Kendime gelirken büyük bir baş ağrısı ile uyandım. Yeneteğimi sonuna kadar kullandığımda geri tepmeden dolayı kötü bir durumda olacağımı biliyordum ama böyle olmasını beklemiyordum. Gözümü açarken bedenimin bir kısmını bile hareket ettiremedim. Acı ile inlerken birden üstüme bir karaltı çöktü, bana sımsıkı sarılırken kendimi sıcak ve rahatlamış hissettim.
-Kuro: Uğur !!!!!!!!!
Göz yaşları düşerken bulanık görüşüm biraz netleşmeye başladı, ağlayan yüzü görürken elimi zor zar kaldırdım. Gözlerindeki yaşı silerken ona dikkatle baktım.
-Uğur: İyiyim, sadece biraz yorgunum, bir kaç güne bir şeyim kalmaz.
-Bir Ses: Yorgun ? Damarların yırtıldı, meridyenlerin çatladı, organların neredeyse iflas ediyordu. Kendini kurtarma hızın iyi bile olsa bir yaşam mucize hapım olmasa çoktan ölebilirdin.
Yaşam mucize hapı ? Bu ismi ilk defa duydum, kayıtlarda hiç görmediğim bir şeydi ama bedenimde yayılan sıcaklıktan bu hapın küçük olmadığını biliyordum. Büyük bir bocun altına girdim, gözlerimi hareket ettirirken arkadan yürüyen kişinin figürünü gördüm. Bize saldıran ikili gruptan kadındı, hemen kıpırdanmaya çalıştım ama Kuro beni tuttu.
-Kuro: Düşman değil, sakinleş.
-Uğur: Düşman değil ? Neden bize saldırdı ?
-Kadın: Basit, bir yerde aniden onlarca soylu insan ortaya çıkıyor ve hepsi bir imparator canavarın doğduğu zamana denk geliyor, sen benim yerimde olsan şüphelenmez miydin ? Kadim klanların bir şeyi planladığını düşündüm.
-Uğur: Kadim klan ? Nede....
Aptalca bir soruydu, 25 kişi ve her biri özel soylu tabiki düşüncesi direk olarak merkez güçlere bağlanacaktı. Bizden şüphelendi, üst halkadan gelen art niyetli biri olduğumuzu düşündü. Düşündükçe aslında adamın beni öldürmeye niyetli olmadığını fark ettim, saldırırken bana gösteriyordu. Altın karganın gerçek gücünü, gerçek güce ulaşmaya yakın bile olmadığım yeri.
-Uğur: Sen kimsin ? Basit biri değilsin ?
-Kadın: Canavar ormanın koruyucularından birisi, Yeşil General Slvia.
-Uğur: Yeşil general ? Sen bir göksel generalsin.
-Kadın: Evet, rahatla kimse ölmedi, biraz yaralandılar ama ruhum onları iyileştiriyor. Bu kadar erken uyanmanın nedeni de bu.
Başımı biraz kaldırınca devasa ağacı gördüm, benim ağaç ruhumdan farklı olarak yemyeşil parlıyordu, ondan yayılan yeşil ışıklar etrafta dolanırken insanların bedenine dokunduğunda kayboluyordu. Yeşil ışığın sevecen ve sıcak bir hissi vardı, tehlikeli olmadığını biliyordum.
-Uğur: İyileştirici bir ruh ? Oldukça nadir.
-Kadın: Orman elfleri için pek değil. Peki neden buradasınız ?
-Uğur: Neden ? Güçlenmek için basit değil mi ?
-Kadın: Güçlenmek ? Neredeyse yok oluyordunuz, bu bariyer olmasa çoktan ölmüştünüz. Aytun gelmese ben bile sizi kurtaramazdım.
-Uğur: Aytun ?
-Kadın: Savaştığın o adam, benden bile güçlüdür ama söyleyebileceğimin hepsi bu.
-Uğur: Nerede ?
-Kadın: Yeni doğan göksel imparator seviyeli canavarı öldürmeye gitti, birazdan dönecektir. Dışarıdan gelen savaş gücünü bakarsak yakında bitmeli.
-Uğur: Göksel imparator? Neden göksel kanunlar onu yükseltmedi ?
-Kadın: Göksel kanunlar güçlüdür ama canlı değildir, onu kandırmanın bir kaç yolu var. Canavar geçer geçmez gücünü bastırdı ve savaşmaya başladı, neyse ki aynı aşamada Aytun kolay kolay kaybetmez, diğer türlü buradaki göksel generaller onun bedenine zarar veremezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeniden 3.Kitap ( Cumartesi / 1 bölüm )
FantasiUğur'un sınavı sonunda bitmişti, artık diğerlerini aramak için tüm evreni dolaşmaya başlamıştır.