(İyi okumalar kar tanelerim~****)
Han okuduğu satırlar karşısında dili tutulurcasına Minho'ya bakıyordu.
Kısa bir süre bakıştıklarında Minho hafifçe dilini dudaklarının iç kısmında gezdirdi. Han bunu fark ettiğinde sertçe yutkunup bakışlarını kaçırdı hemen.
"Ah! Hadi resim çekilelim!"
Telefonu çıkarıp kamerayı açtığında Minho'nun yanına biraz daha sokuldu.
Minho bundan hiç rahatsız olmadan elini Han'ın belinin diğer tarafına koyup çenesini önündekinin omzuna sabitledi.
Han onun bakışlarından kaçmanın yolunu buluyordu ama kollarının arasından kaçmak imkansız gibiydi.
İkisi de tatlıca gülümserken fotoğrafların ardı arkası kesilmiyordu. Yaklaşık elli fotoğrafın ardından bu sefer arkalarından birinin flashı patlamıştı.
Minho ne olduğunu anlarken hızlıca Han'ın kapüşonunu kapattı ve ayaklanıp onu önüne aldı. Sinirli bir şekilde arkasına bakarken iki kişinin onları bir süredir izlediğini fark etti.
"Minho-ya... Kim-"
Minho elindeki boş yemek paketini koşarak çöpe attı ve geri geldiğinde Han'ın motoruna binerek "gidelim" işareti yaptı. Kaskı kafasına geçirirken ikinci bir flash serisi daha patladı.
Han ikiletmeden motorun önüne geçti. Hızlı bir şekilde oradan ayrılırken sessiz bir sürüşün ardından yine Minho'nun evinin önünde durmuşlardı. İkisi de inerken Minho kaskı motorun üstüne bıraktı.
"Paparazzi miydi onlar??"
Minho gülerek başını salladı ve uzattığı elleri Han'ın yanaklarını sıktı.
Sanki "merak etme, ben burda olduğum sürece bir önemi yok." Diyordu.
Han iç çekti ve kollarını karşısındaki bedene sardı. Buna gerçekten ihtiyacı vardı.
O an fark etti ki bu adamın kokusu deniz gibiydi. Rahatlatıyordu. Huzur veriyordu.
Minho onun sarılmasına izin verirken belli belirsiz gülümsedi ve göğsüne yaslanmış başın siyah saçlarını okşadı.
Han ayaküstü mayışmıştı. Oysa o nehir kenarında kalbi daralacak gibi hissediyordu. Hepsi o gelene kadardı. O gelince bütün sıkıntısı gidiyordu.
Minho güzel kokulu o saçların arasına dudaklarını bastırdığında sarhoş olmuştu resmen. Aklından bu sıralar sadece Han geçiyordu. Yatıyordu Han, uyurken Han, yazarken Han... Hep Han. Nedenini çözemiyordu ama öyle yakın hissediyordu ki onu bırakmak istemiyordu. Kendini ayrılmaya zorladı. Eğer ayrılmazsa düşüp bayılacaktı.
"Teşekkür ederim Minho-ya~"
Han sersem bir gülüşle ona baktı ve kendine gelmek için ayrılıp hareketlendi.
"Hava soğuk, daha fazla üşümeyelim."
Minho ona içten, sıcak bir tebessüm verdi ve o gidene kadar bekledi. Arkasından bir süre bakınca başka bir arabanın da farklı bir yönden geldiğini gördü.
Araç Minho'nun tam önünden geçerken tanıdık bir yüz gördü. Az önceki gazeteciler vardı yine. Sırıtarak ona el sallamışlardı. Buraya kadar takip etmeleri saygısızcaydı ama aracı süreni sanki başka bir yerde daha görmüştü. Kestiremiyordu.
Sinirle nefesini verdi ve eve girdi. Tek ümidi Han'ı takip etmemeleriydi.
Yoksa gerektiğinde yasal yolları kullanmaktan çekinmeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Can Hear U || MinSung
FanfictionBu gürültülü hayatımda kendi sesimi duyamıyorum ben. Ben seni duyuyorum Minho... Ben sessiz çığlıklarını görüyorum. Beni tamamlayan, boşluklarımı dolduran tek kişi sensin Han... ----- Angst değildir ama sonuna kadar ağlatır . Dram içerir ama mutlu...