ÖLÜM MÜ ? KURTULUŞ MU ?

121 2 0
                                    

Her şey kendinden evvel yazılır kendinden evvel çizilir. Olacak olanı düşündüğün ile değiştiremezsin. Başlamadan bir işi bitiremediğin gibi sana geleni de geri çeviremezsin. Öyle ya bazen kendine gelecek olanı kullanırsın. Gelmeyecek olana yapacağın bir şey kalmayacaktır. Bana gelecek ne olacak? Benden önce çizileni mi yaşayacağım? Yoksa geleni mi kendime göre yazacağım?

Bir kaç saat önce...

Yapacağım hamle beni bir şeye tâbi tutmak zorundaydı. Hangisini yapacaktım? Düşünmeden ben o tuşa basmıştım aslında.
"Alo 155."
Ses yok. Sesimi çıkarmıyorum.
"Alo?"
Şimdi ne olacak ne yapacağım. Kulağımda tuttuğum telefona benimle beraber Hilde'de bakıyordu.
"Çağrıyı boş yere meşgul etmeye devam ederseniz hakkınızda işlem başlatılacaktır."
İşlem mi? Hakkımda olan şey zaten başlamamış mıydı?
Kırmızı tuşa bastım.
Yapamadım neden yapamadım? Neden konuşup başıma gelenleri anlatmadım?
"Kızım?" Hilde sesleniyordu. Ne yaptığımı merak ediyor olmalıydı ama bende ne yaptığımı bilmiyordum.
"Alçin iyi misin kızım?"
Değilim Hilde bu soruyu görmezden gelmek istiyorum nasıl iyi olabilirim ki?
"Kızım ağrın mı var ne oluyor korkutuyorsun beni!" Oda benim baktığım boşluğa bakmaya başladı.
"Kızım neler oluyor lütfen bana cevap ver!" Veremiyorum ben kendim ile boğuşuyordum şuan. Yanıma doğru geldi ve dizlerinin üstüne çöküp ellerimi elleri arasına aldı.
"Yanlış bir şey mi yaptın kızım?" Anlamış mıydı? Yanlış mıydı yaptığım?
"Yapacaktım ama yapamadım." Durdu beni izledi. Ona döndüm bana bakıyordu o yumuşacık gözleri ile.
"Peki seni durduran ne oldu kızım?" Bilmiyorum beni durduran ne oldu. Tekrar başımı duvara çevirdim ve oraya bakmaya devam ettim. Beni durduran şey neydi? Ne için duruyordum?
"İçinden geçen şey nedir kızım bu önemli." Evet biliyorum önemli ama bende bilmiyorum. Gerçekten karışığım,karmaşığım. İçimden geçen şey ne? Hangi duyguya kapılıp böyle oldum? İşte şuan annem gibi olmaya ihtiyacım vardı. Onun yaşam sebebi soğukkanlı olmak. Benim yerimde annem olsaydı hiç düşünmeden yapardı. Annem bu yüzünden yıkılmıyordu. Asla içinde ki sese yer vermez mantığı ile bastırırdı her şeyi.
"Kek yapalım mı kızım sever misin?" Tekrar ona döndüm yüzüm gülmüştü. Severim elbette çok severim hemde. Başımı salladım Hilde'de o şekilde bana karşılık verdi. Yaralarım iyileşiyordu artık daha azını hissediyordum. Bileğim de ki iz umarım geçerdi o dikiş izini görmek istemiyordum. Hilde ile beraber masayı toplamıştık. Kendimi normal yaşantıma devam ediyormuşum gibi hissettim. Bulaşıkları bile beraber yıkamıştık. Bunları yaparken çok az sohbet etmiş onun harici konuşmamıştık. Ben kendi halimde o kendi halinde idi. Belki böylesi daha iyiydi. Sıkışınca hiçbir şeyi cevaplayamazdım. Benim için susmak kaçmaktı. Konuşmamak kaçışımdı. Ve ben iyi kaçıyordum. Temizlik işlerini hallettikten sonra çantama doğru ilerledim. O anlar aklıma geldi. Çantam temizlenmişti. Kan vardı o çanta da. Kendimi kurtarmak için onu kullanışım vardı. İçinde duran her şeyime tekrar baktım. Neden birine dokunulmamıştı? Cüzdanımı aldım param içindeydi kartlarım,kimliğim,Ege'nin fotoğrafı Tahir'in vesikalığı ve annemin fotoğrafı. Ama karışık konulmuştu. Çünkü yerlerini biliyordum. Cüzdan açılınca karşıma çıkan ilk Tahir'in fotoğrafı vardı sonra annemin ve en sonda Ege'nin vesikalığı. Yerleri değişmişti ilk başta Ege vardı sonra Tahir ve en sonda annemin fotoğrafı. Sanki mesaj gibi. Öyle anlıyordum genellikle her şeyi böyle anlama gibi bir sorunum vardı. Her şeyden bir şey çıkarıyordum. Eminim bunda da vardı hislerime güveniyordum. Sigaram ve çakmağım bile duruyordu. Çakmak benim için çok özeldi. Siyah mat renge sahip üstünde A.T şeklinde altın renkli kazımalı adım ve soyadımın baş harfleri yazıyordu. Tahir yaptırmıştı. Ondan başka çakmak kullanmıyordum. Sigaram bile azalmamıştı aynı bıraktığım şekilde duruyordu on iki tane. Paketi açtım ve içinden bir tane aldım. Hilde'ye döndüm.
"İçebilir miyim?" Hilde gülümsedi bana ve kolunu mutfak dolabına uzattı bir pakette kendisi çıkardı.
"İçebilir miyiz?" Diye beni düzeltti. Şaşırmıştım hiç beklemiyordum açıkçası.
"Dur kızım adetine göre gidelim bir kahve yapayım da karşılıklı içelim olur mu?" Bunu duymak beni o kadar mutlu etmişti ki. O kahve benim her derdimi unutmama yardımcı olurdu. Hevesle başımı salladım. Hilde geldiğim günden beri bana hep yardımcı olmuştu hiç desteğini esirgememişti. Hep arkadaşım gibi davranmış, kendimi yabancı gibi hissetmemem için elinden geleni yapmıştı. Onu görünce sebepsiz yere ısınmıştım ve onu sevmiştim çok. Masanın yanında onu bekliyordum o ise bize kahve hazırlıyordu. Karşımda duran bahçede içmek istiyordum ama bunu dile getiremiyordum.
"Kızım bahçede içelim mi kahvemizi?" İçimi okumuştu sanki.
"İnanır mısın Hilde içimden onu geçiriyordum. O kadar merak ediyorum ki orayı."
"Biliyorum kızım hem orada veranda var kocaman çok seveceksin eminim."
İçime huzur dolmuştu. Yağan yağmur bize şarkı olacaktı. Böyle şeylerle bile mutlu olabiliyordum. Fazlasını hiç istemezdim. İsteseydim de annem gibi olurdum. Bazen annem gibi olmak istiyordum bazen istemiyordum. Annemin bazı huylarına ihtiyaç duyuyordum.
"Nasıl içiyorsun kızım?"
"Siz nasıl içerseniz bende öyle içeyim yormayın kendinizi lütfen." Sade içiyorum ama ona bunu diyemezdim belki kendisi şekerli seviyor neden benim için zahmete girsin ki. Acaba Aras kahvesini nasıl içerdi? Durduk yere neden bunu düşündüm ki ben şimdi. Sahi ne yapıyor? Eve ne zaman gelecek onu görecek miyim? Görsem bile pek bir şey ifade etmiyordu. Aynı yerde herkes farklı role sahipti. Ben hâlâ kim olduğumu bilmiyorum. Katil? Gizemli kadın? Alçin? Kimim ben? Hayata gelme sebebi mi bu şekilde mi öğreneceğim? Ama böyle bir şey öğrenmem mümkün değil. Bana daha somut şeyler gerekiyor, anlayacağım çözüm üreteceğim somutluklar. Bu durumda yapabileceğim pek bir şey olmayacak çünkü hep elimi kolumu bağlı tutan şeyler olacak olmaya da devam edecek. Şu son günlerde hayatım tepetaklak olmuştu. Okulum, arkadaşlarım,evim her şeyim değişmişti. İlk ben değişmiştim. Bu günler olmadan önce ki hayatıma geri dönecek miyim? Dönsem her şey aynı olacak mı? Bu soru kazanında daha çok yanacağım.
"Kızım hadi çıkalım." Hilde'nin sesine döndüm elinde bir tepsi tutuyordu. Ne çabuk hazırlamıştı öyle.
"Dalmışım farketmedim kusura bakmayın lütfen. Ben alayım mı?"
"Olur mu hiç öyle şey kızım. Düşünüyordun kara kara bozmadım seni hiç." Güldü ve tepsiyi elime uzattı. Kahveler harika görünüyordu. Yanında su ve çikolatalar vardı. Ya sade yapmıştı kahveyi ya da gerçekten şekeri çok seviyordu. Bahçeye çıkan cam kapıyı açtı Hilde ben arkasında duruyordum. İlk önce o çıktı ardından ben çıktım. Yüzüme vuran o güzel toprak kokusu. Yağmurun en sevdiğim kısmı da böyledir aslında. O kokusu. Sadece kendine aittir başka kimse buna sahip değil bu yüzden de çok seviyorum. Çok şiddetli değil keşke daha fazlası yağsa. Her yer böyle güzel kokmaya devam etseydi. Ayağım da ki ev terlikleri bu ambiyansa ait değildi fakat Hilde'de benim gibi ev terliği ile çıkmıştı. Yavaş yavaş yürüyüp bunun tadını çıkarmak istiyordum. Sağıma döndüğümde o büyük kapıyı görüyordum ve bir çok koruma vardı sanırım. Neden bu kadar çok vardı ki? Bir güvenlik yetmiyor muydu? Korumalardan biri ile göz göze geldik. Öyle sert görünüyordu ki gözlerimi geri çevirmiş Hilde'nin yanına doğru yetişmiştim. Biraz daha yürüdüğümüz de ise gördüğüm manzara karşısında şok olmuştum. Veranda diye bahsettiği yer resmen ev odası gibiydi. Taş zeminin üzerinde iki tane koltuk, onların karşısında dört kişilik bir yemek masası, ortasında koca bir sehpa, yer minderleri ve şöminesi vardı. Çatı kısmı tahtadan oluşuyordu ve çatıyı tutan kısımlar ise benim boyumun yarısı kadar olan taş betonlara sabitliydi. Koltukların yanı çiçek doluydu. Yüzümde ki şaşkınlığı gizleyemiyordum. Hilde'de farketmiş olmalı ki kahkaha atmıştı bana bakarak.
"Kızım çok güzel değil mi beğendin mi?" Beğenmek ne kelime bayıldım gerçekten.
"Evet gerçekten çok büyüleyici." Biraz daha ilerledikten sonra verandanın girişine ulaşmıştık. Hilde tepsiyi elimden almış orada ki sehpanın üzerinde koymuştu. Ben ise etrafa bakıyordum. Yağmuru hissediyordum. Sağıma döndüğüm de ise yine şok olacağım bir görüntü çıkmıştı ortaya. Kocaman bir havuz ama öyle sıradan değildi. Biraz oraya doğru ilerledim. Havuzun orada tahta zemine yapılan şezlonglar,küçük masalar vardı. Oraya aynı tahta zemine sahip merdivenler çıkıyordu. Harikaydı laf olsun diye demiyordum gerçekten harikaydı.
"Kızım gel kahvelerimiz soğuyor." Döndüm ve Hilde'nin yanına gittim. Koltukta oturuyordu ve bende yanına oturmayı tercih ettim. Kahvesine uzandı ve eline aldı bende aynı onun yaptığı gibi kahve fincanını aldım bol köpüklü idi ve çok güzel görünüyordu. Yudumladım hemen. Sade yapmıştı. Yüzüm güldü istemsizce.
"Sende mi böyle seviyorsun kızım?" Ona döndüm.
"Evet kahve dahil her şeyi sade severim şekersiz." Sonradan eklenen şeyleri sevmezdim doğasını bozardı. Mesela kahve şekersiz sevmemin sebebi bu kahve böyle yapılmıştı şeker ilave ederek onun yapılışını bozmak istemiyordum. Asıl halini seviyordum.
"Tahmin etmiştim kızım böyle sevdiğini belli oluyordu."
"Nasıl tahmin ettiniz?" Merak etmiştim nereden anlamıştı ki sevdiğimi?
"Kendin gibi oluşundan diyelim."
"Nasıl yani?"
"Sende böyle sadesin kızım hiçbir şeyin yok. Olduğun gibisin kendini göstermek için üstüne eklediğin bir şey yok. Dümdüz sensin bende bunu seni ilk gördüğüm an anlamıştım. Bu yüzden de sana çok ısınmıştım güzel kızım." Ah ne güzel söyledi öyle. Bunu dış bir gözün söylemesi ayrı bir güzellik katmıştı cümlesine. Seviyordum insanların benim hakkımda böyle düşünmesini. Evet doğruyu söylüyordu Hilde. Aynı kendim gibiydim. Kendime eklediğim ya da kendimi göstermek için üstüne koyduğum hiçbir şeyim yoktu. Olduğum gibiydim hep. Annem bu huyumdan da şikayetçi olurdu. İnsanlar seni zor çözsün derdi ama ben hemen ilt etapta çözülen kişiydim. Sahi anneme göre nasıl biri olmam gerekiyordu? Kahveyi bile böyle içmemi tuhaf bulurdu. Hep kendince söylenirdi bana.

SİYAH SATIR (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin