"Bunu mu izleyeceğiz gerçekten? Aşk ve Gurur'u? Bu saatte? Böyle bir günde?"
Of. "Gurur ve Önyargı."
"Her neyse. Bunu mu izleyeceğiz gerçekten? Bu saatte? Böyle bir günde?"
Soru sayısı çok olsa da, cevap sayısı one and only. "Evet."
"Gitmiyoruz yani maça? Şampiyonluk kutlamalarına? Üçüncü yıldız falan." Eliyle taze basılmış formadaki üçüncü yıldızımızı gösteriyor.
Normalde olsa güneş gözlüğü olmadan bakmayın şakaları yapacağım kadar güzel ama. Ama işte normalde değiliz. Same bruh. "Evet."
"Feyyaz amcaya ne diyeceksin peki?"
"So, what do you recommend to encourage affection?"
"Aloo! Kime konuşuyorum? Kupayı, takımı, Beşiktaş'ımızı karşılamayacak mıyız?"
Elimle ekranı işaret ediyorum, "İzliyorum."
"Ezbere bilmiyor gibi yaptığı şovlara bak! Kalk Feripie'm, olmaz böyle. Kimseye açıklayamayız bak."
"Dancing. Even if one's partner is barely tolerable."
Hem Mr.Darcy'e hem Betüş'e kızıyorum, "Açıklamayız o zaman." Benim için de birlikte maç izlemektir mesela. Soran olursa hani. Galibiyet sevdanın benzini, deplasman da en uzak menzilidir. İdare eder kızlar da sevilmeyi hak eder ayrıca! Amerikan... Ay aman! İngiliz, İngiliz öküzü seni!
"Feryal kalk. Kalk, çok sinirimi bozuyorsun şu anda! Gidiyoruz! İki tane sümüklü oğlan için biz en güzel gününde Beşiktaş'ı yalnız bırakmayacağız." Ay, delirdi bu!
Bir anda ayağa kalkıyorum, ama bu normal. Buna şaşırmıyorum. Beni şaşırtan nasıl hala asker selamı verip hazır ola geçmemiş olduğum. Emret komutanıma hiç bu kadar yaklaşmamıştım çünkü. Ki Betüş Hanım da halimin gayet farkında,
"Rahat asker, git hazırlan."
Gülüyorum. Ne yapayım? İnsan yapacak başka hiçbir şeyi olmayınca gülüyor. Gülüyor ve geçsin istiyor. Gülüyor ve giyinmek için odasına gidiyor.
"Ne giymen gerektiğini biliyorsun değil mi? Gücüne, güç katmaya geldik! Formanda, ter olmaya geldik! Beşiktaaaş seninle ölmeye geldik! Beşiktaaaaş!" diye arkamdan bağırmayı da ihmal etmiyor. O kadar da değil. Dolaptaki formayı çıkarıp yatağın üzerine fırlatıyorum. Üzerimdeki tişörtü sıyırırken mırıldanıyorum,
"Sonunu bilemem ama sonumuz Beşiktaş."
*
Şöyle bir bakıyorum etrafıma; hey yavrum hey! Alabildiğine siyah, beyaz ve bir de mavi. Motorları sürdüğümüzden.
Bir boğaza ne kadar yakışabilirse o kadar yakışmış. Yine.
3 Haziran 2017. Tarih kitapları yazmaz ama tam da şu an, bu boğaz görüp görebileceği en siyah beyaz donanmayı görüyor. Yeniden. Şu kalabalığa bak ya! Şu kalabalığa, şu heybete, şu ihtişama! Ma-şal-lah! Sınıfta sorulduğunda sayıyı üçe zor tamamlardık biz, ne ara böyle bereketlendi ortalık?
Şerefiyle, şanıyla; haklı ve gururlu! Şampiyon Beşiktaş! Oh be!
Gözlerimi manzaradan alıp Betüş'e dönüyorum ve kocaman gülümsüyorum, "İyi ki geldik."
Siyah beyaz iplerle süslediği saçlarını savuruyor çiçeğim, o da kocaman gülümsüyor "Bizsiz olur mu be?"
Olmaz. Olmaz, tabi. Geçen sene de vardık, bu sene de varız. Biz hep buradayız, gitmek isteyen gider. Biz kalırız. Uzanıyorum denize doğru, tek kolumu kaldırıp eşlik ediyorum tayfaya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşli Günler (Tamamlandı)
RomantizmHayatın çoğu alanında kendi işini kendi gören ama konu aşk olunca güneşli bir gün bile göremeyen Feryal'i getirdim size. Dağlara taşlara, uçan kuşlarayı geçtim daha muhatabına anlatamıyor aşkını sevgisini. Karşılığı yoktur diye. Korkaklıktan değil...