31/BÖLÜM: "DÜŞLER ÜLKESİNİN YARALI ŞÖVALYESİ"

114 5 0
                                    

YILDIZA BASMAYI VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN KEYİFLİ OKUMALAR:)

YILDIZA BASMAYI VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN KEYİFLİ OKUMALAR:)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

“Sevmek; belki de en can alıcı noktadan kalbine kurşunu yemekti."

🕊️

Aral’ın gidişinden sonra bulunduğum hücrenin duvarına sırtımı dayamış, dizlerimi kendime çekmiş bir vaziyette öylece sessiz gözyaşlarımı döküyordum. O kadar sessizdim ki ağladığım bile belli olmuyordu. Onun gidişinden sonra korkunç bir sessizlik sarmıştı etrafımı. Arkasını bile dönmeden çekip gitmesi canımı çok yakmıştı. En azından bir umut bıraksaydı diye düşünecek kadar üzülmüştüm beni bırakıp gidişine. Beni öyle bir görmezden gelmişti ki hala o kızıl cadının gelişinden sonra dönüştüğü kişiye anlam veremiyordum. Alessia denen kadınla o kapıdan çıkıp gittiklerinde bağırmayı bırakmıştım. Diğer hücrelerde olan herkesin gözleri beni bulduğunda rahatsız edici bakışlarından kurtulmak için kendi kabuğuma çekilmiştim.

Aral gideli kaç dakika oldu bilmiyorum. Belki de ciddi anlamda beni burada bırakıp gitmişti. Başımı geriye yatırıp nefes aldığım sırada yüzümdeki yaşlardan utanıp elimle sertçe sildim yanaklarımı. O adam benim için hiçbir şeydi. Peki ben neden bu kadar üzülüyordum? Kendi kendime öfkelendiğim sırada büyük demir kapı aralandı. Onların çıkıp gittiği kapının ardından o kızıl zebani içeri girince öfkem arşa çıktı.

Çenemi sıkarken ıslanan yüzümü tamamen kuruladığımdan emin oldum. Daha fazla zayıflık göstermeye itimadım yoktu. Kızıl zebani yönünü benim kaldığım hücreye çevirdiğinde hissiz gözlerle bana gelişini izledim. Adımları demir parmaklıkların önünde durduğunda bu gelenin Aral’ı götürmek için gelen kadınla aynı olmadığını fark ettim. İkiz olduklarından emin olsam da birbirlerinden ayırt edilebilecek kadar farklı da duruyorlardı. Bu gelen diğer kızıldı.

“Onunla aranda nasıl bir bağ var?”

Parmaklıkların önünde dururken elinde taşıdığı mızrağa göz ucuyla baktım. Şaka bir yana ciddi anlamda kadın elinde bir mızrak taşıyordu.

“Hiçbir şey.” Dedim içimdeki öfkeye rağmen şaşırtıcı bir sakinlikle.

“Gerçeği anlatman için sana bir şans daha vereceğim. Soruma cevap ver!”

“Cevabım seni tatmin etmiyorsa bu benim sorunum değil!” diye yükseldiğimde aramızda duran demir parmaklıkların kilidini açmaya başladı. Oturduğum yerden kalktığımda hücrenin kapısını açarak içeri girdi. Kapıyı arkasından kapatırken üzerime doğru gelmeye başladı.

DÜŞ KAPANI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin