Sonunda kavuştuk lavantalarım, papatyalarım!!! 🌸
Hepinizi çok özledim. Ve bu özlemimi çok uzun tutmak istemiyorum. Bu yüzden bu bölüm 40 okuma olduğunda yeni bölüm atacağım. Bu kadar uzun sürede 50 okuma olması üzücü ama sorun değil.Ben sizi beklerim, siz de beni beklediniz. Teşekkür ederim. İyi okumalar bebişleeerrr~~~~💋❤️
§~§~§~§~§~§~§~§~§~§~§~§~§~§~§~§~§~§~§~§~§~§
Şarkı önerisi:
"Bu kalabalık içinde
Yapayalnız hissetmektense
Dünyanın bir ucunda
Tek başımayım."Gördüğünüz bu karanlık sokaklar benim.
Duyunca korktuğunuz o ayak sesleri benim!
Geceler bana ait, ve bu gece eceliniz de benim!Simsiyah giydiği ince trikonun üzerindeki mat deri ceket, Minho'yu gecenin soğuğundan koruyamıyordu. Arabanın farları yüzüne şeytani bir ışık gibi yansıyordu. Üssün önünde ekibin toplanmasını bekliyordu.
-Geldik geldik.
Bangchan'ın planını devreye sokmuşlardı çünkü Jessi denilen kadın şuan dünyanın bir ucunda, Amerika'nın Florida eyaletinde keyf-i sefa yapıyordu. Kimse de bu zahmete girip onu keyfinden ayırmak istemedi.
"Kadının kendisi harcanacak para kadar değerli değil bir kere" demişti Seonghwa birkaç gün önce.
-Hazırsak harekete geçiyoruz.
Herkes yerine yerleşince Bangchan komutayı ele alıp arabayı sürmeye başladı.
Jisung, gözünü ön pencereden ayırmayan Minho'nun kulağının önüne gelen bir saç tutamını düzeltti.
Minho yutkunurken çenesi kasılmıştı. Gözlerini bir anlık iki avucunun arasında sıkıca tuttuğu polis silahına indirdi.
Ruhsatlıydı. Minho aklından geçen şeyleri çözemiyordu. Jisung bunu fark etmişti ve yavaşça omuzlarını kollarıyla sardı.
"Bitti birtanem. Bu gece bitecek her şey."
Minho derin bir nefesle gözlerini kapattı ve başını sevgilisine doğru eğdi.
"Biliyorum bebeğim. Bitti. Dönmeyeceğim. Ölüsünü almadan... geri adım atmayacağım."
-İşte bu be!? Uzun zamandır böylesi bir plan çıkmamıştı.
Changbin heyecanla ellerini bacaklarına vururken kahkaha attı.
Aralarında mesafe vardı ama iki arabayla toplam on iki kişi gidiyorlardı.
İlk arabada Bangchan, Changbin, Seonghwa, San, Han ve Minho ; ikinci arabada ise NamJoon ve Chan'ın topladığı adamlar vardı.
San yetmeyeceğini düşünürek bir ekip daha oluşturmak istese de buna gerek görmediler. Ekip dağları delecek bir güce sahip görünüyordu. Yine de San'ın ısrarı üzerine bir acil destek frekansı açılmıştı telsizden.
Seonghwa mırıldanarak konuştu.
"Şu gece bitsin... Kör kütük sarhoş olmazsam bana da Seonghwa demesinler."
San ona doğru uzandı.
"Ne desinler?"
Seonghwa işaret parmağını San'ın alnına koyarak onu ittirdi.
"Sen Hwa-chan deme de. Ne derlerse desinler."
"Seong-chan!"
"Hayır! Sus artık!"
Seonghwa bu kelimeyi duymaktan nefret ediyordu.
"Sessiz olun, yaklaştık."
İkisi de buz kesmişe dönerken araba ağaçların arasına park etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Can Hear U || MinSung
FanfictionBu gürültülü hayatımda kendi sesimi duyamıyorum ben. Ben seni duyuyorum Minho... Ben sessiz çığlıklarını görüyorum. Beni tamamlayan, boşluklarımı dolduran tek kişi sensin Han... ----- Angst değildir ama sonuna kadar ağlatır . Dram içerir ama mutlu...