Yuri şu an Lakis'in elindeki gülün bir kaç dakika önce kendisinde olan gül olduğunu fark etti. Meydanın çıkışına doğru ilerlerken gülü kafasından çıkarıp eline almıştı ve görünüşe göre Lakis bunu görmüştü.Lakis Yuri'den aldığı gülü bir an koklamak istiyormuş gibi yüzüne yaklaştırdı. Ardından yavaşça geri çekilmeye başladı ve Yuri'nin bakışları üzerindeyken kalabalığın içinde kayboldu...
Gülü avucunun içinde sıktı.
Çiçeğin kırmızı yaprakları yavaş yavaş havaya dağıldı. Parçalanan yapraklar oldukları yerde kalmıştı.
...Gül hırsızı?
Yuri kıstığı gözleriyle Lakis'in kaybolduğu yere baktı. Gül çoktan meydandan ayrılmaya çalışırken hasar görmüştü, ayrıca zaten her türlü solacaktı.
Yani gülü veren kişinin, favori karakteri olduğundan şüphelense bile gülü eve dönüş yolunda çöpe atmayı planlıyordu. Ama görünüşe göre Lakis, çiçekten onun yerine kurtulmuştu.
Tamam da bunu niye yaptı ki? Belki de dövüştüğü kişinin aslında ben olduğumu fark etti ve bu da savaş ilanı gibi bir şey?
Şu anda, kıyafetleri öncesinden farklıydı ve üzerinde Lakis'in ilgisini çeken harabenin kalıntısı yoktu, bu yüzden durumun aslında öyle olmadığını düşünmek istedi.
Ama nedense biraz temkinli olması gerektiğini hissetti. Yuri kaşlarını çattı ve yeniden adımlarını hızlandırmaya başladı. Görünüşe göre eve gidince Lakis'in durumuna yakından bir göz atması gerekiyordu.
✿
Karanlıklar şehri Carnot.
Şehrin tam ortasında yükselen uzun bir kule vardı. Bu keskin görünümlü yüksek kulenin rengi is gibi kapkaraydı ve dış mimarisi bir canavarın sivri tırnaklarını andırıyordu, siz tırmık olarak da düşünebilirsiniz.
Bir karga sürüsü mora boyanmış gökyüzünün içinden geçti.
Gak! Gak!
Kargalar, kanat çırpış sesleri yankılanırken kulenin etrafında uçuştular. Bir süre sonra teker teker kulenin sivri uçlarının üzerine yerleştiler.
Bir tanesi kulenin en üstündeki pencerenin önüne indi, yan yan ilerlerken kanatlarını da indirdi.
"Yani onu kaybettin, öyle mi?"
Ay ışığının yansıdığı pencerenin ardında neredeyse bir taht kadar büyük bir koltuk görünüyordu.
"Ölmek üzere olan bir piçi bile yakalayamadın, sonra da onu salak gibi kaybettin."
Bu büyük koltuğun üzerinde bacak bacak üzerine atmış oturan bir adam vardı ve dizleri yerde, kendisine doğru eğilmiş astıyla yavaş yavaş fısıldayarak konuşuyordu.
"Bir işe yaramazsın."
"Ü-üzgünüm! Eğer bana bir şans daha verirseniz...!"
Carnot'un yeni lordu ayaklarının üzerine eğilmiş adamı küçümsedi, gölgelerin içinde yıkanan odada yalnızca yüzünün yarısı görünüyordu.
Lakis'in ayağına kapanalı çok olmayan adamlar şimdi önünde hayatlarını bağışlaması için kendisine yalvarıyorlardı. Otorite, bu yetkiye sahip olabilmesini sağlayan şey, muazzam güç, gerçekten ne tatlı bir şeydi.
"Pekâlâ. Görüyorsun ya, ben yüce gönüllü bir kralım."
"Teşekkür ederim...!"
Yeni lord elindeki şarap kadehini döndürdü ve dudakları yukarı doğru kıvrıldı. Bulutlar dağıldı ve ortaya çıkan ay, ışığıyla adamın heykel gibi, insanı hayran bırakacak bir işçilikle özenle yontulmuş yüzünü gözler önüne serdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You've Got The Wrong House Villain
FantasyGecekonduların arasında yaşamaya çalışan bir çocuk olarak reeenkarne olmam yetmezmiş gibi suçlular kasabasına düşüp laboratuvarlarda kullanılan bir denek haline geldim. Araştırma merkezini yok etmek için gelen adamı gördüğümde yaşadığım dünyanın geç...