(İyi okumalar nilüfer çiçeklerim. Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen~)
-Han-
Onun o gülerken kısılan gözlerini görmek çok hoşuma gidiyordu. Evet, belki de bu onu ikinci görüşüm olacaktı ama sanki son görüşümmüş gibi uzun uzun o mutluluğunu izlemek istemiştim.
Bana hayatını anlattı kaleminin mürekkebini kağıtlara dökerek.
Ben soruyordum, o yazıyordu.
O her yazdığında içimden bir parça kopuyordu.
Fırtınalar esmişti zihnimde, nasıl olabilirdi?Böyle bir insana nasıl kötülük edilirdi?!
Düşünüyordum ama asla yanıtını alamıyordum. Çünkü bir yanıtı yoktu.
Minho'nun dili kalem, sesi o defterdeki, yazdığı yazılardaki dokunaklı satırlar olmuştu. Nasıl nefret edilirdi böyle bir adamdan? Kimin aklından geçerdi, hangi densizdi ona böyle davranan?
Ailesinden küçük yaşta koparılan bir adamdı. Sırf konuşamıyor diye yuvaya verilmişti daha 5 yaşındayken. İlkokulu, ortaokulu, lisesi hatta üniversitesi sessiz bir karanlık içinde geçmişti.
Elinden tutacak bir zeytin dalı, bir gül dikeni bile bulamamıştı.
Hani olur ya, gülün dikeni derinize saplansa da tutmaya devam edersiniz, onun bu şekilde acıyla, sıkı sıkı sarıldığı tek şey bu küçük defteriydi.
Dayanamıyordu. Her yazdığı cümlede giderek eli yavaşlıyor, gözleri dolarken kendini tutmak için zorlanıyordu.
Kahvemizin buzları çoktan erimiş, gece yıldızlarını bizim üzerimize örterken hala yazıyordu.
İlk kez kendi hayatını birine anlattığını söyledi bir ara. Gözlerinden yaşlar dökülürken...
Sakinleştirmek istesem de yapamadım çünkü buna ihtiyacı vardı. Birilerine içini dökmeyi o kadar istemişti ki zamanında, cesaret edememişti.
Kendimi dünyanın en şanslı insanı olarak gördüm onun hayatında bir anı portföyünün parçası olduğum için.
Sessizce ağlıyordu.
Bir süre sonra yazı yazmayı da bıraktı. Sadece kolunu masaya, alnını da kolunun kenarına yaslayıp ağlamaya devam etti.
Derin bir nefes alırken ciğerlerimin yandığını hissettim ve yavaşça kollarımı omuzlarına sarıp çenemi omzuna yasladım hafifçe.
"Rahat bırak kendini Minho."
Yazı yazdığı defter yaprakları gözyaşlarıyla ıslanırken hafifçe başını salladı ve titrek bir nefes aldı.
Tanrı ondan o güzel sesini almıştı belki ama ona öyle güzel bir kalem vermişti ki, o ağlarken onu okuyanlar da ağlıyordu.
Dolan gözlerimle gökyüzüne bakıp dudaklarımı ısırırken böyle düşünüyordum. En son kitabından bir kaç satır şiiri geldi aklıma. Acı bir gülümseme bırakıp mırıldandım onun sırtını okşarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Can Hear U || MinSung
FanfictionBu gürültülü hayatımda kendi sesimi duyamıyorum ben. Ben seni duyuyorum Minho... Ben sessiz çığlıklarını görüyorum. Beni tamamlayan, boşluklarımı dolduran tek kişi sensin Han... ----- Angst değildir ama sonuna kadar ağlatır . Dram içerir ama mutlu...