"Alev uyan!"
Bu uğultu şeklinde duyduğum kaçıncı cümleydi! Ama ben nedense hala kalkamıyordum.
"Alev, güzelim aç gözlerini kâbus görüyorsun! Kahretsin!"
Beynim sonunda bu uyarıyı algılayıp kendine gelmişti. Ateş'in verdiği son komuta uyup yataktan sıçrayarak kalktım. Nefes nefese etrafıma baktığımda Ateş'in endişeli kahvelerini gördüm. Kahveleri yüzüm ve elim arasında mekik dokuyordu. Tırnaklarımı avuç içime geçirmiştim. Ateş komidinin üzerindeki suyu bana uzatıp az öncekine nazaran daha sakin bir sesle konuştu.
"İyi misin?"
Başımı olumlu anlamda salladım. Gözlerini kısıp bir süre beni izledi. Kendini tutmaya çalıştığı belli olan boğuk bir sesle ikinci soruyu sorduğunda bir süre yutkunamadım.
"Akın kim?"
Sessizliğimin aleyhime bir karar olduğunu anlayınca gözlerimi kaçırıp konuştum.
"Hiç kimse!"
Verdiğim cevabın yetersiz olduğunu biliyordum. Ateş ısrarla konuşmaya devam etti.
"Neden sürekli onun adını sayıklayıp bir şeyler yapmamasını söylüyordun?"
Gözlerimi kaçırıp yataktan inmek için hamle yapmıştım ki! O benden önce davranıp kolumdan tuttu. Bakışlarım önce kolumu sıkan koluna hemen sonra koyu kahveleri buldu.
"Alev cevap ver! Akın denen piç sana bir şey mi yaptı?"
Ateş'in bakışlarını esir alan karanlık ürkmeme sebep oldu. Ondan bakışlarımı kaçırdım.
"Git!"
Ateş yüzümü avuçlarının içine alıp gözlerimin içine baktı. Dokunuşu yumuşak olsa da bakışlarındaki ve sesindeki öfke ben buradayım diye resmen haykırıyordu.
"Bana cevap vermeden! Şuradan şuraya gitmem! Ya sen söylersin ya da ben o piçi bulur ona sorarım!"
Ellerini hırsla yüzümden çektim. Bu hali beni gerçekten korkutmuştu. Benden cevap gelmeyeceğini anlayınca hırsla yataktan çıktı.
"Peki, sen bilirsin! O zaman bende ondan öğrenirim."
Panikle dış kapıya giden Ateş'in peşinden koştum. Eğer gerçekten o çocuğu bulursa yalanım ortaya çıkar ve ben o kızların yanına dönmek zorunda kalırdım. Düşüncelerimden anahtar sesiyle ayrılıp Ateş'in önüne geçtim. Sırtımı dış kapıya dayamıştım. Ellerim ise Ateş'in kaslı göğsüne değiyordu. Bu hareketi refleks olarak yapmıştım ama elimin altındaki sıcak ten yine içimi o lanet duygu ile kaplamıştı. Ateş kaşları çatık bir şekilde konuştu.
"Çekil önümden."
Olumsuz anlamda başımı iki yana salladım. Siniri bir iç çekmenin ardından yeniden konuştu.
"Alev, istesem seni zorlanmadan çekerim. Ama ben senin canını yakmak istemiyorum."
Elini kapıya yaslayıp üzerime eğildi ve boğuk bir sesle konuştu.
"O yüzden! Güzelce söylerken çekil!"
"Tamam. Anlatacağım! ama önce bana söz vermen lazım?"
"Ne sözü?"
Dudaklarımı kemirirken ellerimi de hiç istemesem de çekmiştim. Emin olmak için koyu kahvelere bakıp konuştum.
"Bu anlattıklarımı onlara söylemeyeceksin! Sadece senin ve benim aramda kalacak! Söz mü?"
Peki ben bu adama niye güveniyordum? Lanet herifle çekilmiş bir tane bile fotoğrafım yoktu. Üstelik o defterde onun hakkında yazdıklarım şuan koşarak uzaklaşmam gerektiğinin en büyük kanıtıydı. Her şey bir yana! Bana tıpatıp benzeyen ve kendi kanımdan olan bir kız kardeşim varken! Neden bu adam? Ateş'in sorusuyla düşüncelerimden ayrıldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÖZDE İNTİKAM +18 (TAMAMLANDI)
RomanceYıllar önce oynadığı oyunları unutup! Hayatına kaldığı yerden devam eden bir adamın! Karşısına ansızın çıkan bir kadının hikayesi. SÖZDE İNTİKAM... Başlamadan biten bir intikam hikayesi. Ateş'in çocukken insanlara yaptığı acımasız oyunların elbet b...