile getirdiği kadarını biliyor olsa da derisinin altında etini kemiğini dürten bir rahatsızlık vardı. Bildiklerinin ise gerçekliğin yanında çok ufak olması daha da korkunçtu. San'ın elinde gelse uyumadan yemeden içmeden çalışacak olması, Mingi'nin buna engel olmasına tek sebebinin onun hastalanıp yatağa düşmeyeceğini bilme çabası  apaçıktı.

as an azalea ● woosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin