Sınavdaydık dünyada, basit olmayacağını biliyordum ama bu kadarda zor beklemiyordum. Yoruldum, tükendim, dona kaldım. Sonuna geliyordum resmen ama dünya durmak bilmiyordu. Ayak uyduramayacağım kadar seri oluyordu olaylar. Birine yetişsem başka bir şey daha çıkıyordu. Birine güvensem başka bir sorun.
''Kızım yemen lazım.'' Dedi annem. Elim öylece dururken bakışlarımı anneme çevirdim. Dün olaylardan sonra uyumuştum ardından sabah çok sevdiğim ailemle kahvaltıya geçmiştik. Onlardan uzak kalmak istiyordum ama yine onların yanındaydım. ''Hiç haber yok mu dışarıdan?'' Dedim dediğini es geçerek. Yağmur baya şiddetlenmişti ve etraf sisten görünmüyordu. Yani hiç bir yere gidemezdim, burada kalmıştım. Bu beni huzursuz ediyordu, toplanamayan ailemle beraber olmak. Garip bir duyguydu.
''Yok, telefonlarda çekmiyor zaten. Televizyondaki hiç bir kanalda çalışmıyor.'' Dedi Barın. Şaka gibi gerçekten burada öylece kalmıştık. Başımı sallarken ağızıma bir kaç bir şey attım, çok acıkmıştım ama iştahım yoktu. ''Kahvaltıdan sonra salona geçelim, belki oyunlar oynayıp vakit öldürürüz.'' Dedi doktor tebessüm ederek. Cidden bu durumda oyun mu oynayacaktık? Ben onlarla bir şey yapmak istemiyordum. Bu durumu kendi lehine çevirmeside sinirlerimi bozmuştu. Ben ne yapacağımı bilmezken o bir adım atıyordu bana.
''Harika bir fikir. Hatta sonrasında kurabiye yaparız ne dersin Nisa? Sen çocukken çok severdin.'' Diyerek devam etti annem. Duraksadım, hayal meyal hatırlıyorum. Annem beni mutfağın masasına oturtturur elimede kurabiye hamurunu verirdi, şekil vermeye çalışırdım. İçimdeki huzuru bozan şey ise şu anki halimizdi. Ne haldeydik biz? Annem ne düşünüyordu. ''Yardım edebiliyor muyuz?'' Dedi Kaner gülerek. Ortamı yumuşatmaya çalışıyorlardı, bunu anlıyordum. Annem bana baktı ve gülümsedi. ''Anne kız kurabiyesi bu, üzgünüm.'' Dedi doktora dönerek. Elimdeki çatalı bıraktım, onlara ayak uydurmak istemiyordum. Kafamı toplamak istiyordum. Bir şey demeden ayağa kalktığımda Savaş'ta benle kalktı ve hızla kolumu tuttu.
''Nereye?'' Dedi. İşte bunu bende bilmiyordum, nereye gidebilirdim? Bu dört duvar arasına sıkışmıştım. ''Dinleneceğim.'' Dedim. Yüksek ihtimalle odaya gidip bir dahada çıkmayacaktım. İlk defa yağmurun yağmasından nefret ettim. ''Nisa, lütfen.'' Dedi annem. Ona döndüm, gözleri bile yalvarıyordu bana. ''Sadece bir şans.'' Diyerek ekledi. Şans? Aile olmaya mı şans vereyim? Hemde bu yaşımda? Ama istiyordum, geçde olsa bir ailem olsun istiyordum. Kim istemezki? Kolumu Savaş'tan çekerken geri yerime geçtim. Annemin şaşkın yüzü gülümsemeye dönüşürken geri kahvaltıma döndüm. Madem bu evde mahsur kaldık belkide birbirimizi anlamamız için bir fırsattır bu.
''Birazcıkta sen anlat Nisa. Kaçırdığım her şeyi yakalayamam ama sana söz veriyorum yakalamak için deneyeceğim ve geleceğindeki hiç bir anı kaçırmayacağım.'' Dedi doktor. Fazla duygusal bir cümleydi, insanı etkiliyordu ama içimdeki o şüphe durmuyordu. Benim yalnız kalmam her şeyi düşünmem lazımdı. Doktorun içten gülümsemesiyle bakışlarımı tabağıma çevirdim. ''Ne anlatayım?'' Dedim kısık bir sesle. Çıkmak istememişti sesim.
''Ne olmak istiyorsun? Ya da yapmayı sevdiğin şeyler?'' Dedi doktor. Güzel soru, normalde doktordu onuda annem için istiyordum ama şimdi... Doktorluğa devam ederdim herhalde. ''Yani, annem öldükten sonra daha doğrusu öldüğünü sandığımda doktor olmak istedim. Annemin mesleğini yapmak onu gururlandırmak istedim zaten annemde istiyordu doktor olmamı. Lisede babam beni hastanesindeki en iyi doktora yönlendirdi, eğitim için. Üniversitem her şeyim belliydi, şimdi ise o hastanenin yüzde elli hissesine sahibim. Doğun günü hediyem.'' Dedim tebessüm ederek. Babamın gerçek babam olmaması onu sevmediğim anlamına gelmiyordu, sevmiyorum desemde o benim babamdı. Beni o büyütmüştü, iyisiyle, kötüsüyle. Doktorun yüzünde gördüğüm tebessüm beni duraksatmıştı ve onun konuşmasına izin vermeden ben söze girdim, ''Babamdan böyle bahsetmem seni rahatsız etmiyor mu?'' Diyerek ekledim. Gerçek babamın yanında babamdan söz ediyordum, ben olsam kırılırdım herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Beyazı
ChickLit"Aşk duygusunu iğrençleştirmek ya da güzelleştirmek bizim elimizde O yüzden bu duyguyu bilmeden kötüleme" dedi bakışlarını geri bana çevirirken. Cümleler beynimde yankılanıyordu resmen. Ben bir hata yapmıştım galiba ama bu hatadan geri dönecektim.