5.1

2K 76 3
                                    


"... Ve güvenliğiniz için, lütfen kasklarınız ve dizliklerinizi çıkarmayın. İyi eğlenceler."

Bahar aylarına girişimiz ile havalar yavaştan sıcaklamaya başlamıştı. Üniversite sınavına da az kalmıştı ve hemen hemen hepimiz stres yüzünden bunalıma girmiştik. Onun dışında bu sene hiç tahmin edemeyeceğim türden şeyler yaşamış ve bazı şeyleri her ne kadar atlattığımı düşünsem de tam anlamıyla atlatamamıştım.

Şehrin bir ucundaki ormanlık alana kurulan parkur sosyal medyada fazlasıyla popüler olurken okulda oturduğumuz bir öğlen arasında Deniz bir ara buraya gitmemiz gerektiğini söylemişti ve işte, buradaydık.

Girişte birkaç şey imzaladıktan sonra güvenlik amacıyla kask ve dizliklerimizi takmıştık. Parkur bir çok bölümden oluşuyordu ve en sonunda tamamlayanlar için bir ödül vardı.

Görevli bilgilendirmeyi yapıp bizi yalnız bıraktığında Yekta arkama geçerken Kaan ise ellerini birbirine vurarak "Evet gençler!" dedi. "Bugün hepinizin kaybedişini görmek çok zevkli olacak."

"Sus be," dedi ördüğü saçını geri atan Nehir. Başta saçlarını at kuyruğu yapmıştı ama kafasındaki kask onu rahatsız edince mecburen saç modelini bozmak zorunda kalmıştı. Kask takmamak için görevliye dirense de istediği malesef olmamıştı. "Daha ilk bölümde sakatlanırsan çok gülerim."

"Bana tuzak mı kurdun yoksa?" dedi Kaan Nehir'e gözlerini kısarak bakarken. "Önce sen başla. Kesin önceden geldin ipimi falan kestin."

"Şizofrene bak ya!" dedi Nehir seslice. "Başlıyorum önden ama sen dedin diye değil, aramızdaki mesafeyi hızla açmak için. Uzak dur benden Kepaze!"

Nehir hızlıca parkura tırmanırken "Oha," dedi Deniz Kaan'ın omzuna bir elini koyarken. "Ben bu lafın altında kalamazdım kanka. Toprağın, kamyonun altında kalırdım da bu lafın altında kalmazdım."

Deniz Kaan'ın kulağına birkaç şey fısıldadıktan sonra gülerek Nehir'in ardından gitmeye başladı. Kaan da Deniz'in peşinden koşmaya başladığında ben, Didem, Sarp ve Yekta kalmıştık. Sarp bir kolunu Didem'in omzuna attıktan sonra "İyi olan kazansın bakalım," dedi gülerek. Yekta da aynı şekilde kolunu omzuma attıktan sonra kafasını bana doğru eğdi. "Duydun mu sevgilim? Biz kazanıyormuşuz."

Hafifçe kıkırdarken Sarp da kahkaha atmıştı. Yekta beni yönlendirip parkura ilerlerken biz de yarışmaya başlamış olduk.

Uzun ince ahşabın üzerinde ilerlerken dengemi sağlamamın birazını yapmış olduğum baleye borçluydum. Uzun süredir baleye uzaktım ancak bana kattığı şeyler ben bale yapmasamda benleydi. Ellerimi hafifçe açarken Yekta da tam arkamdan ilerliyordu ve tetikle olan elleri belimin yanındaydı.

Tek tek adımlarımı atmaya devam ederken bölüm sonlandığında Yekta da peşimden kendini yere bırakmıştı. "Hadi!" diyerek elimi tuttuğunda diğer bölüme doğru koşmaya başladı.

Kesik tahtaların üzerinden atlarken ellerim yine dengemi sağlamak istercesine havadaydı. Yekta'nın eli yine belimin yanında belirdiğinde hafifçe eline vurdum. "Düşeceksin şimdi," dedim ilerlemeye devam ederken. Eli yine belimin yanına yükselmişti. "Kendine baksana sen."

"Bakıyorum işte," dedi bir bölümü daha bitirdiğimizde peşimizden Didem ve Sarp geliyordu.

Yekta'nın yüzüne baktığımda gelen gülümseme isteğimi daha fazla bastıramazken kıkırdamaya başladım. Girişte Kaan ve Deniz göz altlarına boya ile çizgiler çizerken Yekta da yüzüne H harfini çizmişti.

"Ne gülüyorsun kız?" dedi Yekta işaret parmağıyla burnuma fiske attığında. Bakışlarım alnındaki H harfine kaydığında o da anlamış ve inceden sırıtmaya başlamıştı.

heartbreaker.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin