(İyi okumalar nilüfer çiçeklerim 🌸❤️ vote ve yorum atmayı unutmayın lütfen~)
-MİNHO-
O, beni öylece özlediğini söylerken benim elimden gelen tek şey onu sıcak tutmaya çalışmaktı ve bu beni çaresiz hissettiriyordu.
Bir kalem alıp ona yazacak kadar vaktim yokmuş gibi hissediyordum. Zaten kapalı gözleri öyle yorgundu ki açmasını istemek bencilce olurdu ama uyanık kalmalıydı.
Sağ elimi alnına götürüp sıcaklığına baktım, yanaklarına inip elimi çektim.
Yok, ev elbette sıcaktı ama yeterli değil gibiydi.
Yanına oturup battaniyenin yarısını kendi omuzlarıma aldım, bu şekilde ikimiz de battaniyenim içine girmiş olduk.
Isınması için kollarımın arasına aldığım bedenine ellerimi sürtüp tenini ısıtmaya çalıştım. Ellerini tutup ovalarken gözlerini araladı.
Hala nefesi soğuktu ama bir kaç dakika sonra yavaş yavaş kendine gelirken tekrar ısısını kontrol ettim.
"Minho-ya..."
Cevap verememenin mutsuzluğu ile dudaklarımın içini kanatma pahasına ısırırken saçlarını okşadım.
Neden gelmişti gecenin bu saatinde, elleri, ayakları donarken? Hem de yürüyerek.
Sorun neydi bilmiyordum. Ama bilmeyi hiç bu kadar istememiştim.
Ilık bir duş alsa soğuk yanığından kurtulmuş olacaktı ama tamamen kendine gelmekte zorlanıyordu. Hala ayakları soğuktu.
Sanki kendine bir ceza vermiş gibi hissettim. Sonra pes etmiş de, dayanamayarak benim kapımı çalmış gibiydi.
Geleli yarım saat anca olmuştu ama o kadar endişeliydim ki daha fazla beklemek istemiyordum.
Battaniyeyi açtığımda tekrar bir şeyler sayıklamaya başlarken dikkatlice onu sırtıma aldım.
Odadan çıkıp banyoya girdiğimde yavaşça küvetin içine bıraktım onu. Hissettiği soğuk tenindeki soğuktan daha azdı ama yine de titremişti. Banyo da sıcaktı oysa.
Aralık gözleri beni izlerken suyu açıp fıskiyeyi ondan uzakta tutarak sıcaklığını ayarladım aparatın. Ilık bir su istiyordum, sıcak yaparsam teni ani sıcaktan yanardı bu sefer de.
Suyu kenara bırakırken üstündeki kıyafetleri ne yapacağım diye düşünüyordum.
Üzgünüm Han ama Hyung'unu dinleyip soyunman gerekecek.
"Bana puding yapacak mısın?"
Yapardım, yapmasına ama bu saçma sorular nereden geliyordu acaba?
"Beraber sahile gideriz değil mi Hyung? Jeju'ya gidelim."
Sorduğu anlamsız soruları bilincinin bulanık olmasına bağlıyordum. Kesinlikle sarhoş olmadığına emindim. Çünkü içki içseydi bu kadar üşümezdi. Alkolün sıcak tutan bir etkisi vardı gerçekten. Ayrıca bana neden bir anda Hyung demişti ki? Tuhaf davranıyordu.
Küvetin içine bir ayağımı sabitleyip eğildim ve üstündeki trikoyu çıkardım nazikçe.
"Üşüyorum!! Hyung ya!!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Can Hear U || MinSung
FanfictionBu gürültülü hayatımda kendi sesimi duyamıyorum ben. Ben seni duyuyorum Minho... Ben sessiz çığlıklarını görüyorum. Beni tamamlayan, boşluklarımı dolduran tek kişi sensin Han... ----- Angst değildir ama sonuna kadar ağlatır . Dram içerir ama mutlu...