Zihnim bomboştu. Bir uğultu dışında hiçbir şeyden eser yoktu.Uzun zamandır böyle hissetmiyordum. Her şey boşluk gibiydi sanki. Kafam asla çalışmıyordu ve sürekli başım dönüyordu. Ayağa kalktığımda, kafamı hareket ettirdiğimde, ani bir hareket yaptığımda dünya bir anlığına kararıyordu ve toparlanmam zaman alıyordu.
Bacaklarım çok uyuşuktu ve omuzlarımda çok büyük bir ağrı vardı. Bunları bale antrenmanlarıma bağlıyordum çünkü çok yorucu geçiyordu.
Ama mutluydum. Son günlerde Aleksandr kilom hakkında daha fazla eleştiri yapmıyordu ve çabalarımı görmeye başlamıştı.
Okul kantininde ben, Nehir, Didem ve Sarp oturuyorduk. Birkaç günden beri Yekta yanımıza gelmiyordu ve Nehir de onun hakkında konuşmayı bırakmıştı.
Belki de aralarında bir şey olmuştu.
Bakışlarım Didem ile kesiştiğinde önünde duran bisküvi paketini bana uzattı. "Alsana."
"Teşekkür ederim," diyerek yüzüme bir gülümseme kondurmaya çalıştım. "Ama istemiyorum."
"Hazel," dedi Didem. Gözlerindeki endişe kırıntılarının farkındaydım. "Son günlerde çok kilo verdin. Hiçbir şey yemiyorsun. Farkında mısın?"
Bakışlarımdaki boşluk devam ederken gözlerimi bedenime kaydırdım. Kafami geri kaldırıp gözlerimi onun gözlerine sabitlediğimde "Sana öyle geliyor olmalı," dedim. Zayıfladığımın farkındaydım ama Didem böyle söyleyince kendimi bunu saklamam gerekiyor gibi hissetmiştim. Yanlış bir şeymiş gibi söylemişti ki yanlış değildi. Aleksandr başından beri daha zayıf olmam gerektiğini söylüyordu. Her ne kadar her fırsatta beni azarlasa da günün sonunda benim iyiliğimi istediğini biliyordum ki tüm azarlamalarının nedeni de benim iyiliğimi istemesiydi.
"Tamam, zayıflamadıysan bile yememene gerek yok değil mi? Yani demek istediğim... Neden yemiyorsun?"
"Şuan canım istemedi." dedim gülümseyerek. "Canım istediğinde alırım, söz."
Didem temkinli bir şekilde gözümün içine baktıktan sonra gülümsedi.
Nehir bisküvi paketine uzanırken "Yekta neden gelmiyor artık Sarp?" diye sordu.
Elim karnıma giderken elimi karnıma bastırdım.
"Bilmiyorum ki," dedi Sarp nefesini verirken. "Aramızda kalsın ama," dedikten sonra etrafına bakındı ve sessizce konuşmaya devam etti. "Biri vardı. Onunla beraber sanırım. Bana da anlatmıyor doğru düzgün."
"Ah," dedi Didem önüne dönerken. Ve bakışlarını üzerimde hissettim.
Belli mi etmiştim?
Nehir "Anladım," diyerek kafasını salladığında etrafına bakmaya devam etmişti. Masadan kalkmak isterken önce bakışlarımı saate diktim. Daha sonrasında ise yavaşça ayaklanırken "Benim Fizik öğretmeninin yanına uğramam gerekiyordu." dedim. "Görüşürüz."
Onların dönütünü beklemeden yürümeye başladığımda anlık bir başım dönse de toparlamıştım. Elim bulanan midem ile tekrar karnıma giderken tuvaletlere doğru yöneldim.
Adımlarımı durduran şey gördüğüm bedenler olmuştu. Dolapların arkasında iki kişi vardı. Bir erkek bedeni kızı dolap ve duvarın arasında sıkıştırmıştı.
Ve onu tanımak hiç de zor olmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heartbreaker.
Short StoryYekta: kalbini kırmamı sen söylemiştin Anonim: bu kadar parçalanacağını önceden tahmin etmemiştim.