Ölüm. İsmi çok güzel değil mi? Acaba kime yakışırdı en çok. Ya da yakışmasın kendi başına gayet güzel bir kelime bence. Kendine özgü sadece. O isteyince bize gelebiliyor. Biz ona gidemiyoruz. Farklı durumlar hariç tabii. Çoğu kez onun bana gelmesini bekledim ama o bana hiç gelmedi. Neden benim istediklerim bana gelmiyor ki? Peki sen gelme ben sana geleyim. Ona gitmeyi istedim ama oda beni kabul etmedi. Herkes gibi oda beni kabul etmedi.bir satranç maçı gibi düşünün daha başlamadan bana şah mat yapılmış ve ben bütün oyun yetkimi kaybetmiştim. Aslında çok iyi oynuyordum ama başlamadan hep beni oyun dışı bırakıyolardı. Ya da piyon gibi beni sadece istedikleri gibi kullanırlardı benim rızam olmadan. Haberim bile olmazdı. Ama sonradan öğrendim hep saf dışı kalarak öğrendim artık buna dur diyecektim demem gerekiyordu. Ya oyunu ben yönetecektim ya da benim piyonlarım olacaktı şimdi kazanma sırası bende olacaktı.
Şah mat!🪄
Şakağımda hissettiğim soğuk demir. Gerçekten soğuğu seviyordum ama bunu hiç sevmedim.
"Oyun bitti"
"DUR!" sadece bunu dedim. Dilim kitlendi bedenim zaten kitlenmişti.
"Öldürdüğün adamım Ümit kim verdi bu emri sana?!" Ne? Evet o adam işte o adam. Ama ben öldürmedim onu yani kendimi korudum ben.
"Ben kimseyi öldürmedim. Kimse bana emir vermedi ben bilerek yapmadım yemin ederim böyle olsun istemezdim lütfen inan bana" sesim o kadar cılız çıkmıştı ki sesim bile benden utanmıştı.
"Herkes her şeyi bilerek yapar küçük kız"
"Ben kendimi korudum yemin ederim ben onu itelemeseydim o beni öldürecekti" doğruyu söylüyordum yalan soylemiyordum. Hemen devam ettim ardından.
"Ben erkek arkadaşımı bulmaya çıkmıştım gerçekten kayboldum ve o adamla karşılaştım bana seslendi dönmedim. Bir kez daha seslendi yine bakmadım. Ben bakmayınca arkamdan gelip beni kendine çevirdi ve bana bağırmaya başladı." Uzun bir soluk aldım ben burda mağdur kişiydim nasıl olurda suçlu kişi olurum?
"Devam et" elimi çenemden çekti ve gerçekten boynum kopmuştu. Kafamı bir sağa bir sola yatırdım ve ağrısı katlanamayacak durumda.
"Bana kaybolduysan yolu göstereyim demişti. Bende pekâlâ diyerek yön vermesini istedim. Başka bir koridordan geçtiğimiz sırada boynumu tuttu ve duvara yapıştırdı beni. Öpmek istedi diz kapağını bacak arama sürtmeye başladı." Tiksinti ile yüzümü buruşturdum. Karşımda ki dört adam dediklerimi pür dikkat dinlerken o sadece beni izliyordu.
"Devam et" yeniden bunu söylemişti.
"Lütfen bir su alabilir miyim?" Dedim boğazım kurumuştu ve acıkmaya başlamıştım su biraz olsun bastırırdı belki. O kafasını yanında ki adamdan birine işaret ettiğinde adam kafasını sallayıp çıktı odadan. Üç kişi şuan beni dinliyorlardı.
"Bakın ben kendimi korumak için yaptım ne yaptıysam benim bir suçum yok o bana dokundu."
"Araya laf ekleme ve devam et." Dedi normal bir ses tonu ile. Elini cebine koydu ve diğer elini ceketinin iç cebine götürerek bir paket çıkardı ve içinden bir dal sigara çekti. O kadar karizmatik bir hareket ile yaptı ki bunu sadece izledim. Sigarayı dudağının arasına aldı ve profesyonel bir şekilde bana bakarak yaktı. O bakışı ile bende yanmış olabilirim.
Giden adam geri döndü ve bir şişe suyu bana uzattı. Elime aldığım şişenin kapağını açıp suyumu içecektim. Kapağı açılmıyor ya da gerçekten ben beceriksizim. Üç dört saniye daha uğraştıktan sonra kapak inatla açılmamaya yemin etmiş gibi beni uğraştırıyordu. Bu rezilliğimi farkeden adamlardan biri uzanacaktı ama O eliyle dur işareti yapıp bana uzandı. Sigarayı iki dudağının arasına sıkıştırmış iki eliyle kapağı açtı ve bana uzattı. Ellerimin titrediğini ancak yeni farkettim. Birazı üstüme dökülen suyu içtim yarısına kadar.
"Devam et konuşmaya." Gerçekten salak mı bu adam? Tacize uğradığımı yeterince belli ettiğimi düşünüyorum illa detay mı vermem gerekiyor?
"Onu itelemek istedim ama o kadar güçlü biri ki asla fırsat vermedi bana. Bağırmak istedim ama ağzımı tuttu." Bana inanmak istermiş gibi yüzüme baktı sahi yüzüm ne haldeydi benim?
"Sonra" dediği tek şey buydu sonra.
"Tacize uğradığımı daha ne kadar belli edebilirim bıri bana bunu açıklayabilir mi?" Yeter yani salak aptal sanki rol yapıyorlar bana. Gözlerime baktı iki üç saniye sonra bakışı boynuma indi. Sonra kıyafetime bacağıma ve ayağıma. Baştan aşağı süzdü beni. O beni süzerken gözümü ondan ayırmadım.
"Sana neden inanayım? Çocuk mu sandın sen beni?" Gerçekten sinir krizi geçirmenin eşiğindeyim.
"Ne demek nasıl inanayım!?!" Sesimin yüksekliği beni bile şaşırttı. O da kaslarını havaya kaldırıp baktı Allah Allah der gibi. O konuşmadan onu bastırmak zorundaydım ve hemen ekledim.
"Bir kadın için ne kadar zor durum bunun yalanı mı olur? Hiç mi anneniz ablanız kardeşiniz yok? Onlar anlatsa da inanmayacak mısınız? Ya bana inanın ya da gerçekten önemli değil sıkın kafama." Dediğim şeye bende hayret ettim doğrusu. Ama bildiğim bir şey vardı fazla eklemeyecektim üstünlük sağlamak zorundaydım.
"Peki sıkalım o halde." Ne? Ama bunun böyle olmaması lazımdı bu taktik böyle değildi kahretsin değildi.
"Sıkın." Sadece bunu söyledim canıma tak etti yeter saatlerdir buradayım belkide artık çok sıkıldım bundan. Karşıma geçti ve belinden silahını çıkardı. Gömleği ve ceketi siyah olduğundan orada bir silah olması bile dikkat çekmezdi adeta kamufle etmişti. Ve söylemek gerekirse gerçekten çok yakışıklı bir adam bu.
"Evet küçük kız. Oyunun sonuna geldik. Şah Mat "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH SATIR (+18)
ЧиклитKader. Kader herkesi bir araya getirirdi. Belki bir çift gözü tanımak isterdin ama o gözler seni istemezdi. Bir gün Bir gün o gözler senin gözlerinden başka bir şeye bakmayacaktı. "Gözlerinin içinde kendimi güzel görüyordum ben bir tek." "Kendine...