SOKAK

359 5 0
                                    

Sokağın hangisi makbuldür. Seni en sevdiğin alana götürmesi mi? Yoksa evinin önüne getirmesi mi? Hangi sokağı görünce daha mutlu oluyoruz? Bahsi arttırıyorum. Mutlu olacağımı sandığım sokakta kayboluyorum ve başka bir sokakla kesişip orada kendimi kaybediyorum. Evet sokağın hangisi makbuldür? Ben cevap verme hakkımı başka birine devretmek istiyorum. Eğer cevap verirsem başka bir sokakta kendim gibi yolumu da kaybederim.
"Kaybolduğun sokaktan çıkamazsın."
Bu neydi şimdi? Gerçekten sinir ve korkuyu ayak uçlarımda hissediyorum artık bu kadarı çok fazla kendimi zaten satranç oyununa hiç alakam yokken dahil etmiştim ve başlamadan bitmişti. Şimdi niye devam etmesi gerekiyor ki?
"Bak ünlü bir iş adamı olarak küçük bir kızla ne işin olabilir? İhbar edebileceğini söyledim umrumda bile değil. Burada olmak istemiyorum ne istiyorsanız evimde olsun." dedim burada kalmayacaktım artık o kadar yoruldum ki ayakta duracak halim yoktu. Şuan bende ki gamsızlığı anlamıyordum. Birini öldürdüm iş adamı sandığım ama gangster gibi davranan bir herifin yanındayım hapise gireceğim ama benim şuan umrumda olan tek şey eve gitmek mi?
"Buradan öylece gideceğini sanman çok komikmiş." Dedi ve alayla güldü o arkamda kalıyordu ve ben arkamı dönmeye korkuyordum. Korku korku korku bu kelimeden bile korkmaya başladım. Çığlık çığlığa bağırmak istiyorum. Vücudumda ki pompalanan kanı her yerimde hissediyorum gerçekten çıldırmak üzereyim. Kafamda onlarca sesler bütün duvarlar dönüyor bütün eşyalar dönüyor. Sesler uğulduyor kafamı duvara vurup bunun sonlanmasını istiyorum ben dayanamıyorum. Evet arkam hala ona dönük arkamı dönüyorum o yok. Nasıl yok o nerede? Şimdi buradaydı gitmiş olamaz. Giderse gitsin umrumda değil buradan gidecektim. Önümü döndüğümde ise manzara daha kötüydü o odada bile değildim. Dünyanın sonu diye adlandırabileceğim bir uçurumun kenarısı. Ben buraya nasıl geldim? Üstümde hiçbir şey yok. Çırılçıplağım şuan. Karar vermek iki aşamadır ya kabul etmek ya reddetmek. Ya kazanmak ya kaybetmek. Ne kadar güzel değil mi asla ortası yok bir seçeneği seçmek zorundasın. O kararlar seni ya yaşatır ya öldürür. Seçtiğin güzel bir yola gitmeye karar vermek sana en iyi hayatı yaşatır. Kötü olanı söylemiyorum bile. Ben bunu seçtim. Benim için güzel olan kararlarım lise son sınıfta bitmişti annemin gidişi ile. Sahi annem,annem ne yapıyor? Beni özlüyor mu? Sanmıyorum beni görmezse içi rahat etmeyen kadın beş yıldır hayatımda yok. Babam ah babam seni tanımayı o kadar çok isterdim ki. Ben hiç babamı tanımadan büyüdüm annem ona dair sadece bir kaç özellik söyledi ama onu hiç görmedim. O durum çok farklı o kişiye baba demek bile saçma ama ne yazık ki biyolojinin verdiği yetki ile o benim babam oluyordu. Şuan o hikayeme giremem en güzel seçimi bu kenarda verip gitmeliyim. Evet fırtına havası var bu fırtına çıkarsa eğer burada ki her şeyi alıp götürür. Bekleyip benide götürmesini isterdim ama artık sabrım kalmadı. Bir adım attım uçuruma bir adım daha ve son adım. Ya atla ya geri çekil. Çok zaman bile kaybettim. Uçuruma arkamı döndüm ve kendimi o güzelliğe teslim ettim. Uçurum beni kabul edecekti. Gözlerimi de kapattım. Evet bir yere ait oldum sonunda.

                                🪄

Gözlerimi açmak istiyorum ama olduğum yer çok rahat. Sonsuza kadar burada olabilirim. Bir saniye neredeyim ki? Yavaşça gözlerimi açtım. Güneşi görüyordum ama güneşi gördüğüm kısımda bir karartı vardı. Etrafa baktığım da bir odada olduğumu farkettim ve bende bir yatakta yatıyordum. Yatak mı? Evde değildim ama neredeydim? Bir dakika en son ne oldu? Hiçbir şey hatırlamıyorum sadece boşluk. Üstümde ki pikeyi bir kenara çektim ve kendi üzerime baktım elbise yok. Elbise yok? Ama onun yerine siyah bir t-shirt var. Kimin bu? Gerçekten kendimi keseceğim sormaktan sorgulamaktan sıkıldım ben. Kapıyı çalıyordu biri. Cevap vermeyince içeri 40 yaşlarında orta boylu, orta kilolu başına bez bağlamış, güler yüzlü bir kadın girdi.
"Merhaba kızım benim adım Hilde." dedi. Hilde. Anlamı kurtulmak,ilerlemek demektir. Belki bu kadın benim kurtuluşum olurdu. Cevap vermedim ve yanıma doğru yürüdü. "Gel sana bir duş aldırayım birde boynuna krem süreyim kızım." dedi o kadar güzel bir şekilde söyledi ki anne edası ile o kadar içimi yumuşattı ki. Sadece kafamı salladım ve bana elini uzattı hiç çekinmeden tuttum. Zaten ben anında herkese güvenirim ki. O benim elimi tuttu o bana rehberlik etti. Ve oldukça geniş bir banyoya götürdü duşa kabini bir kenarda küvet diye gördüğüm ama aslında jakuzisi olan ferah güzel bir banyo. Elimi hiç bırakmadan jakuziye ilerledi. Ve ona dur dedim. Duşa kabini kullanmak istiyordum. Keyif yapamayacak kadar kötü hissediyorum kendimi.
"Seni güzelce yıkayayım kızım." dedi ve yine itiraz etmedim üstümde ki t-shirti çıkardım ve altımda bir iç çamaşırı bile yoktu utandığımı farkedip bana sıcacık bir gülümseme yolladı ve "Üzerini de akşam ben değiştirdim kızım benden utanma sen benim kızım sayılırsın." dedi ve nedense ona çok ısınmaya başlamıştım duşa kabine girdim ve suyu açtım o arkamda duruyordu suyu kendi istediğim şekilde ayarladım ve başlığı yukarı sabitleyerek yere oturdum. Hilde kabinin orada geldi ve başlığı eline aldı. Önce saçlarıma sonra vücuduma suyu güzelce dağıttı ve başlığı kenarı koydu. Hareketleri o kadar nazik ki sanki beni hiç kırmak istemiyor gibiydi. Saçlarımı köpükledi duruladı vücudumu lifledi ve bir süre o suyun altından hiç çıkmak istemedim o kadar güzeldi ki. Duş faslı bittikten sonra bana vücut havlusu verdi ve belime sandım göğüslerimi kalçalarımı kapattı. Banyodan çıktıktan sonra odaya döndüm ve yatağın üstüne oturdum Hilde elinde getirdiği kurutma makinesi ile yatağın yanı başında olan prize fişi taktı ve saçlarımı kurutmaya başladı. Ona ben yaparım dediysem de dinlemedi ve ısrarla ben yapacağım dedi. Kırmadım bende o kadar güzeldi ki çok mutlu hissediyordum.  Saçımı kuruttuktan sonra Hilde elinde ki yuvarlak şeklinde kutuyu açtı ve dört parmağını içine daldırıp beyaz katı bir karışım çıkardı. Kuruttuğu saçlarımı elinde toplayıp kremi boynuma sürdü ve yavaşça sıktı. Gerçekten boynum kopsaymış yani ağrısı o kadar fazla ki büyük ihtimalle ezilmiş olmalı. Hilde bir kaç dakika bu işleme devam ettikten sonra saçlarımı geri bıraktı ve ona gülümsedim yaptığı iyi gelmişti. Buda bittikten sonra Hilde'ye ne giyeceğimi sordum ve bana
"Ah kızım unutkanlığıma ver senin için bir kaç parça ayarladım ama aşağıda unuttum sen bekle ben hemen geliyorum." Dedi ve odadan çıktı. Her şey iyi hoşta ben gerçekten anlamıyordum biri benimle dalga mı geçiyordu? Yatakta oturup Hilde'nin gelmesini beklerken kapı açıldı Hilde geldi diye sevinirken O'nu gördüm.
Aras OVANLI.
Onun burada ne işi var. Daha doğrusu benim burada ne işim var.
"Kendine gelmişsindir umarım." dedi gayet sakin bir tonda. Bu adamın daha kaç farklı sesi vardı?
"Evet ama ben ne olduğunu anlamıyorum. En son o odadaydım sonrası yok yani hafızamdan silinmiş gibi."
"Bayıldın." dedi. Sadece bunu söyledi kısa ve öz. Şuan birçok kişinin hayalini ben yaşıyor olabilirim. Ünlü iş adamı yakışıklı, zengin olan Aras OVANLI ve ben. Onun yanındaydım ve onu canlı canlı görüyordum. Üstümde ki havluya baktı ve sonra gözüme. Ondan ikinci defa utandım. Biri adamı öldü diye ikincisi beni yarı çıplak gördü diye. Kafamı hemen ondan başka bir yere çevirdim. Ve kapı açıldı evet Hilde geldi sonunda. Hilde Ona dönüp
"Oğlum sen çık kızımın üzerini giydirelim sonra kahvaltıya ineriz." dedi ve Aras kafasını olumlu anlamda sallayıp dışarı çıktı. Hilde bir kaç parça kıyafet demişti ama iç çamaşırı bile vardı. Düşünmüştü beni güzel Hilde. Hemen bir iç çamaşır takımı alıp üzerime giyindim ve getirdiği kıyafetler arasından en uygun olan eşofman takımını seçtim ve giydim. Hilde bana gel işareti yaptığında çıkmamız gerektiğini anladım. Korkuyordum çıkmak istemiyordum olduğum yerde durdum ve Hilde bana "Kızım ben yanındayım ve olan her şeyden haberim var lütfen korkma sadece benimle gel." Dedi bu kadın iyilik meleği olabilir mi?
"Tamam ama lütfen yanımdan ayrılmayın lütfen." Dedim ağlamaklı olan sesimle. Hilde gülümsedi ve elimi tuttu. Sahi bu Hilde kimdi? Gerçekten çok merak ediyorum. Kafam allak bullak. Neyin içine düştüğümü kendim bile bilmiyordum ama çıkacaktım gözümü kararttım. Ah işte başımda bir aile olsaydı bunlar mı gelirdi. Aslında ailem vardı Anneannem Pervin. Oda Muğla'da fırsat bulduğum her an yanına giderdim. Dedem ben üniversite kazandığım yıl kalp rahatsızlığından dolayı vefat etti. Annemden sonra onu kaybetmek beni mahvetmişti çünkü Anneannem bana anne, dedem bana baba olmuştu. Zaten babamı tanımamıştım. Annemde ah annem başarılı ve akıllı bir kadındı bir kardeşim yoktu ve tek başımaydım annem bana her şey olmuştu. Her şey olmuştu evet ama birden hiçbir şeyde oldu. İnsanlar işte her şey olurken birden hiçbir şey olan bir sıfata bile bürünebilir. Ondan sonra ki yıllarıma devam etmek bana çok güç oldu. Anneannem ve dedem durumları iyiydi beni okuttular ve ben onlar sayesinde üniversite kazanmıştım ve bitirmek üzereydim benimle gurur duyarlardı. Acaba annem onun gibi bir meslek dalına sahip olacağımı biliyor muydu? Kesinlikle bilmiyordu o benimle ilgili ne bildi ki bunuda bilsin. Annem çok bencil bir kadındı ve her şey kendi için olsun isterdi benide böyle yetiştirdi ama ben onun gibi bencil biri olmayıp onun tam tersi bir kadın oldum. Onun gibi olursam herkese çok kötü davranırdım. Evet annem kalbi kırık bir kadın olduğu için herkese kötü davranıyordu. Annem psikolog olmasına rağmen herkesi anlardı ve anladığı üzerine insanlarla iletişim kurardı fakat yinede kötü davranırdı. Bende annem gibi olacaktım ama onun karakterinde olmayacaktım. Sahi herkesi anlamama rağmen annemi niye anlamıyordum? O benim en zorlu bilmecemdi ve ben çözerken hep kendimden bir şeyler veriyordum ama sonuç sıfır oluyordu. Neyse bunları kendimi iyi hissettiğimde yine düşünürüm kendimle savaşıma devam ederim. Şuan içinden çıkmam gereken başka bir durum var sakın olmalıyım. Beynimi ben kullanmalıyım beynim beni değil. Uzun bir hollden geçip merdivene ilerledik ve aşağı adımladık. Karşımıza iki ayrı kapı çıktı ve biz düz ilerledik evet burası mutfak. Oldukça geniş bahçeye çıkan kapının önünde 6 kişilik bir masa var. Bahçe demisken camekan ardından bile o kadar güzel ve canlı görünüyor ki bu manzara böyleyse diğer yerleri düşünemiyorum. O yani Aras OVANLI masanın başında oturuyor tabağına koyduğu yiyecekleri yiyordu. Bir taraftan da gazete ile uğraşıyor gayet sakin görünüyordu. Hilde Ona dönüp başıyla bir şeyler anlatmaya çalıştı benim bilmediğim bir dilde. Ve oturmamı işaret etti. Hilde oturdu bende yanına. Bana ne yiyeceğimi sormadan önümde ki tabağa kahvaltılık koymaya başladı. Bu ne şimdi gerçekten hiçbir şey olmamış gibi kahvaltı mı yapacaktık? Anlamam uzun sürecek galiba her şeyi anlayan ben bunu anlamıyordum bilmem kaçıncı bilmece. Hilde sepetten aldığı simiti bölüp elime uzatırken ona "Lütfen siz yiyin benim susama alerjim var ben yiyemem." dedim. O ve Hilde dönüp bana bakarken çekinmiştim yanlış bir şey mi söyledim? "Pardon kızım bilmiyordum." Ona gülümsedim. Ağlamak istiyordum ama kendimi tutuyordum. Bır keresinde annem alerjim olduğunu öğrendiğimiz zaman bana zorla susam yedirip ne olduğunu öğrenmek istemişti. Aslında kızmıyordum. Başka reaksiyon olduğunu öğrenmek istemişti. Çünkü arkadaşlarımla beraber sahilde oturup simit yemiştik. Bir süre sonra her yerim kaşınmaya başlamıştı. Umursamadım ama sonrasında vücudumun her yerinde kırmızı kırmızı noktalar çıkmaya başlayınca hastaneye gitmiştim doktor bunun alerji olduğunu söylemişti ne yediğimi falan sormuştu söylemiştim. Test yapmışlardı ve susamdan kaynaklı olduğunu eklemişti. O günden sonra hiç susamlı bir şey yiyememiştim. Annemde sadece alerji olunca bu belirtiler var mı yok mu diye yedirmişti bana. Birde kusmam oluyordu onun dışında bir sorun yoktu. O Hilde ve ben kahvaltı masasında oturuyorduk. Aras OVANLI kahvaltısını yapıyordu Hilde bile yiyordu. Bir tek yemeyen bendim. Hilde bana dönerek "Kızım beğenmediysen hemen başka şeyler hazırlayayım sana." Dedi ve ben utanmıştım. "Hayır efendim lütfen zahmet etmeyin her şey çok güzel görünüyor." Dedim Hilde emin olmak için gözümün içine baktı. Öyle bir baktı ki gözünde ki sıcaklığı hissettim anlık içime mutluluk doldu. O yine anlamadığım bir dilde yanımda ki Hilde'ye işaret yaptı ve Hilde "Afiyet olsun size." Deyip masadan kalktı. Evet şuan ikimiz kaldık. Cennet ve Cehennem gibi. "Ben neler olduğunu anlamaya çalışıyorum bana iyilik mi yapıyorsun kötülük mü?" diye sordum. Başını gazeteden kaldırıp bana baktı ve elinde ki gazeteyi bana uzattı. Ne yapmaya çalışıyordu bu? Gazeteyi elime aldım ve ne yapmak istediğine ya da ne demek istediğini çözmeye çalıştım. En başından göz gezdirdiğim sayfada tam orta kısmı dikkatimi çekmişti.
"Ünlü iş adamı Aras OVANLI sahibi olduğu otelin çıkışında kucağında taşıdığı kadınla akılları karıştırdı. Aşk hayatını hiç yansıtmayan OVANLI kollarında ki kadın ile nereye gidiyordu? Bu gizemli kadın OVANLI için ne ifade ediyor"
Yazıyordu. NE? Uzaktan çekilmiş fotoğrafımız gazetenin tam orta yerine kurşun gibi saplanırken okuduklarım karşısında dumura uğradım. Aras'ın kolları arasındaydım. Yüzüm görünmüyordu. Bayıldığımı söyledi ve beni taşırken bu fotoğrafı çekmiş olmaları gerekiyordu. Şok oldum sadece bir gün gazeteye böyle düşeceğim aklıma gelmezdi. Ünlü bir psikolog olarak düşebilirdim ama Aras'ın kolunda ki gizemli kadın iması beni şok etmişti.
"Evet artık gazetelere güzel bir açıklama yapma zamanı." Dedi. Ne açıklaması? Ne diyordu bu?
"Gizemli Kadının kim olduğunu herkes bilmek ister." Dedi ve gözümün içine baktı. Şimdi asıl soru
Ben kimim?

SİYAH SATIR (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin