Mutluluk insanın gözünü boyuyordu.Sanki camdan bir odanın içerisindeydim. Odanın ortasında kollarım bedenime sarılı oturuyordum. Yapayalnızdım. Sesler vardı sadece, bana ne yapmam gerektiğini söylüyordu.
Peki bu noktada hangisi doğruydu?
İnsan kendi iradesine sahip falan değildi fikrimce. Bizi yöneten şey hislerdi. Hisler vardı, siz vardınız.
O gönderiyi gördüğümde yeni onarılmaya başlayan kalbimin daha da kötü parçalandığını hissedecek kadar kötü hissetmiştim.
Bir tarafım bencilce davrandığımı söylüyordu. Postu gördüğüm gibi hiçbir açıklama dinlemeden Yekta'yı engellemiştim. Daha sonrasında ise postun yorumlarını daha dikkatli okumuştum.
Sonra açıklamaya pek de ihtiyacımın olmadığını düşünmüştüm.
Binbir düşünce geçmişti aklımdan. Bu zamana kadar Yekta'nın bana söylediği tüm cümleleri dizmiştim kafamda bir yere. İncelemiştim tek tek.
Bir keresinde kalbimi kırmak için ona yazan kişinin gerçek kimliğine ihtiyacı olduğunu söylemişti. O zaman daha kolay kırarım kalbini demişti.
Onunla oynarım demişti.
Benimle oynamıştı. Benimle oynamış mıydı? Gerçekten yapmış mıydı?
Teneffüslerim çoğunlukla tuvalet kabinlerinde geçiyordu. O günden beri Yekta'yla hiç konuşmamıştım. Didem'in ona kızdığını, hatta bağırdığını biliyordum. Ve Nehir'in de Yekta'ya karşı birçok hakareti dile getirdiğini.
Sarp ise normaldi. Dördümüzün oturduğu bir anda Yekta'yı dinlemem ile ilgili bir şeyler söylemeye çalışmıştı ancak Didem anında müdahele etmişti. O günden beri de pek onlarla oturmuyordum çünkü arkadaşımın ilişkisinin benim yüzümden çalkantıya girmesini, daha kötü ihtimalle bitmesini istemiyordum.
Onun yerine gelip giden kızları dinliyordum. Binbir dedikodu dönüyordu ve çoğunluğu Selin hakkındaydı. Bir de benim, ama onlar daha benim gerçek kimliğimi bilmiyorlardı.
Fazlaydı. Bu bir kalp kırıklığından çok fazlaydı.
Ders zili çalıp tuvalet boşalmaya başladığında ayağa kalkıp eteğimi düzelttim. Tuvaletin tamamiyle boşaldığına emin olduğum an kabinin kapısını açtım ve tam o sırada tuvaletin de kapısı açıldı.
Aynadaki yansımam Selin ile karşılaşırken derin bir nefes aldım. Hafifçe yutkunarak lavaboya ilerken o da anlık duraklamış ve lavaboya doğru yönelmişti.
Musluğu açıp ellerimi ıslatırken tam yanıma geçip ellerini yıkamaya başladı. Hızla ellerimi yıkayıp duruladığımda havlu kağıt makinesine doğru ilerledim. Ellerimi kuruladığımda Selin'de musluğu kapatmıştı.
Kapıya doğru yönelirken "Hazel," dedi Selin. Yere dönük olan bakışlarımı ona çıkarırken "Biraz konuşabilir miyiz?" diye sordu.
Kafamla onu onaylarken bedenimi ona çevirdim. Bir yanım sadece kaçmamı söylüyordu. Ama atladığı bir şey vardı. Artık kaçabileceğim bir yer de kalmamıştı.
Bir kalp için diğerini de kırmıştı.
Kırıcıydı, Kalp Kırıcı'ydı.
"Nasılsın?" diye sordu Selin önce. Bana doğru ilerlerken birkaç adım atmış ve aramızdaki mesafeyi korumuştum. Havlu kağıt alıp ellerini kurularken "İyiyim," dedim asla iyi gibi görünmezken. "Sen nasılsın?"
"Ben de senin gibiyim," dedi imalı bakışları gözlerime tırmanırken. "İyiyim."
Derin bir nefes verirken ona bakmaya devam ettim. Selin sessiz kalmaya devam ederken "Bu mudur yani konuşmamız gereken şey?" dedim. "İyi olup olmadığımız mı?"
"Saçma olduğunun farkındayım," dedi Selin arkasındaki duvara yaslanırken. "Sadece nasıl başlayacağımı bilemedim Hazel. Ben de senin kadar gerginim."
"Tamam," dedim dudaklarımı birbirine bastırırken. Selin derin bir nefes aldıktan sonra "Özür dilerim," dedi. Sesli bir şekilde yutkunurken "Ne için?" dedim. Sesim titriyordu.
"Bencillik ettim çünkü," dedi Selin. Bakışları az önceki gibi değildi ve çoktan yere sabitlenmişti. "Çok kıskanç biriyimdir ben konu sevgi olduğunda." dedi Selin yutkunurken. Elleriyle oynuyordu. "Çocukluğumdan beri böyleydi bu. Annesi olan çocukları kıskanırdım anaokulunda. Çünkü onlara sürekli şefkat besleyen biri olurdu her sabah. Sımsıkı sarılırlardı annelerine. Sonra öğretmenler tarafından en çok sevilen öğrencileri kıskanırdım. Hep onlar kadar sevilmek için çabalardım ama göremezdi kimse beni. En sevilen arkadaş olmak isterdim, o da olmazdı."
Selin gözlerime baktığında ifadesiz bir şekilde onun suratına bakmaya devam ediyordum. Göz bebeklerini saran o saydam tabaka daha da parlaklaşmaya devam ederken gözlerini tekrar yere çevirdi. "Bu kız bana ne anlatıyor diye düşünebilirsin. Sadece beni anlamanı istedim. Ben kim olduğumun farkında olan biriyim, ama iyileşemiyorum Hazel. Ben Yekta'nın sana olan sevgisini kıskandım."
"Ne?"
Şaşkın sesim kısıkça çıkarken Selin tek elini yumruk yaptı. Yere bir damla düşerken "Özür dilerim," dedi. "Yalan söyledim. Yekta seni ya da beni aldatmadı."
"Ne?"
"Özür dilerim Hazel," dedi Selin bir kez daha özür dilerken. Kafasını geri kaldırdığında ağlıyordu. Kafasını geriye atıp tek eliyle yanaklarındaki gözyaşlarını sildi. Bana doğru bir adım attığında "Haksızım," dedi. "Sonuna kadar haksızım, biliyorum. Ağlamam her şeyi de düzeltmeyecek ama elimde değil. Sadece yanlış yaptım."
"Evet," dedim şok olmuş bir ifadeyle. "Yanlış yaptın Selin. Sen neye neden olduğunun farkında mısın?"
"Özür dilerim." dedi tekrardan Selin. "Ama gerçekten pişmanım ben. Sadece çok üzüldüm ve geçsin istedim. Ben daha da üzüldüm sadece Hazel."
Gözlerim dolmaya başlarken ağlamamak için dikkatimi dağıtmak adına ellerimi sıktım. O da ilk başta yapmıştı.
"Her şeyi mahvettim, ama düzeltmek istiyorum Hazel," dedi Selin bakışlarını gözlerime çıkarttığında. "O postu kimin paylaştığını biliyorum."
"Kim?" dedim sadece hızla. Boğazım aşırı derecede kuruyordu.
"Hazel," dedi Selin yutkunurken. "Bunu söylemem bir şeyleri telafi edecek mi bilmiyorum ama en azından bunu ben değil de sen Yekta'ya söylersen belki size olan borcumu ödemiş olurum."
Selin dudaklarını birbirine bastırdıktan sonra "Lale," dedi sadece. Ve devam etti: "Derdimi anlattığım, sırlarımı anlattığım en yakın arkadaşım Lale o sayfanın tek yöneticisi. Paylaşımı da o yaptı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
heartbreaker.
Truyện NgắnYekta: kalbini kırmamı sen söylemiştin Anonim: bu kadar parçalanacağını önceden tahmin etmemiştim.