14.Bölüm

167 12 2
                                    

İyi okumalar..

SİYAHIN BEYAZI

Duyduğum seslerle yerimde kıpırdanırken gözlerimi araladım. Herkes buradaydı, ne ara gelmişlerdi? Ben ne ara uyuya kalmıştım. Yattığım koltukta doğrulurken üstümdeki pikeyi kenara koydum.

''Hoş geldiniz.'' Dedim afallamış bir sesle. ''Hoş bulduk, uyusaydın sen.'' Dedi Umur yanıma doğru gelirken. ''Saat kaç?'' Dedim Umur'un kolundaki saate bakarken, saat öğlen iki olmuştu. O kadar saattir uyuyor muydum?

''Saati boş ver. İstersen seni eve bırakayım git dinlen.'' Dedi Mert. Ne dinlenmesi? Zaten uzun zamandır uyuyordum. ''Yok iyiyim ben. Mustafa hoca geldi mi?'' Dedim ve saçlarımı at kuyruğu yaptım. ''Geldi kontrolleri yaptı.'' Dedi Gece ve Savaş'ın kolunu tuttu. Yanındaki sandalyeye oturmuştu.

''Akşam çılgına döndüm biliyor musun?'' Dedi Gece. Sesinde hafif bir sinir vardı. Emre Gece'nin omuzuna elini koydu, güç vermeye çalışıyor gibiydi. Savaş Gece'nin bu haline gülerken elini tuttu. ''Sana iyiyim diyorum neden anlamıyorsun?'' Dedi sakince. Gece elini çekip Savaş'ın eline vurdu.

''Silahla yaralandın nasıl sakin kalayım?'' Dedi Gece. Gece ciddi olsada Savaş pek umursamıyordu bu durumları. Sanki silahla yaralanmak rutini olmuş gibiydi.

''Gece iyiyim ben. Hadi siz gidin eve.'' Dedi bıkkın bir şekilde. Haklıydı, dinlenmesi için tek kalması lazımdı. Gece ağızını aralamıştıki ben söze girdim. ''Gece Savaş dinlense iyi olur.''

Gece yanaklarını şişirerek kalktı ve Savaş'a son bir kere bakıp bana doğru geldi. ''Bir şey olursa söz veriyorum seni arayacağım.'' Dedim lafı ağızından alırken. Gece güldükten sonra bana sarıldı ve diğerleriyle beraber odadan çıktı. Yorgun olan bedenimi yatağın yanındaki koltuğa atarken gözlerimi kapadım.

''Gel buraya.'' Dedi Savaş ve yatakta yana kaydı ama yanına yatamazdım, yaraları tam iyileşmemişti bile. Gülerek sandalyeyi daha çok yaklaştırdım ve kolumu yatağın kenarına koyarak kafamı kolumun üstüne koydum. Cidden gidip duş alıp üstümü değiştirmeliydim, saçlarım hatta direkt kendim rezalet bir haldeydim.

''Bir dakika.'' Diyerek Savaş'ın telefonunu elime aldım, kendi telefonum kaybolmuştu. ''Şifren ne?'' Dedim ekrana öylece bakarken. Savaş tereddüt etmeden ''Altmış dört yetmiş iki.'' Dedi. Şifreyi girdikten sonra telefon yerine gelip Mert'in adını yazdım ardındanda Mert'i aradım.

''Efendim? Bir şey mi oldu Savaş?'' Diyerek açtı Mert.

''Ben Nisa, Savaş gayet iyi. Telefonum kayboldu diye buradan aradım, bana evden kıyafet ve şey getirmen lazım.'' Dedim sesimi hafif kısarak. Mert'ten değil Savaş'tan utanmıştım. Zaten Mert'in ilk defa iç çamaşırlarımı getirişi olmayacaktı. Daha öncedende sabahladığım zamanlar olmuştu hastanede.

''Tamamdır.'' Diyerek telefonu kapatınca bende geri masaya koydum. Savaş dudaklarını ıslatmaya başladığında arkama yaslandım. ''Mustafa hoca ne dedi?'' Dedim. Belkide yakın zamanda taburcu olabilirdi.

''Durumum gayet iyi ama yaraların biraz daha iyi olması için bir kaç gün daha kalacağım. Yorgunsan git, benim için kalma.'' Dedi ama hızla doğruldum. Ne demek benim için kalma? Tabiki kalacaktım. O benim için ölüyordu bende bunu yapmak zorundaydım hem zorunda olduğum için değil ben gerçekten onun yanında olmak istiyordum.

''Ben kalmak istiyorum. Hem yorgun falan değilim... dün acil biraz yordu sadece.'' Dedim kaşlarımı çatarken. Neydi o dün gecenin hali? Resmen aşiret gibiydi aşağısı.

''Çok mu kalabalıktı? Ne olmuşki?'' Diyerek elimi kavradı ama hızla elimi çektim. Gerçekten kendimi çok pis hissediyordum. Savaş'ın kaşları çatıldığında açıklama yapmak zorunda kaldığımı fark ettim. ''Duş almam lazım, kendimi pis hissediyorum.'' Dedim doğruyu söyleyerek. Savaş bu halime gülerken tekrardan elimi kavrayıp öptü ardındanda baş parmağıyla okşamaya devam etti. ''Her halinle temiz ve güzelsin.'' Dedi içten bir sesle. Yüzümde oluşan tebessüme engel olamazken konuşmaya devam ettim.

Siyahın Beyazı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin