28/BÖLÜM: "DORUK NOKTASI"

232 23 0
                                    

OY VERMEYİ VE YORUM YAPMAYI LÜTFEN UNUTMAYINIZ KEYİFLİ OKUMALAR
^_^

“Teselli değil niyetim, yanımda kalman tek istediğim...”

🦋

Güven, kolay kazanılabilen bir duygu değildi nihayetinde

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Güven, kolay kazanılabilen bir duygu değildi nihayetinde. Çaba gerektirirdi, fedakârlık isterdi. Kolay kazanılmasa da çabuk kaybedilirdi. Açtığı yaranın boyutu yara bandıyla kapatılamayacak büyüklükteydi. Zordu, birine güven duymak çok zordu. Çünkü sende en büyük yaraları hep en güvendiklerin açardı. Güven duygusu, namlusu sırtına çevrili bir silahı karşındaki kişiye koşulsuz teslim etmek demekti. Kaderini onun inisiyatifinin eline bırakmak demekti. Bu yolda o güveni kazanıp ya da kaybetmek namlunun ucundaki kaderine bağlıydı. Güven bir silahtı ve o silah önünde sonunda senin sonun olurdu.

“Benim olana dokunmaman gerektiğini boynuna açtığım yarayla sana öğrettiğimi sanıyordum, Daniel.”

Aral’ın tehdit olduğu her halinden belli olan ses tonu bana o tanıdık olduğum güven duygusunu yaşatırken, karşımdaki bu adamın titreşen göz bebeklerinin beni göz hapsine almasına sebep oldu. Beni hali hazırda ağaçla arasına sıkıştırdığı yetmiyormuş gibi tehlikeli bir pozisyonda üzerime eğilmişti.

Göğsüme yaslı duran hançerin hafif titreyişiyle dikkatimi Daniel denen adama verdim. Yüzü kasılırken Aral’ın gelişini hesaplamadığı çok belli oluyordu. Gözlerini kapatıp başını eğerek sıktığı dişlerinin arasından öfkeyle mırıldandı.

“S!keyim! Onun burada olmaması gerekiyordu.”

Gözlerini açtığında göz bebeklerinin titrediğini fark ettim. Eli ayağı birbirine karışmış gibi ne yapacağını şaşırmıştı. Bu halleri ondan korktuğunu düşünmeme neden olmuştu. Aral’ın bu dünyadaki rolü neydi? Ben onu sıradan iyi bir adam sanırken şimdi düşmanlarıyla karşı karşıya olduğumu bilmek içimdeki merakı ve zedelenen güven duygumu sarsmıştı. Aral aslında kimdi?

“Hadi bana bir cevap ver. Benim olana dokunma cüretini nerden buldun?” onun soğuk sesi beni bile titretirken şu an karşımda çok başka bir Aral var gibiydi. Fazlasıyla sakin görünse de öfkesi gözlerinden okunuyordu.

Daniel, çevik bir hareketle göğsümde duran hançeri uzaklaştırmadan sırtımı yaslı olduğu ağaçtan ayırıp bedenimi önüne siper etti. Bu ani hareketiyle dudaklarımdan korku dolu bir nida yükseldi. Kendisi sırtını ağaca yaslayıp beni önüne çektiğinde göğsüme yasladığı hançerini de şah damarıma dayamıştı. Tek eliyle sağ kolumu kavrayıp arkamdan sıkıca ona engel olmayayım diye tuttuğunda Aral bize doğru yaklaşmaya başladı fakat Daniel’ın tehdidiyle durmak zorunda kaldı.

DÜŞ KAPANI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin