(İyi okumalar nilüfer çiçeklerim)
Şarkı Önerisi: Lee Know: Limbo
.
.
.
.
.
.Minho, kollarında uyuyan bedeni sabaha kadar izlemek istemişti. Göz kapaklarına düşen ağırlık buna engel olsa da, gecenin geç saatlerine kadar parmaklarını onun siyah inci saçlarından ve öpücüklerini de onun güzel yüzünden eksik etmemişti.
Sabahın geç saatlerinde uyandıklarında onu kaldıran Jeongin'in araması olmuştu.
Minho hafif vuran baş ağrısı ile telefon ekranına baktı. Bir de saate.
Saat 12'yi geçmişti.
Derin bir nefes aldı ve telefonu kapattı. Şuan gerçekten onunla uğraşmak ve gününü mahvetmek istemiyordu.
Tekrar uzandığında Han'ın gözlerini açtığını gördü.
"Günaydın bulutsuz gökyüzüm."
Minho gülümseyerek onun çatlak sesinin verdiği hisle burnunu öptü.
"Günaydın yıldızlı gecem."
Han kıkırdarken pikeyi yüzüne doğru çekti. Karşısındaki yakışıklı ise pikenin içine girerek yüzüne yaklaştı ve kollarını sıkıca ona sardı.
Derin bir öpücüğün ardından ayağa kalktığında havlu aldı omzuna.
"Banyoya gidiyorum."
"Beni de bekle."
Han küçük sincap yüzüyle tatlı bir şekilde bakıp yataktan çıktı ve ona doğru koştu.
Beraber banyoya girdiklerinde Minho onu duşakabine soktu ve suyu ayarladı.
Han hala ona bakarken kalbinin sesini kulağında hissediyordu. Sanki dün gece en güzel rüyasını görmüştü ama hayır, başrolü karşısında kanlı canlı duruyordu.
"Minho-ya, ben hala dün gecenin yaşandığına inanamıyorum biliyor musun?"
Minho gülerek onun saçlarını karıştırdı.
"Ağrın var mı?"
"Hayır, tuhaf bir şekilde sadece... Hafif bir sızı var o kadar. Öyle nazik davrandın ki~"
Aslında şaka yapmıyordu. Gerçekten, ateşliydi ama Han'a her dokuşunda bir yumuşaklık vardı.
Han duş başlığını alarak onun uzun saçlarını ıslatırken uzun olan gözlerini kapattı. Minho'nun her hali Han'ın hoşuna gidiyordu.
Ciddi anlamda kalbi, evi yanıyordu.
Kısa süren bir duşta birbirleriyle flörtleşmeye devam ederlerken Minho onun beline de bir havlu sardı ve omuzlarındaki, boynundaki izlerde gözlerini gezdirdi.
Odaya girdiklerinde Han aynaya baktığında elini yine o izlere götürdü.
"Sence dün gece çok gerçek değil mi?"
Minho onun arkasında havluyla saçlarını kurularken aynadan işaret etti. Han'ın nefesi kesilmişti.
"Kesinlikle."
Han onun dolabını açtı ve giyecek bir şeyler aradı. Ofise giderken dün geceki gibi giyinemezdi.
Üstüne koyu kırmızı bir hoodie aldı ve altına da siyah bir kargo pantolon geçirdi. Bugün sportif olmak istemişti.
Minho da saçlarının üst kısmını tokayla bağlayıp kahverengi bir kazak ve siyah bir kot giydi.
"Her zaman bu kadar yakışıklı olmak zorunda mısın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Can Hear U || MinSung
FanfictionBu gürültülü hayatımda kendi sesimi duyamıyorum ben. Ben seni duyuyorum Minho... Ben sessiz çığlıklarını görüyorum. Beni tamamlayan, boşluklarımı dolduran tek kişi sensin Han... ----- Angst değildir ama sonuna kadar ağlatır . Dram içerir ama mutlu...