Siz yıllar yıllar önce el sıkışıp buna hafta sonu demişsiniz ve hafta içi okuyan, çalışan, herhangi bir sebepten canı çıkan ya da hiç bir sebep yokken canı sıkılan bilumum insanlara bir nebze olsun yaşama fırsatı olsun istemişsiniz çok saygıdeğer büyüklerimiz ama ben sabahtan beri oradan oraya koşturuyorum Mirkelam gibi. Bu niyetle tasarlanmış bir günde bu kadar yorulmak niye? Bu ne yoğunluk? Böyle cumartesi mi olur? Reva mı bu bana? Hem kimim ben ya? Etim ne budum ne benim? Ve neredesin sütlü çikolatam, yanık zencefilli kurabiyem, kumralım, tarçınım, okyanuslar ötesi aşkım, sen kısaca OKD?
Konular seninle hiç ilgisi yokken de hep seninle ilgili ve yollar hiç üstü olmasa da hep sana çıkıyor işte Oğuz Kaan. Gönül saat farkıymış, kilometrelermiş, o çocuk senin dengin miymiş dinlemiyor. Ben ne yapayım ki? Ne yapayım yani? Ne? Yuh! E yuh bana! Unuttum. Ondan oldu tabi. Eh be Feri. Hemen günlük dozumu alabilmek için arkamı cama verebileceğim bir alan buluyorum; telefonumun ön kamerasını açıp metrobüsmüş, kalabalıkmış dinlemeden kendimle göz göze gelip konuşmaya başlıyorum. Bir saniye dedeciğim; hamileler, astım hastaları ve platonik aşk acısı çekenlere öncelik tanıyınız lütfen.
"HAFTASONU VE SABAHIN SON SAATLERİ DE OLSA BU İSTANBUL KALABALIK FERYAL. AYNEN TÜM SOKAKLAR İNSAN KUSUYOR. AYNEN. DEĞİL. İSTANBULUN YOĞUNLUĞUNA ÇÖZÜM BULMAK, MÜMKÜN DEĞİL. DEĞİL, DEĞİL AYNI ŞEHİR, AYNI APARTMANDA BİLE OTURSAN O ÇOCUK YİNE SENİ SEVMEZDİ KIZIM. YOK. HİÇ SEVMEZDİ. HİÇ SEVEMEZDİ. HİÇ SEVMEYECEK. UNUT ARTIK."
Allah'tan görüntülü görüşme ve bluetooth kulaklık çıktı da insanlar beni deli değil sadece telefondaki tıpkı kendim gibi ergen arkadaşıma tavsiye veren bir ergen sanıp gülüp geçiyor yalnızca. E sadece doktorlar hayat kurtarmaz, bazen mühendisler de hayat kurtarır. Buyurun ayaklı ispatı. Daha lafım bitmeden bir diğer mühendislik harikası olan metrobüs sayesinde en azından gideceğim yere bir miktar daha yaklaşmayı başarıp metroya binmek üzere inmem gerekiyor. Etti mi sana iki? Koştur koştur giderken yüreğim el vermiyor, Allah'ın hakkı üçtür. Hem bugün hak edene hakkını verdiğimiz bir gün olsun istiyorum. Hem hayatta, hem sahada. İn-şal-lah. Neyse ne diyorduk, bir diğer mühendislik harikası da oğlunuzdu Gülce abla ama az önce kişisel terapimden çıktığım için bu kez onu çok abartmadan geçeceğim, yoksa senin de bendeki yerini unutmadım aklımda. Üçte üç.
Metrodan sonra da ufak bir ring yapıp nihayet başka gün yokmuş, hafta içleri çektiğimiz çile az gelmiş gibi cumartesi gününe, hem de derbili cumartesi gününe konmuş açık kitap sınavıma giriyorum. Değil kitapları hayata yeni bir pencere bile açsanız imkanı yok çözemezsiniz bir sınavdan ne beklenebilirse onu buluyorum. Çıkarken tek temennim Beşiktaş'ımın bu akşamki sınavının benimkinden kolay olması oluyor. Elimi cebime atıp arayan soran, öldüm mü kaldım mı merak eden var mı diye telefona bakıyorum ve şaşırtmıyor tüm bildirimler Power Rangers'tan. Onların da tek derdi akşamki maçtan önce ne yesek... Eh, bu yaşıma kadar ben de hiç seni özledim mesajı almadım be Haaland. Evet, bana da verelim kurumuş boğazımı hoparlörlerden lütfen. Yönetmelik falan yoracaksa direkt damardan da olur.
İçsel dramamı bırakıp gruba giriyorum, fare dağa trip atmış dağ da demiş ki kokoreçsiz maç mı olur? Olur kardeşim, ben bugün patso yemek istiyorum bana ne? Ve önce ölümüne darlama sonra aniden küskün bir geri çekilme stratejisi ile bu savaşın galibi ben oluyorum. Deplasmanda olduğumuz için maalesef Kadık*y'de buluşmak üzere sözleşip dağılıyoruz. Ben de bakıyorum daha vakit var, yapacak daha iyi bir işim de yok. Berbat bir otomat kahvesi eşliğinde sota bir banka kuruluyorum ve henüz tanışma aşamasında olduğumuz Mülksüzler'i okumaya başlıyorum. Bir belki bir buçuk saat geçiyor, ama geçtiğim sayfa sayısı yirmiyi bulmuyor; en sonunda pes ediyorum. Ursula Hanım, Allah hayal gücünüze zeval vermesin ama yani kalan beynimi de siz silip attınız gerçekten. Böyle bir günde, böyle bir sınavdan sonra ve böyle bir maçtan önce çok yanlış bir tercih oldu muhtemelen. Ama bu benim bir diğer rakip tanımadığım alan zaten. Platonik aşk acısı ve yanlış kararlar; imza, mühür, kaşe.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşli Günler (Tamamlandı)
RomanceHayatın çoğu alanında kendi işini kendi gören ama konu aşk olunca güneşli bir gün bile göremeyen Feryal'i getirdim size. Dağlara taşlara, uçan kuşlarayı geçtim daha muhatabına anlatamıyor aşkını sevgisini. Karşılığı yoktur diye. Korkaklıktan değil...