iyi okumalar....
SİYAHIN BEYAZI
Her insan yanındakini korumak isterdi ama bazenleri bu çabaları koca bir hiç olabilirdi. Korumak kime göre ve neye göre? Saklamak mı korumak oluyordu yoksa her şeyi anlatmak mı? Aradaki ince çizgide takılı kalıyordu insan. Güç gösterisi miydi korumak? Yanındakini karşındakine tüm gücüyle saldırınca mı korumuş oluyordu? Bakışlarımı tekrardan Umur'a çevirdim ama bana bakmıyordu. Baktığımı biliyordu buna rağmen bana bakmıyordu. En sonunda bu bakışma olayını pes ederek Umur'a döndüm.
''Anlatacak mısın?'' Dedim. Sorudan çok emir veriyormuş gibi söylemiştim. Neredeyse on dakika ardından Umur yanıma gelip çıkmamı söylemişti. Başta hiç bir şey sormamıştım çünkü Umur'un tepkisinden korkmuştum, fazla ciddiydi hâlâ. Kahvaltı sessiz geçmişti ve ikimizde sadece susmuştuk şimdi ise arabada bir yere gidiyorduk ama nereye gittiğimizi bilmiyordum. Garipsediğim şey nereye gittiğimiz değildi bu ortamdaki sessizlikti. Kimin geldiğini göremeden kaçmıştım resmen ve Umur o dakikadan sonra ciddiyetini hiç bozmamıştı.
''Neyi?'' Dedi düz bir şekilde. Ciddi mi diye baktım suratına ama fazla ciddiydi. Çatılı kaşlarımla ona bakmaya devam ederken arabanın ekranında Savaş adı belirdi. Umur ekrana bile bakmadan direksiyondaki bir tuşa bastı ardından arama cevaplandı.
''Neredesiniz?'' Dedi Savaş hızla. Sesindeki sinir ve ciddiyet birbirini tamamlarken kaşlarımı daha çok çattım.
''Yoldayız geliyoruz.'' Dedi Umur. Biri artık olayı bana anlatabilir miydi? Gerçekten anlamıyordum şu an.
''Hızlan.'' Diyerek telefonu kapattı Savaş. Umur sakin ve sesli bir nefes alırken hızını arttırdı. Resmen hız sınırının baya üstünde gidiyorduk, buna gerek var mıydı? Kapıya sıkıca tutunurken ''Umur yavaşlar mısın?'' Dedim. Cidden önümüzdeki arabalara makas atarak onları geçiyorduk. Umur beni duymazlıktan gelerek kırmızı ışığı umursamadan hızla yolu geçti. Yandan gelen arabaların kornasıyla daha sıkı tuttum kapıyı.
''Umur napıyorsun?! Delirdin mi sen? İndir beni!'' Dedim sırtımı geriye tam yaslarken. Az kalsın ölüyorduk. Sinirliyken araba süremiyorsa sürmesin ölecektik az kalsın. Umur beni dinlemeyince tekrardan sesimi yükselttim.
''Sana indir beni dedim!'' Dediğim gibi araba yavaşlamaya başladı ardındanda tamamen durdu. Kemerimi hızla çıkarırken kapıyı açıp aşağıya indim, kalbim deli gibi atıyordu. Umur elini sırtıma koyduğunda hızla elini itekledim.
''Sen ne yapmaya çalışıyorsun? Kırmızı ışıkta geçtin fark ettin mi? Ölüyorduk.'' Dedim onu omuzlarından iteklerken. Umur'un ciddiyeti kaybolmuştu ama gözlerindeki pişmanlık orada duruyordu. Umur yavaşça dudaklarını ıslattı.
''Biliyorum ama sende sana bir şey olmayacağını bilmen lazım. Evet fazla hızlı gittim ama benim işim bu bana güvenmen lazım.'' Dedi. Ne işi ya? Ne anlatmaya çalışıyor Umur? Madem biliyorsun neden hızını arttırıyorsun? Başımı iki yana sallarken saçlarımı geriye attım.
''Neden buraya geldik?'' Dedim konuyu uzatmayarak. Umur başıya depoyu gösterince oraya döndüm. Savaşlar seri adımlarla yanımıza geliyorlardı. Ne yani onların yanında ne yapacaktık? Dün Savaşla bir şey olduğunu biliyordu Umur buna rağmen mi beni buraya getirmişti?
''İyi misin?'' Diyerek yüzümü avuçladı Savaş. Neden iyi olmayayım ki? Başımı salladığımda ellerini yüzümden çekip Umur'un yanına ilerledi o sırada Mert yanıma gelip kollarını bana dolamıştı. Neden ölmüşüm gibi davranıyorlar?
''Kız bu kıyafet ne?'' Dedi Emre şaşkınca. Mert'in şimdi aklına gelmiş gibi hızla kollarını çekip beni süzdü ardındanda kaşlarını çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Beyazı
ChickLit"Aşk duygusunu iğrençleştirmek ya da güzelleştirmek bizim elimizde O yüzden bu duyguyu bilmeden kötüleme" dedi bakışlarını geri bana çevirirken. Cümleler beynimde yankılanıyordu resmen. Ben bir hata yapmıştım galiba ama bu hatadan geri dönecektim.