8/BÖLÜM: "ESKİ BİR YARA"

581 113 644
                                    


"Bana benzeyen o kişi onun için kanayan eski bir yaraydı belli ki. Hala kanayan bir yara..."

***

Aral'ın söylediklerinin etkisiyle kafam allak bullak olurken ne düşüneceğimi bilmiyordum.
Cennetime tekrardan hoş geldin derken ne demek istemişti? Kulağımda ılık nefesini hissederken titremeye başlamıştım. Ellerimi göğsüne yerleştirip bir kaç adım gerileyerek aramızdaki mesafeyi açtım. Oda zorlamayıp bir kaç adım geriledi. Yüzüne bakmak istemediğimden başımı yere eğdim.

"Sen iyi misin?" sesini duyunca başımı eğdiğim yerden kaldırıp gözlerine bakmamaya dikkat
ederek yüzüne baktım. En son onu gördüğümde kollarında acı içinde kıvranıyordum. Sanırım nasıl olduğumu ve neden o hale geldiğimi merak etmişti.

"İyiyim," Başını anladım der gibi salladı. Hala gözlerine bakmıyordum ve o bunu kafasında nasıl şekillendiriyordu bilmiyordum.

"Sana zarar veren kimdi?" diye sordu bu sefer sesindeki merak ve kızgınlıkla. Birilerinin bana zarar verdiğini düşünüyordu oysa ortada öyle bir durum yoktu. Uraz abi ağrı kesicinin içinde bulunan bazı maddelere alerjim olduğunu bilmediğinden serumla ilacı bana enjekte edince vücudum ani tepkilerde bulunmuştu sadece. Fakat daha öncesinde alerjim tetiklendiğinde hiç böyle olmamıştım. Kil kusmamıştım mesela ya da bileklerim morarmamıştı. Yoğun bir acı içinde bedenim kavrulmamıştı. Bunları ilk kez yaşamıştım ve neden böyle olduğu konusunda hiçbir fikrim yoktu.

"Bana kimse zarar vermedi sadece..." ne söyleyeceğimi bilemediğimden cümlemin devamını getiremedim. Ne söyleyebilirdim ki zaten? Neler yaşadığım konusunda en ufak bir fikrim bile yokken ne diyebilirdim? Hem ben buraya yine nasıl geldim? Onun hala söyleyeceklerime devam etmemi bekleyen yüzüne bakarken konuşacak kelime bulamadım. Ben en son Ozan'ın yanında uyuya kalmamış mıydım?

"Ah! Ne diyeceğimi bilemiyorum her şey çok karmaşık. Ben... ben buraya yine nasıl geldim?"

Soruma cevap vermek yerine gözlerini benden ayırıp başka bir yere sabitlediğinde kaşlarının çatıldığını fark ettim. Dudakları
düz bir çizgi halini almıştı. Arkamda bir noktaya bakıyor ve her neye bakıyorsa bu onu sinirlendirmiş gibi kaşlarını çatmıştı. Gerildiği yüz hatları ve kaskatı kesilen bedeninden bile anlaşılıyordu. Ne oldu şimde buna birden?

"Aral?" beni duymuyormuş gibi arkama bakmaya devam edince istemsizce ürperdim. Gerginliği beni de ele geçirmişti.

"Nereye bakıyorsun?" onun baktığı yöne, arkama döndüğümde kimseyi göremedim. Arkamda ağaçlarla dolu ormandan başka birşey yoktu. Önümde koca bir beden belirdiğinde başımı kaldırıp onun önümde duran cüssesine çevirdim bakışlarımı. Önüme geçmiş yüzüme bakarak zoraki bir gülümseme kondurmuştu dudaklarına.

"Buradan gidelim mi? daha rahat konuşabileceğimiz bir yere mesela."

"Neden ki? Burada da konuşabiliriz."

"Burası olmaz!" ani çıkışına anlam veremediğimden kendime biraz da alan açmak adına bir kaç adım geriye gittim. Aral ondan uzaklaşmak adına attığım adımlarımı gördüğünde derin bir nefes alıp sesini daha nazik ve alçak bir tonda tutarak konuşmaya başladı.

DÜŞ KAPANI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin