O AN

415 6 1
                                    

Kaderin bana neler getireceğini bilemezdim kimse bilemezdi. Ben kendi kaderimi üniversitesi birinci sınıfta yazmıştım başka biri için. Ve şuan o kişi için belki ölebilirdim. Kendimi kurtarmak istemiştim o an ölmemiştim ama şuan ölecektim. Ben Alçin. Alçin Tuna. 23 yaşındayım psikoloji bölümünü okuyorum. Bitirdikten sonra belki psikolog olacaktım. Ama bitirmeme daha vardı ve psikolog olmam için yüksek lisans yapmam gerekiyordu. Kafama koymuştum yapmaya and içmiştim adeta. Kimsenin hayallerimi öldürmesine müsaade etmeyeceğim.
"Abi dur!" Gelen sesle irkildim. O da durdu birden. Resmen Hızır gibi yetişti gelen kişi gerçekten ölüm bir kez daha bana şimdi değil dedi.
"Abi kız doğruyu söylüyor." Sonunda be sonunda! Biri bana inandı sonunda.
"Abi kameraların hepsini tek tek kontrol ettik kız doğruyu söylüyor."
Yüzüme gülümseme geldi mutlu oldum. O da bir bana baktı birde konuşan kişiye. Şimdi konuşma sırası bana gelmeliydi. Ağrıyan boynumu umursamayarak doğruldum ve yüzüme soğuk bir tavır takındım.
"Bunca saattir kameralara bakmak yeni mi aklınıza geldi yani? Birde öldürme seansı vardı tabii bu en bait işlerdir sizler için. Keşke daha zekice davranıp en başından bunu yapmayı akıl etseydiniz eminim işler daha kolay olurdu." Hepsi beni izliyordu O bile. Aklı olan birisi söylediğime katılırdı ama Onun gibi biri onu aşağıladığımı düşünecekti ve sinirlenecekti. Benim işim buydu insanları anlama ve yorumlama.
"Abi kızın adını soyadını yaşını yerini adresini her şeyi tek tek öğrendik. Kızın Derin ile olan bir bağlantısı şuanlık görünmüyor ama sen ne dersen onu yapacağız."
"Çık dışarı Ali." Dedi ne kadar uyuz bir adam bu böyle. Ali denilen kişi o kadar şey söyledi ve sadece O bunu mu demişti yani. Ali dışarı çıktı ve akabinde Onun yanında olanlarda bir kafa işareti ile Ali denilen kişinin ardından gitti. O ve ben kaldık. Gözünü gözüme dikti sanki beni anlamaya çalışıyor ya da bir şey söylüyor gibiydi. Bende ona bakıyordum gerçekten bu adam çok yakışıklı tüm samimiyetim ile söylüyorum. O gözleri, kıyafeti, duruşu çok ayrı bir havaya sahip. Ekranda göründüğünden aksine daha canlı bir yüzü var.
"Bir sigara alabilir miyim?" diye sordum. Ayıp değildi yani sigara içmek ayıp değildi.
"Çantamda vardı fakat çantam bende olmadığı için ve siz çantamı kurcaladığınız için ben sigaramı ala-"
"Alabilirsin." deyip lafımı böldü ve yine o karizmatik hareketi ile elini ceketinin iç cebine götürüp sigara paketini çıkardı ve bana uzattı. İçinden bir dal çıkardım ve tam çakmak diyecektim ama o çakmağı da uzattı. Yaktım dumanı içime çektim sanki ikinci çekişim olmayacak gibi.
"Saat kaç?" dedim çünkü gerçekten saatten haberim yoktu. Kafasını sol koluna doğru eğdi büyük ihtimalle kol saatinden bakıyordu.
"22.45" ne? Saat neredeyse gece yarısı olacak ve Tahir beni aşırı merak etmiştir bir bilse başıma neler geldiğini.
"Erkek arkadaşım demiştin o kişi kim?" Diye sordu normal bir ses tonunda.
"Ege ismi." dedim zaten ne geldiyse başıma onun yüzünden geldi. Bugün burada olmamın tek sorumlusu o. O Ümit denilen kişi ile karşılaşmamda onun yüzünden her şey onun yüzünden. Tabii benimde hata payım var ona güvenmediğim için buraya gelmiştim. Bana bir otelde davet olduğunu söylemişti ve katılması gereken zorunlu bir davetmiş. Ege benden büyüktü ve mimardı. Onunla arkadaş grubu sayesinde tanışmıştım. Üniversite birinci sınıftaydım bir kaç ay görüşmüştük arkadaştık ama sonra bana karşı duyguları olduğunu söylemişti bende farkında olmadan ona alışmış gibiydim ve sevgili olmuştuk her günümüz birlikte geçiyordu. Sevmiştim onu gerçekten. Ama son zamanlarda fazlasıyla ona duyduğum güvensizlik vardı. Kadınlar işte hisseder. Onunla konuşmuş gideceği yeri, davetin kaçta olduğunu sormuştum  otelin ismini ve saatini verdikten sonra iyi eğlenceler erken çıkarsan görüşürüz deyip hemen hazırlanmaya koşmuştum. Elbette onu takip edecektim. Ama bahsettiği yer çok şık bir otel olduğundan kaynaklı öylece gidemezdim. Gayet güzel görünümlü biri olmalıydım. Davet saatine bir saat vardı gayet ideal bir süreydi. Hemen banyoya koşup duşumu aldıktan sonra ne kıyafet dolabımı açtım. Öyle çok şık kıyafetim yoktu en fazla iki üç tanedir onlarıda mecburi almıştım. Bugün işime yaradı sağolsun. Elime aldığım kıyafetleri yatağın üzerine koydum. Birisi siyah uzun diz kapağına kadar yırtmaçlı sade bir elbise, öteki beyaz diz kapağın üstü askılı yine sade bir elbise ve üçüncüsü işte tercihim bundan yana olacak sanırım en uyumlusu şuan bu kıyafet kırmızı, diz kapağın üstü, askılı, straplez ve göğüs yeri abartı olmayan simlerle çevrili tam oraya uyumlu olduğunu düşündüğüm güzel parça. Hemen üzerime giyindim sanırım biraz kilo vermiş olmalıyım ama olsun yinede bu belli olmuyor. Elbise tam belime oturuyor sonuç olarak straplez kısmı da tam göğüslerim için yapılmış gibi. Güzel bir fiziğim vardı ince belim güzel dik göğüslerim ne uzun ne de kısa olan bacaklarım. Boyum çok uzun değildi hemen hemen 1.67 cm boyum vardı. Hemen makyaja koyuldum. Zamanın daralıyordu. Gözlerim kahveydi ama güneşte en açık tonunu sergilerdi hep. Akşam saati olduğundan gözlerim siyah gibi görünecekti. Bu çok hoşuma gidiyordu. Çok abartılı olmayan ama gözlerimi ön plana çıkaran bir makyaj yaptım takılarımı da taktım rujumu da sürdükten sonra makyajım tamamlanmıştı. Sıra saçlarım da. Kuruttuktan sonra taradım ve saç spreyi yardımıyla saçlarımı yapıştırıp ensemde topuz yaptım saçlarımla elbisemi kapatmama gerek yoktu. Ve ayakkabılarım bilekten bantlı ince topuklu siyah bir ayakkabı. Üzerime de ince bir kaban aldım hava çok soğuk değildi fakat Ekim ayındaydık gece serin olabilirdi. Hemen dışarı çıkıp taksi çevirdim bir süre trafikte oyalandıktan sonra istediğim konumun önünde durduk gerçekten çok heybetli bir oteldi. Kapıdan titreyerek geçtim resmen ve dua ediyorum ki davetiye olmadan giriş olsun lütfen. İlerledim ve karşıma çıkan iki adamı görünce gerildim sanırım davet alanına gelmiştim lütfen davetiye olmasın lütfen. Biraz daha ilerledikten sonra kapıda ki adam koluyla ileriyi işaret edip "buyrun hanımefendi" diyince çok rahatladım. Sonunda içeriye girebilmiştim. Gerçekten çok büyüktü ve o kadar çok kişi vardı ki Ege'yi bulabilmek samanlıkta iğne aramak gibiydi. Biraz daha ilerledikten sonra kalan tek boş masanın bu olduğuna sevindim umarım başkasına ait değildi. Bir dakika kabanım? Ah hayır onu takside mi unuttum ben? Yan tarafıma koymuştum ve onu unutmuş muyum? Tahir'in hediyesiydi umarım bana çok kızmaz. Tahir benim üniversiteden tanıdığım bir arkadaşım aynı zamanda ev arkadaşım olur kendisi çok seviyorum onu. O görmeyene kadar söylemeyeceğim neyse ki ben evdeyken o evde yoktu dışarı çıkmış olmalıydı görmemiştim oda beni görmemişti. Garson masaya doğru elinde tepsi ile yaklaşıp bir kadeh beyaz şarap ikram etti ve aldım. Alkol bağımlısı değildim fakat içmiyorum dersem yalan olurdu Tahir ile beraber arada felekten bir gece çalıp içeriz. Kadehimi yudumlarken gözüm Ege'yi arıyordu bir süre böyle geçti gerçekten sıkıntıdan patlamak üzereydim. Hatta üstüne iki kadeh daha şarap içmiştim artık bir kadeh daha içemezdim içersem eğer çok kötü olurdum ve kusadabilirdim. Yaklaşık 40-45 dakika öylece geçerken gözüm Ege'yi buldu sonunda. Yanında bir kadın ile beraber bir şeyler konuşarak salondan ayrılıyorlardı. Ne? Bir dakika? Yanında bir kadın? Ege seni gerçekten öldüreceğim. Kalabalığın içinden geçerek bazen bazı kişilere çarpıp pardon diyerek Ege'nin peşinden gitmeye çalıştım fakat ben gidene kadar onlar göz alanımdan çıkmışlardı. Sonuç olarak burası otel ve burada istediklerini yapabilirler. Kafamda kurduğum onlarca şey var şuan. Peşlerinden gittim bir sürü koridor var ve salondaki gürültüden uzaklaşmıştım sonunda. Bir koridor iki koridor ne kadar büyük bir otel burası ve işin tuhafı olduğum katta ya da koridorda hiç oda yok. Belki burası salon kat olduğundandır bilemiyorum. Son koridoru daha döndüğümde ardımdan birinin sesini işittim. Ne söylediğini duymuştum ama umursamadım belkide telefonla konuşuyordur. Bir kez daha seslendi ve yine bakmayıp yürümeye devam ettim. Tam yürümeye devam ederken bir el omzuma dokundu ve geriye çekti beni dokunan kişi ve şunu ekledi "Kaybolduysan yolu göstereyim." demişti. Bende onun üzerine "Pekâlâ." Diyerek onaylamıştım. Bir süre ilerledik ve başka bir koridordan geçtiğimiz sırada boğazımı tutup beni duvara yapıştırdı öpmek istedi diz kapağını bacak arama sürtmeye başladı. Bir eli boğazımı sıkıyor diğer eli belime uzanmaya hatta göğüslerime gitmeye çalışıyor. Şok olmuştum sadece ve şuan çok korkuyordum. Onu itelemek istedim ama o çok güçlüydü ve asla ona gücüm yetmiyordu çırpındıkça kolumu tutuyor diz kapağını kadınlığıma doğru sürüyordu ve bu canımı çok yakıyordu boğazımda ki eli gitgide daha sıkı olmaya başladı ve nefes alışverişim bozulmaya başladı beni boğacaktı Allah'ın belası herif. Bağırmak istedim ama hemen ağzımı kapattı ve boğazımı daha çok sıkmaya başladı gerçekten korkudan ağlıyordum kurtulmak istiyordum resmen taciz ediyordu biraz sonra da tecavüze uğrayacaktım. Omuzlarına vurmaya başladım çünkü nefesim kesik kesik geliyordu ve bana
"Paran neyse vereceğim kes şunu." demişti. Kahretsin ne diyor bu aşağılık pislik. Daha çok korkmaya başladım ölmekten tecavüze uğramaktan ve en kötüsü kimse ne görüyor ne işitiyordu. Bir dakika sakin olmak zorundaydım onun elinden kurtulmak istiyorsam onun istediğini ona vermeliydim. Tabii o öyle zannedecekti. Çırpınmayı  bıraktım gözyaşlarım istemsiz akıyordu zaten. Çırpınmam durunca boğazımda ki eli biraz gevşedi ve nefes alabildim. Bacak aramda olan diz kapağı canımı o kadar çok yakıyordu ki bu acı günlerce hiç geçmeyecek eminim. Ama kurtulma zamanı. Sağ bacağımı yana doğru biraz daha ayırdım o bunu fark edince bir an duraksadı ve diz kapağını kadınlığımdan çekti ve pis pis güldü sol bacağımı da aynı hareketle ayırdım. Gülümsemesi iyice arttı ve boğazımda ki eli çekti. Şuan nefes alabiliyordum anlık kesik kesik öksürdüm ama o hala ayırdığım bacaklarıma bakıyordu kim bilir aklından neler geçiyor orospu çocuğunun. Ona yol açtığımı düşündüğü sandığı oyunumun ilk leveli başarılı geçti elinde değildim. Ama hemen kaçamazdım yakalardı. Kafamı hafifçe kaldırıp ona baktım ve "Koca oğlan öldürüyordun beni az kalsın." dedim ve yapmacık bir gülümseme takındım cilveli görünmem gerekiyordu. İyice gülümsemeye başladı ve amacıma ulaşmam için son hamlem kalmıştı. Karşımda duruyordu dudaklarımı dişledim ve "Ee burada mı devam edeceğiz?" diyip ona doğru bir adım attım. Üzerinde takım elbise vardı elimi yakasında gezdirdim ve doğrudan gözüne bakıyordum oda bana fazlasıyla etkilenmiş olmalı.
"Hayır bebeğim seni burada da beceri-" cümlesini bitirmeden erkekliğine var gücümle diz kapağımla tekmeyi bastım. Refleks olarak öne doğru eğildiği sırada elimde ki çantayla bir tane de kafasına vurdum. Oda yetmemiş olacaktı acıyla inlediği sırada bir kere daha vurdum ve bir kere daha bir kere daha .. Art arda 7-8 kere vurmuş olabilirim ki kafasının üst tarafı kan olmuştu artık dayanacak gibi değildi kafası çok acıyordu eminim. Yerde öylece duruyor erkekliğini tutuyordu. O korkumun acısını çıkaracaktım. Bana bunu yaptığı için geberse umrumda olmazdı. Tam gidecekken bacağıma bir el sarıldı ve onun eliydi. Nasıl olurda hâlâ dayanır bilmiyorum bacağımı son hamleyle geri çektiğinde duvara zorla tutundum düşecektim dayanamazdım daha fazla dememe kalmadı ve çektiği gibi yere düştüm. Şimdi kurtulmam gerekiyordu yoksa ölecektim. Benim düşmemi fırsat bilip ayağa kalkacaktı ki ondan hızlı davranıp çantayı savurdum.  Ölüm kalım savaşı veriyordum resmen. Çanta değmişti evet yere düşmüştü ondan sonra çantanın bir kısmı kırmızı leke olmuş bile. Arkamı döndüm gözünün orayı tutuyordu oturur vaziyette. Son gücümle göğsünün o kısmına o topuklu ayakkabı ile vurdum ve geriye doğru düşüp kafasını duvara çarptı ve tekrar yere yattı. Hemen oradan çantamı aldım ve koşmaya başladım. Gitmem gerekti buradan boynum ağrıyor bacak aram acıyordu. Sürekli arkama bakıyordum. Acaba öldü mü? Kafasını vurdu. En fazla bayılmıştır belki. Başka bir koridor görünce hemen oradan geçtim ve durdum soluklarım kesik kesikti biri görse yine anlardı bir süre durup nefesimi kontrol etmeye başladım. Ve yürümeye devam ettim ayakkabım berbat halde ama yürüyordum üst bant kopmuştu gören olursa ayağımı burktuğumu söylerdim. Karşımda bir kapı gördüm açmalı mıydım bilmiyorum. Ama şansımı denemek istedim kapının kulpuna uzandığım sıra belimi güçlü biri çekmişti ve burnumda hissettiğim o iğrenç şey ile refleksif olarak çırpınmayı denedim ama olmadı burnumda hissettiğim o iğrenç şey her neyse gücümü benden alıyordu ve evet ben o sevdiğim karanlığı görüyordum evet ben şuan düşüyordum.

                              🪄

"Ne iş yapıyor bu Ege?" diye sordu. Sanane yani sanane tek mesele şuan bu mu? İçtiğim sigaranın sonuna gelmek üzereydim göz ucuyla etrafa baktım ve su içtiğim şişeyi gördüm sigarayı onun içine attım.
"Mimar." dedim soğuk bir sesle. Evet benim için gitme vakti geldi yeter artık boynumu hastaneye gidince gösterecektim boğazım bilmiyorum yüzüm bilmiyorum kahretsin ne halde olduğumu bilmiyorum bile.
"Gerçekler ortaya çıktığına göre bana müsaade artık her şey koca bir yanlış anlaşılma arkadaşınız için çok üzgünüm isterseniz beni ihbar edebilirsiniz yerimi biliyorsunuz ama burada kalmak istemiyorum evimden alırlar beni polisler." dedim ve ayağa kalktım rezilliğime aldanmadan az önce dediklerimi aldırmadan yürümeye başladım çünkü yoruldum acı çekiyorum acıktım korkuyorum ama burada olmak istemiyorum belki rüyadır ve uyandırdım her neyse ne olursa olsun ama burada olmasın. Bir kaç adım attım ve ardımdan onun sesi geldi.
"Kaybolduğun sokaktan çıkamazsın."

SİYAH SATIR (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin