YENİ YARALAR

68 0 0
                                    

Geldiğimiz andan itibaren zerre konuşmamış,birbirimizin yüzüne bile bakmamıştık. Aras eve iki gün boyunca hep geç gelmişti. Bugün üçüncü günümüzdü.

Saate baktığım da 20.11'i gösteriyordu. Ve ben bu üçüncü günde masaya koyduğum ikinci tabakla beraber tek başıma yemek yiyordum. Büyük sessizlik içersinde ayrıldığımız Muğla'dan büyük anneme yine aynı sessizlik ile bir şey demeden ayrılmıştım.

Aras dediklerini yapacak mıydı düşünmeden edemiyordum. Türlü türlü senaryo kurduğum kafam buna anlam veremiyordu.

Belkide verilen en büyük ceza sessizlik olurdu. Sessiz bir insanın seni nereden vuracağını asla bilemezdin. Bende şuan bu sessizlik nerede patlak verecek onu düşünüyordum.

Dönerken konuşmadık,eve girerken konuşmadık, Muğla'da konuşmadık. Sadece büyük anneme açıklama yaptık ve sonrasında çıkıp geldik.

Dediğim gibiydi ben ondan gidememiştim. Oda benim gitmeme müsade etmemişti. Fazla tanınan biri olduğu için mi beni yanında tutuyordu? Birine bir şey derim birine bir şey gösteririm diye miydi?
Herkesin iş adamı sandığı Aras Ovanlı'yı gerçek anlamda gördüğümü söylememden mi çekiniyordu?
Çekinseydi öldürürdü?

İki gün boyunca yaptığım şeyi yapıp,yediğim tabağı yıkadım boşta kalan tabağı ise masanın üzerinde bıraktım. O varmış gibi davranıyordum ama Aras yoktu.

İçeriye geçtiğim de ise etraf kadar sessiz olan bünyem beni yormaya başlamıştı. Koltuğa oturduğum da sessizliğin daha çok üzerime geleceğini anlamıştım.

Ayağa kalktığımda daha fazla dayanamayacağımı anlayıp kendimi tek çırpı da salonda bulunan camekanın önüne attım. Tek seferde sola doğru çektiğim camdan dışarı fırladım. Akşam saatiydi serindi. Muğla sıcaktı oranın kışı yoktu ora hep yazdı. Ama ben şuan Istanbul'dum bende her şey vardı.
Ben İstanbul'dum kalabalıktım ama tektim.

Bahçede ki veranda da kollarımı bedenime sarmış vaziyette oturuyordum. Anlam veremediğim bir çok konu oluyordu. Mesela okuduğum zamanların bana kattığı bir çok ilkesi vardı ama şuan o ilkeler yerde duran çimler gibiydi. Duruyordu ama bir şeyi göstermiyordu. Duruyordu ama bir eylemi yoktu.

Sıkışan ruhumu elime alacak olsaydım ilk önce onu boğan elleri üzerimden atardım. Atamayacak olursam eğer daha çok sıkmalarını ve buna bir son vermelerini isterdim.

Etrafa bakındığım da çevre de bir tek kişinin bile olmadığını farkettim. Ayağa kalkıp daha dikkatli baktığım da gerçekten de kimsenin olmadığına emin olmuştum. Ama bu çok saçmaydı bura Aras'ın evliydi,bura kaleydi. Yavaş yavaş yürürken etrafa bakmaya devam ediyordum. Rüzgarın sesi dışında tek bir ses işitmeyen kulaklarım bana çoktan korkunun sinyallerini ulaştırmıştı.
Teklik her zaman ürkeklikti.

Hemen içeriye geçip camı sonuna kadar çektim. İçimden bir ses tek oluşumun sonunun iyi olmadığını söylüyordu. Önceden evde tek kaldığım da en ufak şeyden bile korkmayan ben,şuan tek olmaktan korkuyordum.
Mutfağa ilerledim ve orada ki camekanı da çekip kapattım.

Aklım izlediğim korku filmlerine gidiyordu. Tek kalan kadının evine giren yabancı bir misafirin olacağını düşünüyordum. Kadın her yeri kapatıyordu ama o yabancı, kadının bilmediği bir açığı bulup kadını yakalayacaktı.

Dış kapıya ilerledim kilitleyeceğim bir anahtarın olmadığını farkettim. Geri mutfağa döndüm ve masanın üzerinde duran telefonumu aldım. Saat 21.00'dı.
Telefonumu da alıp merdivenlere doğru adımladım. Neden bu denli ürktüğümü anlamamıştım,belkide gerçekten kafamda saçma sapan şeyler kuruyordum.

SİYAH SATIR (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin