37. bölüm

704 56 124
                                    

Keyifli okumalar 🥂

Yeşil köşkün çok geniş olması ve klasik bir aile evinden ziyade farklı amaçlara göre tasarlanmış pek çok odası olması tüm binayı benim için bir define oyununa dönüştürüyordu. Üstelik köşkün neredeyse tamamı olduğu gibi muhafaza edilerek bunca yıldır korunmuştu. Mingi tüm binanın yıllardır aynı şekilde olduğunu içindeki eşyaların bile içinde yaşanıldığı gibi kaldığını söylediğinde şaşırmıştım. Bu yönü köşkü inceleme isteğimi daha da arttırmıştı. Burası San ile bağlantılı bir yer olmasaydı bile merak edeceğim ve incelemek istediğim bir yer olurdu. Yaklaşık yirmi yıl kadar öncesine ait bir alanda bulunmak zamanda geriye gitmek gibi hissettiriyordu.

Üst kata çıktığımız anda bizi karşılayan kütüphane/salonu ve San'ın babasına ait olan çalışma odasında biraz incelemiştim. Çok farklı bir histi. Yirmi yıl önce belki de dün Bay Choi'nin okuduğu kitapları hala masanın üzerindeydi. Sadece temizlemek için üst üste dizilmiş ve olduğu yerde bırakılmış, salonda birkaç tablo köşede asılmak için bekliyordu. Kitaplıklarda ve dolaplarda eşyaları hala o zaman olduğu gibi duruyor olduğunu bilmek tüylerimi diken diken etmişti.

Şimdi ise San'ın kaldığı eskiden misafir odası olan odada oturup sırtımı yatak başlığına yaslayarak burayı inceliyordum. Köşke geldiğimiz için rahat edemeyen San misafir odalarından birinde kalmayı seçmişti çünkü ne ebeveynlerinin ne de kendisinin eskiden kullandığı odayı görmeyi bile istemiyordu.

Kitaplıktaki tozu yeni alınmış kitapları inceledim. Köşke dair incelediğim bir diğer şey ise çok fazla kitap olduğuydu. Hem tüm misafir odalarında gelenlerin okuyabileceği çeşitli kitaplar yerleştirilmişti hem de ortak alanların hepsinde çok fazla kitap ve kitaplık vardı. Üstelik Hizmetlilerden Bayan Choi'ye ait bir kütüphanenin varlığını da duymuştum ancak köşkün tam olarak neresinde olduğuna dair bir fikrim yoktu.

Hoş renklerle ve duvar kağıtları ile süslenmiş odanın genel olarak çok tatlı bir havası vardı. Bir giysi dolabı, kitaplık, masa ve koltuklar, geniş yatak ve kullanıma hazır duran pek çok eşya yerli yerindeydi. Oda köşkün arka yüzüne baktığından vakit öğleden sonra olduğu için yönünü değiştirmiş olan güneş ışıkları yavaş yavaş pencerelerden içeri sızıyordu ve bu ortamı daha da yumuşatıyordu. San'ın on dakikamı almaz diyerek girdiği banyodan su sesleri odaya geliyordu ve bahçedeki kuş sesleri ile karışıyordu.

Bu evde olduğum süre boyunca Bayan Choi'yi merak etmeye başlamıştım. Onunla tanışma şansım olsaydı ve nasıl biri olduğunu, neleri sevdiğini, nelerden sohbet etmeyi keyifli bulduğunu öğrenebilseydim bu çok hoşuma giderdi.

Ne kadar ikisi de artık hayatta olmasa da Bay ve bayan Choi'nin odasına girmek istememiştim. Köşkün geri kalanında da Bayan Choi'ye ait çok fazla şey bulamamıştım. Açıkçası bu epey garip bir durumdu. İnsanın yaşadığı evde neden ona dair çok az eşya olurdu ki? Belki atılmıştır diye düşündüğümde her şeyi olduğu gibi tutma çabaları bu fikrimi çürütüyordu. Belki Bayan Choi vaktini sürekli kendi odasında geçiriyordu? Yine de etrafta ondan iz olmamasını açıklayan bir şey değildi bu durum.

Düşüncelerim arasında banyonun kapısı açıldı ve San altına giydiği bir eşofman ile saçını kurulayarak içeri girdi. San'ın aşırı titiz olmasına alışmıştım ancak hala şaşırdığım oluyordu. Sık sık üzerini değiştirip duş alıyordu ve odaya geldiğimiz anda öpüşmemizi bölüp duş almak istediğini söylemişti. Garip huyları vardı ancak tüm bu özellikleri bir araya geldiğinde karşı konulmaz birine dönüşüyordu.

Gelip yanıma oturduğunda benim gibi sırtını arkaya yasladı. "Çok beklettim mi?"

"Öpücüklerinden çaldığın her dakika fazladan bekletmek değil mi Choi?"

as an azalea ● woosan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin