SAHNE

419 9 0
                                    

Kalp kırılınca kaç parçaya ayrılır? Bir iki üç? Belki sonsuz. Sahi benim kalbim kırılınca kaç parçaya ayrılıyor? keşke bir defa olsun saymayı deneseydim belki kırılan parçaları ona göre yerleştirirdim eksik olanı doldurmayı denerdim. Ama bunu bir tek ben yapacağım benden başka kimse o boşluğu doldurmaz ki. Bazen çok güzel rüyalar görüyorum anlamına bakıyorum her şey yolunda ama kötü tarafı onu sadece uyuyunca görüyor olmam. Neden bilincim yerindeyken öyle güzel şeyleri görme şansım olmuyor? Bu hayatın bana getirdiği sınavın kaçıncı sorusu? Sınav kağıdını bile görerek yapıyoruz bildiğimiz şeylerden dolayı o kağıdı dolduruyoruz ama ben neden bilmediğim her şeyi biliyormuşum gibi yapmak zorunda kalıyorum? Öğrenemiyorum öğretmiyorlar .. Belki biri kalemimin ucuna dokunsa sayfaları bile dolduracak bilgeliğe sahip olurum neden o fırsatım hiç yok ? Ben sadece asla cevabını öğrenemeyeceğim soruları sorarım ve kimsede bir iyilik yapıp bana cevap göstermez. İşte hayatın bir bilmediğim sorusu daha çelişki üzerine yaşamak. Bunu yazarken bile çelişkiye düşmek. Neyse belki bir gün cevaplanır biri belki biri bu çelişkili duygularımı sorularımı giderir. Sahi onu yapacak biri gerçekten var mı?

🪄

Gözlerimi açtım. Kurşun? Kurşun bana gelmemişti. Yaşıyorum. Evet yaşıyordum. İlk defa ölmediğim için sevinmiştim şaka gibi hep ölmeyi denerken bu sefer ölüm beni denedi şuan olmaz der gibi.
"İlk şansını kullandın ikincide şanslı olamazsın. Sahi şans senin gibi bir kız için şuan oldukça uzakta. Burada olduğun her an şans senin hep uzağında."
Sesin sahibi. Gerçekten bu adam kötü adam mı? Gözlerimin önüne gelen saçlarımı arkaya attım. Elbisem gerçekten karşımda ki dört adam karşısında ona sunulan ateşli meyve tabağı gibi. Kenarı yırtılmış bir askısı omzuma düşmüş göbek tarafımda iğrenç bir leke. Yüzüm ne halde bilmiyorum bile. Ayakkabım ah elbette oda rezilliğimin diğer bir parçasına ek olarak bant tarafı kopuk topuğu yamuk. Gerçekten rezillik.
"Abi bırak bu o şerefsizin bize gönderdiği diğer köpekler gibi sıkalım kafasına haline bak zaten acınası durumda bunu neden seçtiler anlamıyorum"
Köpek?

"Konuş!"
Yutkundum ve boğazımı temizledim artık ne olacaksa olsun şuan umrumda değil korktum yeterince. Kendime gelme ve öğrendiklerimi uygulama zamanı.
"Bakın siz kimsiniz bilmiyorum. Bilmekte ister gibi bır halim yok. Ajan değilim ayrıca madem o kadar çok ajan tanıdınız bu kadar amatör birine düşecek kadar saf erkekler değilsiniz sanırım" dedikten sonra kendimle gurur duydum aferin kızım su gibi aktım durdum.
"Abi kız haklı galiba"
"Taha kes sesini ne haklısı bizi manipüle etmeye çalışıyor ahmak mısın amınakoyayım?!?"
O sesin sahibi. İşte şimdi onun gözüne bakma cesareti geldi. Hasiktir! Ben ben bu adamı tanıyorum!
Aras OVANLI
Şaka gerçekten şaka. En ünlü iş adamı Aras OVANLI şuan karşımda ve benim karşımda.
"Bak küçük kız gözlerinden neler geçtiğini okuyorum ama gerçekten çok sıkılmaya başladım ben!!"
"Abi kızın çantasına bakıldı dinleme cihazı yok odaya alırken de üstünü tarattık yine rastlamadık. Çantasında silah vb şeylerde yok. Cüzdanını aldık kimlik sorgulama işlemi yapıyoruz."
"Gerçekten bir kadının çantasını açıp kurcaladınız mı ? Haha siz böyle güçlü adam mı oluyorsunuz şimdi?" Alayla güldüm çünkü komikti. Bende ki cesarete şuan hayranım. Bütün gözler üstüme geldi ve gerildim doğrulmayı denedim ama ancak boynumda yeni hissettiğim ağrıyla hafif bir şekilde inledim. Başımı çevirmek isterken çenemde hissettiğim o el ile başım geriye doğru yatırıldı. Ben sanırım bir koltukta oturuyordum.
"Bizimle dalga geçecek bir duruma sahip olduğuna nasıl inanıyorsun?" Sessizce konuştu. Ah bu ses tonu ne kadar güzelmiş. Çenemi sıkan eli çok sert değildi ama canımı acıtıyordu. Kafamı güçlükle kaldırmayı denediğimde o an göz göze geldik işte. Kirpikleri ayrı ayrı sanki tek tek yapılmış gibi. Gözleri. Gözleri işte benim kenetlenip kaldığım tek şey. Kahverengi demek istiyorum değil. Evet buldum toprak rengi tam ortasında bu renk eminim benimki gibi ışığa çıkınca rengi açılıyordur. Bu toprakta bir filiz gibi yetişip büyümek isterdim.
"Yeterince zaman kaybettik ve ben zaman kaybetmeyi hiç sevmem küçük kız oyunun bitti mi?"
"Ne oyunundan bahsediyorsun anlamıyorum bak kes şu saçmalığı ve bırak beni derhal!" Sesim çenemde ki elinden dolayı boğuk çıkmıştı ama beni duydu.
"Ben bu tarz konuşmaları hiç sevmem küçük kız"
Küçük kız?
"Neden beni bayılttınız?" Sorabildiğim tek soru buydu neden?
"Gerçekten sen benim sabrımla oynuyorsun bak!?!" Bağırdı. Ah hadi ama az önce ki sesi gayet iyiydi bu neydi şimdi?
"Abi Ümit ölmüş"
Ne? Allah'ım lütfen benimle alakası olmasın lütfen çünkü o Ümit denilen kişi ile beraber bende öleceğim sana yalvarıyorum benimle ilgisi olmasın.
"Evet küçük kız Ümit'in ardından gitme vakti"

SİYAH SATIR (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin