İyi okumalar....
SİYAHIN BEYAZI
Başta içinde kelebekler uçuşur, hiç durmadan hareket ederler. Ardından kelebekler yavaşça yere inip durur, rahatlamaya başlarsın. O tatlı heyecanın ardından gelen bir rahatlama içindeki kelebeklerin sayısını arttırır resmen. Heyecan herkeste oluşan bir şeydi ama heyecanın ardından gelen rahatlama herkeste olmuyordu. Şu an içimdeki kelebeklerin yere inme zamanıydı.
Savaş elini belimden çekip sandalyemi çektiğinde sandalyeye oturup çantamı kenara astım. Getirdiği yer cidden çok güzel ve lüks bir yerdi. Biraz fazla lükstü.
Dirseğimi masaya koyup çenemi elime koydum. ''Her üzüldüğümde beni yemeğe götüreceksen ben hep üzüleyim.'' Dedim gülümseyerek. Tamam yemeğe getirmesi hoşuma gitmişti ama üzülmeyeyim. Artık üzülmek istemiyorum.
Savaş bana cevap verecektiki yan tarafımdan birinin adımı seslendiğini duydum. Savaş'la aynı anda yanımıza döndüğümde babamı ve karısını gördüm. Burada ne işleri vardı? Ben nasıl görmemiştim onları? Kaşlarım usulca kalkarken babam sinirle sandalyesini bana yaklaştırdı.
''Senin bu çocukla ne işin var? Kapıdaki gazetecileri görmedin mi? Adımı mı lekeleteceksin sen?'' Dedi kısık ama sinirli bir ses tonuyla. Ne dedi o? Adını mı lekeliyordum?
''Adınız zaten karınız öldükten hemen sonra evlendiğiniz için lekelenmiş.'' Dedi Savaş. Sakin ve rahat çıkan sesi babamı daha çok sinirlendirmiş olacakki hızla ayağa kalktı.
''Sen ne diyorsun? Laflarına dikkat et.'' Dedi babam.
''Hayatım sakin ol bak tansiyonun çıkacak.'' Diyerek araya girdi o kadın. Babam kolunu kadından kurtarınca bu sefer ben ayaklandım.
''Neyine dikkat etsin? Doğruları söylemiyor mu? Senin adın senin yüzünden lekelenmişti baba şimdi sakın benim üzerime yürüme.'' Dedim. Bu lafım babamı şaşırttığı kadar benide şaşırtmıştı, daha sabah onun odasına girip beni anlamasını isteyecekken şimdide ona karşı geliyordum. Beni hayatından silmişti bundan sonrada bende silmiştim onu. Beni evden attıktan sonra yaptıklarıma karışamazdı.
''Ne? Ne dedin sen? Ben senin babanım doğru konuş benimle. Hem daha taşınalı bir hafta olmamış sen elin adamıyla yemeğe mi çıkıyorsun?'' Dedi aynı sinirle. Hâlâ nasıl bana karışabiliyor?
''Yeter, sen bana artık karışamazsın.'' Derken çantamı aldım. Gerçekten bu yaptıkları beni çok sinirlendirmişti. Hangi yüzle bana karışabilir? ''Gidelim.'' Dedim ayağa kalkmış olan Savaş'a dönerken. Başını hafiften sallayınca hızlı adımlarla çıkışa doğru ilerledim. Cidden tek düşündüğü kendi adı mıydı?
Yüzüme çarpan soğuk hava beni duraksattığı gibi derin bir nefes aldım. Deli gibi ihtiyacım vardı bu nefese. Savaş yanımda durunca ona döndüm. Bu güzel yemeğide mahvetmiştim.
''Özür dilerim.'' Dedim mahçup bir sesle. Tam rahatlamıştım sinirlerim bir anda hopladı. Savaş çatık kaşlarını bozmadan sağ elini yanağıma koydu ardındanda elini belime yerleştirip sarıldı.
''Sakın o adam için özür dileme. Sen ağızının payını verdin ve seninle gurur duyuyorum.'' Dedi fısıldayarak. Normalde bu olayla gözlerim dolardı ama tam tersi oldu, kendimle gurur duydum. Kolları ödül olmuştu sanki bana.
''Hadi başka bir yere gidelim.'' Dedi Savaş ardındanda saçlarımdan öptü. Bu olay iştahımı kapatmıştı, bir şey yersem kusabilirdim. ''İştahım kaçtı benim.'' Dedim ve ondan ayrıldım. Burada öylece ona sarılarak durabilirdim.
''Sabahta bir şey yemedin olmaz böyle.'' Dedi ve elini sırtıma koyup ilerlememi sağladı. Doğru söylüyordu ama iştahımda kaçmıştı. ''Ne yapacağız o zaman?'' Dediğimde çoktan vale arabayı getirmişti. Açılan kapıdan geçip ön koltuğa oturdum. Acaba eve mi gitsek? Yemek yaparım derdim ama yapamam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Beyazı
ChickLit"Aşk duygusunu iğrençleştirmek ya da güzelleştirmek bizim elimizde O yüzden bu duyguyu bilmeden kötüleme" dedi bakışlarını geri bana çevirirken. Cümleler beynimde yankılanıyordu resmen. Ben bir hata yapmıştım galiba ama bu hatadan geri dönecektim.