2.3

2.7K 129 8
                                    


İyi okumalar!!!

Bir yük vardı sol tarafımda. Her hareketimde bana ağır gelen bir yük. Teklememe sebep olan bir yük.

Ve ben o yükü atamıyorum. Kurtulamıyorum ondan.

Sağ elim sancıyla kıvranan sol bileğime ulaştığında kendimi biraz daha sıktım. Yaklaşan bale gösterimle beraber çalışmalarım da sıklaşmıştı ve ben günlerimin yarısını okulda, yarısını da bale kursumda geçiriyordum.

Bugün ise haftasonu olmasıyla beraber kütüphaneye gelmiştim. Evde oturmak bazen boğuyordu ve bende o boğuk histen kurtulmak için daha boğucu bir yere daha boğucu bir iş yapmak için kaçmıştım.

Yekta'nın fizik ödevini yapmak için.

Aynı zamanda sınav haftasına da az kalmıştı. Kütüphaneye gitmek için evden çıktığımda kızlarla olan gruba mesaj atmış bulunmuştum. Ve onlar da bana eşlik etmişlerdi.

Eh Didem'e de Sarp eşlik etmişti. Ve Sarp'a da Yekta.

Ne güzel! Odaklan odaklanabilirsen Hazel.

Uzun süreli çalışmalarımın arasında kafamı dinlendirmek içn verdiğim molada, gözlerimin artık bulanmasıyla kafamı geriye attım. Göz kapaklarım kapanırken bir nefes vermiş ve geri kafamı kaldırmıştım. Ayağa kalktığımda sandalyemin arkasında asılı duran ceketimi çekip aldım ve sessiz olmaya çalışarak adımlarımı kapıya yönlendirdim çünkü arkadaşlarım ders çalışmaya devam ediyorlardı.

Kütüphane dört katlı bir binadan oluşuyordu. İlk katı tamamiyle kitaplarla doluydu ve üstündeki katlar daha çok asma kat gibiydi. Cam duvarlı çalışma salonları vardı. Salonlardan çıktığınızda ise daha çok balkon şeklinde olan koridorlarla karşılaşıyordunuz.

Manzarası ise aşağıda kitap okuyan insanlardı.

Demir korkuluklara bedenimi yasladığımda derin de bir nefes vermiştim. Kemikli ellerimi birleştirirken istemsizce dizlerim titredi. Bu aralar aşırı üşüyordum ve katkat giyinmiş olmam bunu engellemiyordu. Hiçbir sıcak içecek içimi ısıtmıyordu ve ne kadar uyursam uyuyayım bedenim yataktan her sabah yorgun kalkıyordu.

Gözlerimi kapayıp kafamı tekrar yana yatırdığımda "Vay be!" dedi yanıma gürültüyle gelen beden. Gözlerimi aniden açtığımda suratıma karton bir bardak tutuluyordu. "Ders çalışmaktan ayakta uyuyacak hale gelmişsin. Ben de çok iyi bir insan olmalıyım ki kendime kahve alırken sana da aldım!"

Aniden yanımda beliren Yekta'yı susturmak adına kahveyi elinden alırken elimi de refleksif olarak ağzına dayadım. Bu asla iyi bir fikir değildi. "Sessiz ol," diye fısıldadım. Aşağıda kitap okuyanlara sesimizin ulaştığını ve birkaç kafanın yukarıya kalktığını çoktan fark etmiştim.

"Pardon," dedi Yekta hafifçe kaşlarını kaldırırken. "Kütüphaneye pek gelmiyorum da." Fısıldamamış, bağırmıştı. Yaptığı şey ile gözlerim istemsizce büyürken az önce bedenimi dayadığım balkon demirlerinden geri çekilmiştim.

Yekta geriye kaçmamla bana dönerken "Ne?" dedi. Bu sefer fısıldamıştı. "Hatamı telafi ettim."

"Evet, hatanı yaptığın hatayla telafi ettin."

Yekta'nın dudağı hafifçe kıvrılırken elindeki kahve bardağını dudaklarına götürdü. Elindeki kahve bardağını görmemle elimdeki kahve bardağını da yeni fark etmiştim. Gözlerimin elimdeki kahve bardağına düşmesiyle Yekta "İçsene." dedi. "Senin için aldım ve gerçekten alması çok zahmetliydi. Otamat iki defa paramı yuttu. Caramel latte."

Elimdeki karton bardağın ağızlığını çıkardım. Kahvenin üzerinde kocaman bir krema tabakası vardı ve aşırı tatlı kokuyordu.

Sanki etrafımda sayılar dönmeye başladı.

"Seninki ne?" diye sordum Yekta'nın kahvesini işaret ederken. Bir ihtimal sade ve az kalorili bir şey içtiğini umuyordum.

Elindeki kahveden bir yudum aldıktan sonra "Latte," dedi. "Karemelli değil sadece."

İstemsizce yüzümü buruşturduğumda "Kimya kitabı," dedi Yekta ve yüzüme daha dikkatli bakmaya başladı. "Bir sorun mu var?"

"Tatlı şeylerden pek hoşlanmıyorum da." dedim biraz tebessüm ederek. Elimdeki kahve bardağını kaldırdığımda "Ama teşekkür ederim düşündüğüm için." dedim.

"Garip," dedi Yekta kahvesinden bir yudum daha alırken. "Senin gibi tatlı bir kızın tatlı bir kahve içeceğini düşünmüştüm."

Olduğum yerde yutkunurken "Yanlış düşünmüşsün," dedim. Ellerim titremeye başlamıştı. Neden? İltifat etti diye mi?

Bu sözler ona yabancı değil. Yerde gördüğü bir çöpe bile bu sözleri söyleyebilir, diye bağırıyordu zihnim. Kanma, kanma onun tatlı yalanlarına.

Kalbimin hızlı bir şekilde atmaya başlaması beynimin içinde bir gümbürtü yaratmıştı. Ağzından kolayca kayıp giden sözler beni bu hale getirirken onu yakınımda tutmam hataydı. Elinde bıçağıyla bana doğru koşan katilime kollarımı açmaktan başka bir şey değildi.

Olmaz. Yapma Hazel.

"Aslında," dedim boğazıma doğru yükselen asitli sıvıyı yok saymaya çalışırken. "Bunu Nehir'e versen daha iyi. Bu kahveyi seveceğine eminim. Hep böyle tatlı şeyler içer. Hiç içmedim ve bunu bana verdiğini de söylemeyeceğim." Bir hışımla kahveyi Yekta'nın eline tutuşturduktan sonra gülümsemeye çalıştım. "Tuvalete gitmem gerek."

Arkamı döndüm ve hızla koridordan kayboldum.

Katilim bıçağı tam saplamamıştı ama vücudumda ufak kesikler bırakmıştı.

heartbreaker.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin