25. Bölüm

47 4 0
                                    

25. Bölüm

Kimseye sahip olmayanlar nasıl her şeyin üstesinden tek başlarına gelebiliyorlardı? Sığınacak bir liman olmaması kötü değil miydi? Nefesinin kesildiğinde, gerçekliği unuttuğunda, içindeki basınç sıfırlandığında istemez miydi bir insan birine sığınmak? Gerçeklikten çıktığın iki dakika bu kadar çok yakar mıydı insanın canını? Limanda bulduğunu sanarsın gerçek seni ama belkide o gerçeklikle yok olmuştur benliğin. Korktuğun şeyler başına gelir, bunu bile bile korktum bu olaydan. İmkansızdan korktum, bilmediğim bir şeyden korktum. O imkansızlık, bilinmezlik dizlerimin üstüne çöktürmüştü işte. Savaş dizlerimin üstüne çökmeden önce beni tutup yavaşça bırakmıştı dizlerimin üstüne. Zihnim ve kalbimdeki acı her bir zerremi delip geçmişti.

''Nisa?'' Duyduğum telaşlı ses daha çok canımı yakarken gözlerimi kapadım, iki dakika için çıktığım gerçekliğe geri dönemiyordum. Sıkışmıştım o hayal aleminde. Yüzümü avuçlarının içine aldı ve ıslanmış yanaklarını umursamadan benimkileri sildi. ''Özür dilerim, çok özür dilerim. Lütfen bizimle kal, lütfen bana odaklan Nisa. Lütfen.'' Dedi. Yalvarmak değildi bu, artık dua ediyor gibiydi. Kapanmaya çalışan gözlerime ve keskin acısıyla nefesimi kesen zihnime dua ediyordu. Anda kalmaya çalışıyordum ama her şey aniden zihnime, kalbime, ruhuma ve bedenime yük olmuştu. ''Nisa derin nefes al.'' Diyerek ellerim tutuldu. Olmayan gücümle kendimi geriye atmaya çalıştım ama kurtulamadım onlardan. Geriye giden göz bebeklerim ve geriye düşen kafam bilincimi rahatlatacakken hızla doğrultuldum ve doktor beni koltuğa oturttu. ''Nisa bilincine karşı koy, şu anda kal. Az önce yaptıklarımızı hatırla, empati kur. Kendini onların yerine koy, Savaş'ı düşün.'' Dedi doktor. Sesi kulağımda yankı yapınca hızla ellerimi onun ellerinden çekip koltukta geriye gittim. Bunlar gerçek olamazdı, imkansızdı bu. Karşımdaki kişiler rahat bir nefes alırken Savaş bana doğru bir adım attı ama geri tereddüt edip olduğu yerde durdu. ''Başardı.'' Dedi doktor diğerlerine dönerken. Zihnim bu gerçekliği kabul etmezken yutkundum. Hatırlıyordum, nasıl hafızamı kaybettiğimi ve karşımdaki kişileri hepsini hatırlıyordum. Pişman olmuştum, hatırladığıma deli gibi pişman olmuştum. ''Anne?'' Dedim titreyen sesimle. Karşımda duruyordu, benim annem. Öldüğünü sanıp kendimi parçaladığım annem önümde duruyordu. Annem sesimdeki tını yüzünden gözlerini sımsıkı kapattı. ''Nisa.'' Dedi Barın. Yavaşça ona döndüm, gerçekten inanamıyordum. Abim vardı benim hemde karşımda dikiliydi. O bıçaklar, koruma melekleri, Savaş'la anlaşamaması, beni gizlice takip etmesi... her şeyi o yapmıştı. Bana o mektubu gönderende oydu. Başımı iki yana salladım, bu cidden gerçek olamazdı. Ben babamı suçlamıştım, ondan nefret etmiştim uzun bir süre ama her şey annemin suçuymuş, annemin hatasıymış. İlk o aldatmış. Peki ya babamın gerçek babam olmaması? İşte buna inanmazdım. Asla ve asla. ''Hayır, hayır.'' Dedim ayağa kalkarak. Ben bunların hiç birini kabul etmiyorum. ''Sen öldün, duydun mu beni? Sen ölüsün.'' Dedim işaret parmağımı anneme doğrultup bağırırken. Annem hıçkırarak doktora sarıldı, bunlar ağır gelmişti. ''Sen benim babam değilsin, olamazsın, olmayacaksında. Sen psikopatsın bir kızı, yetimhaneden alıp büyüttüğün çocukların yanına koyup deli muamelesi yapacak kadar psikopatsın.'' Dedim doktora doğru. Sinir hücrelerimin hepsi tepki vermek ister gibi önümdeki masayı ayağımla itekledim. Üstündekiler yere düşüp kırılsada bu tepki yetmemişti bana. ''Nisa.'' Dedi Barın. Ona döndüm. O nasıl konuşuyordu ya? Hangi hakla konuşuyordu o? ''Sen, sen benim hayatımda hiç olmadın. Bir yabancıdanda yabancısın benim için. O bıçakları al ve sakın bir daha beni koruma. Ruh hastası.'' Dedim ama yetmemişti. Onların canını yakmak istiyordum, deli gibi yapmak istiyordum bunu. Beynimin aniden verdiği komutla önümdeki masayı yere attım. Belkide buradan gitmeliydim, gidip yüzlerini görmemeliydim. Hızımı alamayarak koşar adım kapının oraya gittim ama bir şey durdurdu beni. Deli gibi korktuğum o his belli olmuştu içimde. Göğüsümdeki ağrı artarken yavaşça arkamı döndüm. Herkes ne tepki vereceğime bakıyordu. Bende bilmiyordum ama o göğüsümdeki ağrı fikrimi değiştiriyordu. Dayanamadım, dayanamazdı insan bu duyguya. Mantığımdan bile ağırdı bu duygu. Hızla anneme koşup sarıldım, annem bekliyordu böyle bir şey. Hani derler ya anneler hisseder, bu da onun gibiydi. Hissetmişti ona sarılacağımı bu yüzden kollarının arasına aldı beni. Bırakmak istemediğini sarılışından belli ediyordu.

Siyahın Beyazı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin