Ortadan yardığım ve içine badem dizdiğim hurmayı diğer arkadaşlarının yanına bırakıyorum. Ne yapıyoruz biz şu anda gerçekten? Bir tek bana mı saçma geliyor, başka hiçbir işimiz yokmuş gibi hurmaları modifiye etmemiz? Karşımda işini büyük bir dikkatle yapmaya devam eden Betüş'e şöyle bir bakıyorum. Öyle galiba.
Omuz silkip kısa bir mola vermek için telefonuma uzanıyorum. Ve düşünmeden parmaklarımın götürdüğü yere gidiyorum.
Kör olmak istemem, tövbe haşa! O kadar delirmedim ama hiç kör olmak istemeye de bu kadar yakın hissetmedim hayatımda. Bu gördüklerimin bir kabus olması için elde avuçta ne varsa dökebilirim. Ama uğruna canımı da versem, bu top buradan dönmez biliyorum.
Kız aslanlar gibi yanındaki Oğuz ile birlikte uçak storysini paylaşmış, ben de köpek gibi ekran görüntüsünü almışım. Herkes hata yapar, sen yanlış yaptın Oğuz Kaan Dilmen. Yanlış yaptın.
"Manitan olay tadını çıkar mı yazsam acaba Betüş? Ne dersin, bana da bu yakışır sanki? Hı?"
Birden dikiyor kulaklarını, "Hee oldu! Delirme iyice ya! Ver şu telefonu bana sapık gibi aynı fotoğrafa bakma sürekli. Tamam yemiş bir boklar, boyu posu batasıca... Oruç oruç konuşturma beni daha fazla Feriperi'm. Erkekleri unut."
Hurmayı kenara bırakıp bana uzanıyor. Elimden çekip alıyor telefonumu, sonra ağır ağır sallayıp damardan konuşuyor. "Ama kimse merak etmesin, kurt Ramazan'ı geçirir de iftardan önce yediği kazıkları unutmazmış. Alacak nefesimiz olduğu sürece, soracak hesabımız var."
Çok görmüş geçirmiş(!), daha kendine ilacı olmayan birinden gelen bu tavsiyeye ve İslam'ı kabul etmiş kurda bel bağlamam hiç doğru değil, bu yüzden hemen bel bağlıyorum.
"Sorarız değil mi Betüş?"
Ben de gördüğü her neyse hiç memnun kalmıyor Betül, kafasını iki yana sallıyor. "Oğuz'dan değil ama balım, sen artık yeni ve çok yakışıklı eniştemden ne istiyorsan sorarsın. Bu çocuğa yol vermenin zamanı gelmiş, kimsenin medcezirlerine ayıracak vaktimiz yok bizim. Yallah Amerika'ya! Nerede numarası bunun? Önce numarası, sonra sosyal medyası, hepsi tek tek silinecek!"
Hayır, hayır! Hemen fırlayıp telefonumu elinden alıyorum, "Dur kızım ne yapıyorsun? Ya acil bir durum olsa?"
Tek kaşı havaya kalkıyor ve yemiyor, e oruç tabi. Keh keh. "Acil bir durumda Oğuz'u mu arayacaksın gerçekten Feryal? Sen bu söylediğine inanıyor musun? Her şeyi geçtim, bak heeeer şeyi geçtim... Adam Amerika'da. Okyanus var arada, bildin mi?"
Yani acil derken, acilen Oğuz'la konuşmam gerekebilir, konuşmazsam öleceğimdir belki. Son nefesimi veriyorumdur. İdam sehpası? Dilek hakkı? Coğrafya sorusu?
Doymuyor beni aşağılamalara, "Ne o surat ifaden öyle? Numarasını ezbere bilmez gibi. Bana yapma bari."
Numara tamam da ya yarım yamalak da olsa konuştuğumuz eski mesajlar ne olacak? Henüz tamamının ekran görüntüsünü almadığım fotoğrafları.
"Feryal. Bu gece vedalaş. Yarın siliyoruz bu çocuğu hayatımızdan. Gizli dosyalarına, harici belleklerine kadar kontrol edeceğim, boşuna arşivlemeye çalışma." Ve sonra büyük bir aşk ile hurmalara geri dönüyor. Bu senin öz hakiki kendi kötülüğün Betüş peri. Hiç boşuna şeytana falan atma suçu ha! Ramazan'da hepsi bağlı. Bir seni unutmuşlar. Haberin olsun.
*
Allah kabul etsin Feryal'ciğim. 21:21
Ne?.. Ne? Ne? Ne? Gülce Kalkan mı? Doğru mu görüyorum? Allah'ım, Allah kabul etsin mesajını annesinden mi alıyorum? Gerçekten mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşli Günler (Tamamlandı)
RomanceHayatın çoğu alanında kendi işini kendi gören ama konu aşk olunca güneşli bir gün bile göremeyen Feryal'i getirdim size. Dağlara taşlara, uçan kuşlarayı geçtim daha muhatabına anlatamıyor aşkını sevgisini. Karşılığı yoktur diye. Korkaklıktan değil...