Var ya da yok.
Hayatımda onun için hiçbir zaman netlik olmamıştı. İlk zamanlarda böyle hissettiğimde öylesine hisler diye tanımlamıştım. Öylesine kalbim atıyor, öylesine gözüm ona kayıyor, öylesine aklıma hep o geliyor...
Ona yazmak nasıl bir delilikti bilmiyordum ama o gece bir yaranın acısını hissetmemek için başka bir yara açmaktan başka bir çare bulamamıştım. Ona yazmış ve ondan yardım istemiştim. Sorun O'ydu ve çözüm de tabiki O'ydu.
Onun açısından bakıldığında ben olsam engellerdim. Çünkü yaptığım şey psikoloji bozabilecek türden bir şeydi. Biri sizden nefret etmek, iğrenmek istediğini söylüyordu. Ama Yekta etkilenmemiş gibiydi. Ben nefret etsem ne olurdu ki? Onun etrafı ona karşı sevgi dolu olan kızlarla doluydu.
Benim ona ihtiyacım vardı. Onun bana ihtiyacı yoktu.
Basit bir denklem. Anla artık Hazel.
Didem Sarp'la geçirdiği günü detaylı bir şekilde üçüncü kez anlatırken "Hayatımda tek ihtiyacım olan sevgiymiş aslında. Yeni fark ediyorum." dedi gülümseyerek. "Daha güzel sanki her şey."
"Ay çok tatlı ya!" diye soludu Nehir Didem'in cümleleriyle birlikte. "Çok özeniyorum sana!"
Didem utanarak kıkırdarken "Hiç beklemediğin bir anda oluyor triplerine girmeli miyim?" dedi. Bu cümlesi yüzümde istemsiz bir tebessüm oluştururken Nehir de kıkırdamıştı.
"Valla beklemediğim bir anı bekleyemeyeceğim sanırım. Takacağım koluma ilk bulduğum birini."
Didem Nehir'in dediğine gülerken Nehir" Ay şaka yapmıyorum ki ya!" dedi biraz sesini yükselterek. "Double date'e çıkarız. Eğlenceli olmaz mı?"
"Olur Nehir," dedi Didem de gülerken. "Tamam."
"Sen de yardım et bana. Sarp'ın arkadaşlarından falan belki... Hatta yakın olduğu biri. Yekta mesela. Yekta olursa senin için bir sıkıntı olur mu?"
Nehir'in sözleri boğazımda bir düğüm oluştururken küçük bir kız çocuğu zihnimde çığlık çığlığa tepiniyordu. "Olur!" diye bağırıyordu. "Sorun olur!"
Ama soru ne bana ne de zihnimdeki o küçük kız çocuğuna yöneltilmişti. Didem "Hayır," derken yüzü ışıl ışıldı. "O konu için Sarp'tan biraz utanıyorum zaten. Yekta'nın başkasıyla olması daha iyi olur benim için."
"Öyle mi?" dedi Nehir sesindeki heyecanı gizleme ihtiyacı duymadan. "Eh, anlaştık o zaman."
Didem "Anlaştık." diyerek gülümserken yüzü bana döndü. Kolu omzuma doğru yükselirken beni kendine çekti. "Hazel ya." diye soludu sesindeki acımayla. "Çok mu yoruluyorsun? Aleksandr sana acımıyor mu?"
Küçük bir mırıltıyla onu onaylarken tek hissettiğim biraz kıskançlık ve acıydı. Aynı hisleri tekrar hissediyordum. Başka bir arkadaşım için.
Bakışlarım ayaklarıma düşerken Didem de bakışlarımı takip etti. "Ah," dedi içini çekerken. "Çok mu acıyor?"
"Acıyor," dedim sessizce. Didem'in ayaklarımı kastettiğini biliyordum ama o acıya alışalı çok oluyordu.
Ama ikinci defa tattığım bu acıya ne zaman alışacaktım, bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heartbreaker.
Short StoryYekta: kalbini kırmamı sen söylemiştin Anonim: bu kadar parçalanacağını önceden tahmin etmemiştim.