(İyi okumalar bebeklerim 🖤✨)
Han yaklaşık bir ay kadar bekledi. Belki de kendi yazmalıydı ona. L.Know unutmuş olabilirdi yazmayı. Konuştuklarını, onu gördüğünü bile unutabilirdi.
Ama yazamıyordu. Eli ne zaman mesaj kısmına gitse, çok meraklıymış gibi görünmekten, onun özeline bu kadar düşkünmüş gibi davranmaktan korkuyordu. Bir cümle yazacak olsa, hemen ardından silip telefonu kapatıyordu.
Tanıştığı yazarı "Sessiz Kalem" olarak kaydetmişti. Çünkü gerçek adını da bilmiyordu. Onun hakkında ne kadar bilgi bulmaya çalışırsa çalışsın, onu tanıyamıyordu. Çünkü tanımak uzaktan yapılan, herhangi bir araştırma sonucu ortaya çıkmazdı.
L.Know ise bir süredir ne yazması gerektiğini düşünüyordu sadece. Her gece, not defterinin bir kısmına küçük notlar alıyordu.
"Kime bu yazılar? Bu duyguları nereden alıyorum?"
Bu soru başlığı altında bir çok cümle yazmıştı ama toparlamakta zorlanıyordu.
Aslında asıl konu bu değildi. Ona açılmaktan çekiniyordu. Belki de en zaaf noktasından sormuştu.
Saat gecenin 23:56'sında içine bir cesaret geldi genç yazarın. Belki de kötü bir şey yapmamış olacaktı. Sadece birinin sorusuna cevap verecekti altı üstü.
Telefonunu çıkarıp not defterini kucağına aldı ve yatakta geriye yaslandı. Saçlarını her zamanki gibi geriye doğru eliyle taradı ve mesaj boşluğuna yazmaya başladı.
"Yazmıyorum bu yazıları isimli şahıslara.
Ben kiminin hayalini, kiminin gerçeğini yazıyorum.
İnsanlar ne almak istiyorsa, onu alıyorlar benden.
Benim bu yazılarım isimsizlere.
Mutluluğu yaşayamayanlara,
Sevgisini gösteremeyenlere,
Hayatında aşkı tatmaktan uzak kalanlara.
Bir de kuytu köşelerde birilerinden ses duymak isteyenlere."Biraz düşündü elindeki telefonun başında. İlk soruya az çok yanıt vermişti. Bu yeterli gibiydi. İkinci soru daha çok kendi düşüncelerini içerdiği için bu kısma ne yazsa bilemiyordu ama doğaçlama yapmaya karar verdi yine.
"Ben bunları yazarken bir şahsa olan aşkımdan bahsetmiyorum. İnsanlar öyle anlıyor olabilir. Ama benim kendi içimi dökmek istemem, çok farklı bir şey. Benim istediğim bir aşk değil. Platonik olduğum birine yazmıyorum bunları. Benim umudum mutluluğu yakalamak. Hayatta birilerinin yüreğine dokunmaya cesaret etmek. Ama evet, elbette sevdiğim insan olmuştur. Bu, yazılarımdan bağımsız. Benim hayallerimdeki hayat, coşkulu, tek bile olsam mutlu olabilmek. Rahat bir nefes alarak korkularımı bitirmek."
"Sorduğun soru için teşekkür ederim. Şimdi birine söylediğim için daha rahat hissediyorum."
Mesajı gönderdikten sonra telefonu kapatıp ellerini yumruk yaparak gözlerini yumdu. Kalbi hiç olmadığı kadar hızlı ve düzensiz çarpıyordu.
Sağ tarafındaki komodinin üzerinde bulunan bardaktan büyük yudumlarla su içti. Derin bir nefes aldı ve telefonun kilit ekranını kontrol etti. Saat 12.30' a geliyordu. Kim bilir ne zaman görüp yazardı. Çoktan unutmuş bile olabilirdi.
Günün yorgunluğu ile gözleri yavaştan kapanırken bir bildirim sesi duydu. Hızlıca telefonu açıp ekrana baktı.
"Yarın saat 16.00 Han Nehri yanındaki kafede görüşelim. Sorun olmayacaksa tabi."
Şok olmuştu. Han anında cevap yazmış hatta onu bir kafeye davet etmişti. Telefonu tutan elleri sarsılırcasına titriyordu. Telefonu yatağa bırakıp ayağa kalktı ve mutfağa gidip dolaptan bir bardak daha su doldurdu. Soğuk suyun içini rahatlatmasını umuyordu ama olmamıştı. Bu sefer soğuk terler dökerek tezgaha yaslandı ve mesajı tekrar aklından geçirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Can Hear U || MinSung
FanfictionBu gürültülü hayatımda kendi sesimi duyamıyorum ben. Ben seni duyuyorum Minho... Ben sessiz çığlıklarını görüyorum. Beni tamamlayan, boşluklarımı dolduran tek kişi sensin Han... ----- Angst değildir ama sonuna kadar ağlatır . Dram içerir ama mutlu...