🖤35.BÖLÜM

103 18 5
                                    


Artık bir saniye bile ayakta duracak halim kalmamıştı. Gözlerim kararırken bir anda kapı açıldı ve Tuna'nın sesini duydum.

"Alev!"

Tuna'nın bakışları benle Ateşgil arasında mekik dokuyordu. Tuna kendini toparlayıp konuştu.

"Kusura bakmayın Ateş Bey. Arkadaşım odaları karıştırmış."

Elini belime koyunca bende kendimi ona bıraktım. Ateş'e bakamıyordum. Baktıkça daha kötü oluyordum. Tuna yumuşak bir sesle konuştu.

"Alev, yürüyebilecek misin?"

Başımla onu onayladım. Tuna bir kez daha Ateş'ten özür diledi ve beni belimden destekleyip odadan çıkardı. Gözyaşlarım bir anda akmaya başlayınca eş zamanlı Ateş'in odasından kırılma sesleri geldi. Tuna beni hızla odasına götürdü.

"Kusura bakma seni o halde bırakmamalıydım. Benim yüzünden saçma bir olaya şahit oldun. Ama üzülme Ateş Safkan ilk kez bu halde basılmıyor. Of ne diyorum ben! Sana yemek söyledim. Birazdan gelir. Sende bu süre zarfında koltuğa uzanabilirsin."

Diyerek geniş odanın köşesindeki gri kotluları gösterdi. İtiraz edecek halde değildim. Gösterdiği yere doğru bana eşlik etti. Gözlerimi kapattığım sırada odanın kapısı gürültüyle açıldı. Korkuyla yerimden sıçradığım sırada bakışlarımı kapıya yönelttim. Tuna da en az benim kadar şaşkın bir şekilde kapıda sinirle soluyan adama bakıyordu. Ateş öfkeden kusurmuş bir şekilde tısladı.

"Çık dışarı!"

Dedi. Tuna'yla birbirimiz şaşkınca baktık. Ateş pür dikkat bana bakıyordu. Yerimden kalkmak için hamle yapmıştım ki tekrar o sert sesi odayı inletti.

"Tuna siktir git şu odadan! Ben diyene kadarda girme!"

Diye gürledi. Tuna'nın şaşkın bakışları beni bulunca sorun olmadığını göstermek için zoraki gülümsedim. Bu adamın Ateş'in gazabına uğramasını istemiyordum. Tuna bana son kez bakıp odadan çıktı. Koltuktan kalkmak için hareketlendiğimde Ateş dibimde belirdi. Beni hızla kalktığım koltuğa geri oturtup üzerime doğru eğildi. Bu hareketine anlam veremezken o öfke dolu bir sesle konuştu.

"Senin burada ne işin var?"

Gözlerimi o lanet olası kahvelerden çekemiyordum. Ama bakmakta istemiyordum. Bakışlarım dudaklarına sonrada boynundaki dudak izine kayınca onu hırsla ittim. Gücüm tabiî ki yetmedi ama biraz olsun nefes alacak kadar boşluk yaratmıştı.

"Sana ne! Sen kimsin ki benimle bu şekilde konuşuyorsun?"

Ateş'in dudakları alay dolu bir gülümsemeyle yukarı doğru kıvrıldı. Başını sağ omzuna hafifçe eğip yüzümü inceledi.

"Sen beni kıskandın mı?"

Bu adam ne saçmalıyor? Üstelik bunu benim ona söylemem gerekmez mi? Bakışları gözlerimden dudaklarıma kaydı. Başparmağı ile dudaklarıma hafifçe dokunup bakışlarını tekrar gözlerime dikti.

"Belki de anıların canlanmıştır. Bunu başkalarına yapışarak değil de bana direk söylemen yeterli güzelim. Sonuçta seninle kısada sürse ve sen hatırlamasan da bir mazimiz var."

Yüzümü ellerinin arasından kurtarıp soğuk bir sesle konuştum.

"Nasıl bir duygu?"

Sorduğum soruyla afalladı. Sanırım artık sırıtma sırası bana geçmişti.

"Diyorum ki! Acısıyla! Tatlısıyla! Maziyi tek başına hatırlamak nasıl bir duygu? Gördüğün gibi seni hatırlamıyorum. Benim için sokaktaki bir yabancıdan farkın yok! Ama sen bana her baktığında gözlerinden farklı duygular geçiyor. Bu duyguların ne olduğunu anlamasam da en azından ben! Acı çekmiyorum. Ateş! Sen unutulmuş bir adamsın! Senin bırak hayatımda! Anılarımda bile yerin yok!"

SÖZDE İNTİKAM +18 (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin