7.Bölüm

226 17 0
                                    

İyi okumalar...

SİYAHIN BEYAZI

Bazenleri sadece yaparsınız, nedeni olmaz. İçinizden gelir. Ne yaptığınızıda bilmezsiniz, o anı yaşamak istersiniz, iliklerinize kadar kazınsın istersiniz, teninizde ömür boyu izi kalsın istersiniz. Şu anda böyle bir andı, iliklerimde hissetmek istedim bu anı. Ani olaylara gelemeyen ben ani bir olay yaratıyordum. Peki neden? Bu sorunun cevabını bilmeden yapıyordum her şeyi çünkü bunun bir cevabı yoktu. Bazen isterdi insan, anıların izlerini. Bende istiyordum izi, bu anın izini.

Savaş'a ayakkabılarını giymesini gösterdiğimde ben çoktan giymiştim. Beni ikiletmiyordu, o da istiyordu bu anı yaşamayı. Ayakkabılarını giyip bana döndüğünde elim kapı koluna uzandı ama onun sesi beni durdurdu.

''Nisa dışarıda sağanak yağıyor, hasta olursun üstüne bir şey al.'' Dedi. Yüzümde istemsizce bir gülümseme oluşurken kapıyı açtım. ''Savaş sadece bana ayak uydur.'' Diyerek evden çıktım. Gerçektende sağanak yağıyordu, sanki tenime bu anıyı kazımak ister gibi. Sokak lambaları bize eşlik etmek için cılız bir ışık yayıyordu. Boş sokağın ortasına geçtiğimde Savaş'a döndüm. Saçlarındaki damlalar yüzüne akarken gözlerini hafif kısmış bana bakıyordu, dudağındaki tebessüm içimde iz bırakmıştı resmen.

Yere uzandığım gibi Savaş'ın sesini duydum. ''Saçmalama Nisa hasta olacaksın.'' Demişti ve diğer demesine göre daha ciddi bir tonda söylemişti. Hasta olacaksam bu anı yaşadıktan sonra olayım ama bu olayın bu anımı bozmasını istemiyordum. ''Savaş sadece bana ayak uydur.'' Dedim yağmur sesine karışan sesimle. Duymuştu galiba bu yüzden o da yanıma uzanmıştı. Issız sokakta yağmurun bu anı tenimize işlemesini hissediyorduk, garip ve kusursuz bir histi bu. Yağmur tüm şiddettini arttırsada sanki bilerek bizim tenimize hafif değiyordu, anlamıştı o da her şeyi. Belkide tenimizdeki acıyı hissetmiştide acımıştı yağmur bize. Buna bile muhtaç durumdaydım.

Saat kavramı durur sanıyordum ama tam tersi asıl şimdi kendini belli ediyor gibiydi. Saniyeler dakikaları geçmek ister gibi ilerliyordu resmen. Yanımdaki beden koruyacak gibiydi beni. Yağmur damlalarından çok yanımdaki bedeni hissediyordum resmen, temasımız yoktu ama sanki tüm tenim onun tenindeymiş gibi hissediyordum.

Duyduğum seslerle gözlerimi araladım, Savaş ayağa kalkmış elini bana uzatmıştı. Yüzümde oluşan gülümsemeyle elini tuttum. ''Üşüteceğiz.'' Dedi. Küfür eder gibi çıkan kelime yüzümdeki gülümsemeyi büyütürken beni ayağa kaldırdı. İkimizde sırılsıklam olmuştuk. Üşüyordum ama onla üşümek bile güzeldi. Savaş benim kalkmamla cebinden telefonunu çıkardı, ben ne yapacağını anlamak için ona baksamda o bana bakmıyordu. Telefonundan bir şey yapıp kaldırıma koydu. Aniden duyduğum şarkı sesi nefesimi kesmişti. Savaş bana doğru iki adım attıktan sonra elini bana uzattı. 'Back to black'. Çalıyordu. Bu şarkıyı çok severim ben. Elim bunu bekliyormuş gibi eline gitti. Sırılsıklam dans edecektik, en güzelide yağmur hâlâ bu anıyı tenimize kazımaya devam ediyordu. Elimi kavradığı gibi beni hızla kendine çekip diğer elini belime yerleştirdi. Vücuduna çarpan vücudum şiddetli yağmura rağmen alev aldı sanki. Nefesim ihtiyacım yokmuş gibi kesildi, onun tenime değen nefesi sanki benim nefesim oluyordu. Gözlerimde ne vardı bilmiyorum ama onun gözlerindeki parıltı gözlerimi ayırmamı engelliyordu. Parıltının yanında bir kaç duygu daha vardı ama anlayamıyordum.

''We only said goodbye with words.'' Şarkının bu kısmı içimde bir yerlerde bir şeyi kopardı, canım yandı o an. Bir şey vardı sanki, ne olduğunu bilmiyorum ama vardı. Gözlerimde afallamışlığı fark etmemesi için başımı omuzuna yasladım, aramızda zaten bir mesafe yoktu. Gözleri yaktı sandım başta ama gözleri değildi içimi yakan. Başka bir şey vardı.

Siyahın Beyazı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin